Paylaş
Gittiğiniz yerin tarihini öğrenin, önemli yapılarını gezin, ruhunu keşfetmeye çalışın.
Uzun tatillerde İstanbul’u çok severim. Trafik sıkıntısı çekmezsiniz, bir aracın içine sıkışmazsınız.
Alışveriş yerlerinden tutun lokantalara, pastanelere kadar her yerde bir tenhalık vardır.
Birçok dostum böyle zamanlarda İstanbul’u yaşamak için bu güzel kenti terk etmezler. Son zamanlarda denk geliyorum, böyle bayram vesilesiyle denk gelen uzun tatillerde herkes şehrin tenhalığını övüyor.
İstanbul’da kalacak olanlara bir soru sormak istiyorum: Şehri bu tenhalığında gezmek, daha yakından tanımak için bir program yaptınız mı?
Eğer yanıtınız “Sadece evimde dinleneceğim” olacaksa güzel bir geziyi kaçırıyorsunuz. Örneğin Kariye Müzesi’ni gördünüz mü? Bu büyülü mekânın özgün, sıra dışı hatta birçok açıdan ‘biricik’ mozaiklerini gördünüz mü?
Bilinen semtlere her zaman gidiyorsunuz. İstanbul’da yaşayıp da Boğaz’ı görmeyen yoktur.
Peki Boğaz hakkında kaç kitap okudunuz? Boğaz yalılarının tarihini merak ettiniz mi? İstanbul’daki müzelerden hangisine gittiniz? Çocukluğunuzdaki yüzeysel ziyaretleri, gezi sanmayın.
İstanbul’da en ufak kazıdan tarih fışkırıyor. İşte, en son Beşiktaş’ta çıkanları okumuşsunuzdur... Semtinizde, mahallenizde olup bitenlerden haberdar mısınız?
Bari bu tatilde, AVM’lere girip oranın yüzölçümünde vaktinizi tüketmeyin.
Eski semtleri gezin. Beyoğlu, Eminönü, Karaköy’deki aslında hiç fark etmediğiniz binaları görün...
Mimar Sinan’ın yapılarını yeterince tanıyor musunuz? Gezdiniz mi? Hiç merak ettiniz mi, ellerinde kitaplarla dolaşan turistler nereleri geziyorlar ve neden geziyorlar...
Ama size tavsiyem, ‘gezi rehberi’ ile değil, İstanbul’u edebiyatçılarla gezin. Örneğin, İlhan Berk’le Galata-Pera’yı...
Adalar’a gidin, kozmopolit İstanbul’un tarihindeki yerlerini öğrenin.
İstanbul üzerine o kadar çok kitap var ki, kitapçıya gitseniz hemen onlarcası çıkar karşınıza.
Bu şehrin yıllar önceki sakinliğini, sessizliğini hayal ediyorum.
Ara Güler’in fotoğrafları neler çağrıştırmıyor ki...
Karlı bir günde Galata Köprüsü’nü, İstiklal Caddesi’ni, ıssız pazar günlerini. Balat’ı, Fener’i, Samatya’yı, Yedikule’yi, Boğaz’ın Anadolu tarafının değişmeyen yerleri -tabii kaldıysa- gezilecek daha güzel bir zaman var mı?
Oralar hakkında kitapları da okuyun.
*
AVM’lere sıkıştırdık kendimizi. İstanbul’un gerçek çarşılarını, Kapalıçarşı’yı, Mısır Çarşısı’nı ve çevrelerini gezin. Kapalıçarşı’yı yazan şairleri okuyun...
Beyoğlu’nun antikacı dükkânlarını gezin, Galata’ya uğrayın.
Okullar açılacak yakında; kitapçıları dolaşın, kırtasiyecilere uğrayın.
İstanbul hayatı çeşitlendirmeye en müsait şehirdir.
Diyelim, başka yörelere gittiniz. Her zaman denizde değilsiniz ya... Bodrum’a gidenler Halikarnas Balıkçısı’ndan bir kitap okumadan dönmesinler. İzmir’dekiler Kemal Bilbaşar’ı ihmal etmesin.
İzmir iyi şairlerin toprağıdır. Listesi uzun olur, bir antoloji alın şairleri seçin.
Bu tatilde iyi dinlenin. Çünkü eylül ayında başta İstanbul’da olmak üzere yeni sergiler açılıyor. Müzeler birbiri ardına yeni sergileri sanatseverlerle buluşturacaklar... Dahası İstanbul Bienali başlıyor! Gerek tatilde, gerek gündelik hayatınızda ajandanıza sanat etkinliklerini kaydetmeyi unutmayın.
*
BAYRAMINIZI gönülden kutluyorum. Sağlıklı, mutlu ve sanatla dolu günler diliyorum.
Paylaş