Geride kalanların onulmaz acıları

Haberin Devamı

ÖLÜMLERİN, öldürmelerin arkasından en silinmezleri anaların gözyaşlarıdır. Hayatımız ana kavramında düğümlenir. Kadınların analığının ne kadar kutsal bir duygu olduğunu, bizim ve dünya edebiyatının en önemli eserlerini okuyanlar bilirler.
Okumaktan öte anaların yaktığı türküleri, ağıtları dinlerken, ruh halimiz bizi acımasız bir dünyanın vatansızı yapar.
Bugünlerde dinlediğim CD’nin adı Savaş Kadınları-Geride Kalanların Dilinden Ağıtlar.*
Arapça, Romanca (Çingene), Ladino (Sefarad), Lazca, Rumca, Ermenice, Türkçe, Zazaca, Adigece, Gürcüce, Kürtçe, Abhazca toplam 12 dilde ağıtları dinlemek, her dilin sözünde bu acıyı başka başka yaşamak, dinleyiciyi acının ortak diline ulaştırıyor.
Dillerle müzik arasındaki bağı bir kez daha bu CD’den fark edeceksiniz.
Albümün kitapçığında Metin Günaydın’ın, Geride Kalanların Dilinden Ağıtlar, Savaş Kadınları yazısında bakın ne diyor?
“Bu projenin amacı, yaşadığımız coğrafya ile ülkemizin dört yanını çeviren savaşlarda en fazla etkilenen kadınlara ve dolaylı olarak çocuklara dikkat çekmektedir. Aslında, tarihte yaşanmış ve bir daha da asla yaşanması istenmeyecek olumsuzlukların yarattığı tahribata bakarak, bir savaş karşılığı yaratmaktadır. Projede, Anadolu coğrafyasında direkt ve dolaylı bağlantısı olan kimi olayların ardından yakılan ağıtlara yer verildi. Anadolu söz konusu olduğunda, Yaşar Kemal’in deyimiyle, ‘rengârenk bir çiçek bahçesi olan ve kendi kokularını yaymaları gerekliliğinden’ hareketle, Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Arap, Laz, Ladino, Abhaz, Gürcü, Adige, Zaza ve Roman ağıtları albümdeki yerlerini aldı. Hangi dilde söylenirse söylensin ağıtlar, sözlü tarihin önemli motiflerini oluşturur ve her zaman resmi tarih anlayışıyla karşı karşıya gelir. Çünkü, yönetimlerle haşır neşir olan tarih yazıcılarla, ateşin düştüğü yangın yerini taşıyan yüreklerin olayları dile getirmeleri birbirinden çok farklıdır. Kimi tarihçilerin kahramanlık olarak sunduğu bir olayı, halk, ‘Bize ait olmayan topraklarda bizim çocuklarımızın ne işi vardı?’ diye yorumlar. Falih Rıfkı Atay’ın Yemen savaşlarıyla ilgili şu sözleri, savaşa gönderilenler ile geride kalanların durumunu çok iyi yansıtmaktadır: ‘Yüz binlerce çocuğunu memesinden söküp alarak götürdükleri Anadolu, hepsine hınç, kuşku ve güvensizlikle bakmaktadır. Bir kadın, istasyonda durmuş, gelip geçene: ‘Benim Ahmet’i gördünüz mü? Bu tarafa gitmişti’ diyor. İstanbul yolunun aksini gösteriyor. Hangi Ahmet’i? Yüz bin Ahmet’in hangisini? O tarafa? Aden (Yemen)’e mi, Medine’ye mi, Kanal’a mı, Sarıkamış’a mı, Bağdat’a mı? Ahmet’ini buz mu, kum mu, su mu, iskorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? O hepsinden kurtulmuş da olsa, onu, gözünün ışığı sönmüş, çukur yanağı kemiğine batmış, omzu göçmüş bulacaksın. Anadolu; demiryoluna, şoseye, han ve çeşme başlarına çömelmiş oğlunu arıyor. Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi; Anadolu’dan utanır gibi perdelerini kapamış, İstanbul’a doğru hızlı ve çabuk geçiyor. Ahmet’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek onunla ne kazandığımızı bu anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek... Fakat biz Ahmet’i kumarda kaybettik’.”
Falih Rıfkı Atay’ın söyledikleri, bütün geride kalanların bitmeyen ıstırabını etkili bir dille anlatır. Günaydın’ın yazısı; Melih Cevdet Anday’ın Olsun da Gör şiiriyle noktalanıyor.


* * *

Haberin Devamı


ALBÜM büyük emekle hazırlanmış. Her parçanın özgün dili ve Türkçesi bir arada verilmiş. Her ağıdın altında, solistin adı ve açıklama var.
Solistler kimler?
Selda Öztürk, Fehmiye Çelik, Janet Esim, Mine Kalaycı, Adile Yadırgı, Tatyana Bostan, Gülten Benli, Gülseven Medar, Hava Karadaş, Rabia Betül Gürel, İclal Şirvan, Rahşan Erdoğan Yılmaz.
Mutlaka dinleyin, geride kalanların acısını kulaklarınızda yankılanacak ağıtlarla anımsayın.

Haberin Devamı

(*) Savaş Kadınları, Geride Kalanların Dilinden Ağıtlar, İber Müzik.

Yazarın Tüm Yazıları