Doğan Hızlan: Gelincikler beni karşıladı

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Bir şehirli gence gelincik kırmızısı desem bir şey anlar mı acaba? İncecik yeşil sap üzerinde baharın simgesi kırmızı gelincik artık büyük şehirleri terketti.

Behçet Necatigil'in dediği gibi Pan'ın flütünün sesi duyulmuyor asfaltlardaki Panik, robot yaşayımızın şiiri.

İlkokulda iken başöğretmenim ailemle birlikte beni Çatalca'ya götürmüştü, erguvanların altında yemek yemiştim. O renkler kışın grisini birdenbire silmişti.

Bahçe mimarlarının düzenli bahçeleri, doğallığın vahşetini yok etmiş. Her şey düzenli, belli çiçek çeşitleri ile kısıtlı, yeşilin isyanı hep bastırılmış, ayrık otları yok. Otlar bürümüş sözü kullanılmıyor.

Namık Kemal, Çamlıca'yı İntibah romanında kasr suretinde bir nevbahar diye tanımlamış. Sarmaşıkların balkonları gölgelendirdiği, her yeri kapladığı konaklı günlerin edebiyatı.

Güllerin en güzel mevsimi. Yediverenler hep övülür de yaban gülü nedense üvey çiçek muamelesi görür.

Hemen onu da aşılamaya kalkarlar, neden bu insanoğlu her şeyi ehlileştirmeye meraklı.

Geçenlerde Simurg Kitabevi'nde karşılaştığım araştırmacı dostum Turgut Kut,elinde bir kitap Girit Gülü üzerine bilgi arıyordu.

Güle verilen her emeğe değer. Görünüşü, kokusu, rengi. Kayısı güllerinin o eşsiz sarısına meftun olurum. Gülü seven dikenine katlanır, sözü sado/mazo bir aşığın iç çekişi. Bahçe eldivenlerini giyin güle öyle yaklaşın. Çok mu tedbirli bir áşığım acaba. Çalıştığımız odalarda artık pek çiçek bulunmuyor. Kocaman pirinç saksılarda ağaçla ot arası yeşillikler.

Kokusuz renksiz.

***

YAHYA KEMAL, İstanbul'un baharı için, bir aşk oluverdi áşinalık, demiş.

Baharın geldiğini farkedenlerden misiniz ?

Rıza Tevfik, Tevfik Fikret'in mezarını ziyaretinde, ıssız kalan türbende vahşi güller açmış görmeye geldim, diye yazarken, içtenliği dile getirmiş.

Unutulmuşluğu vahyi bir gülle ne güzel özetliyor.

Melih Cevdet Anday'ın Anı şiirinden bir dize : Sevdiğim çiçek adları gibi.

Hiç düşündünüz mü hangi çiçek adlarını seviyorsunuz? Bir zevk testi yerine geçer bu soru.

Mor leylaklar nasıl da güzel kokar, İstanbul'da yaşadığınızı hatırlatır.

Oktay Rifat, Köşeyi tutan leylák kokusu yakamı bırak gideyim, diyor.

Hüsnüyusuf, küpe çiçeği ve sardunyalar. Hepsinin bir öyküsü olabilir ve yazılabilir, narin çiçekler eski bir İstanbullu gibi köşelerine çekildiler.

Zambakları koklardım çocukluğumda, içindeki sarı özü burnumda bir leke bırakırdı. Zambak kokladığımı herkes bilirdi.

Bahçelerimizin hayat takvimi çiçeklerinin başına ne geldi? Sabah sefası ve akşam sefası. Biri kapanır diğeri açılır. Sanki başlangıçla bitişin hayatın akışı içinde birbirini izlediğinin güzel göstergeleri.

Fesleğenler, belki de bazı semtlerdeki pencerelerin önünü yeşillendiriyor.

İki tutam koparıp iki parmağınızın arasında ezdiniz mi, nefis koku ortalığı kaplardı.

Kokulu çiçekleri severim, hem göz zevkimi hem koku duygumu tatmin eder.

***

İLKBAHARA övgü. Yaz geliyor. İlkbaharı noktalayıp sonbaharı haber veriyor ve kışı.

Shakespeare gene ruhumuzun bütün gergefini işlemiş:

Nice yazlardan sonra kaygılarımızın kışı gelir.

Bugün gelinciklerin peşine düşün. İstanbul'da yaşadığınızı ve ilkbahar geldiğini ancak böyle anlayabilirsiniz.



Yazarın Tüm Yazıları