Paylaş
Bir resim eleştirmeni olmadığım için, eserlerin bende uyandırdığı izlerin peşine takıldım.
Sanatçı aynı yüzleri inceleyerek, siret/suret ilişkisinin önemini vurgulamış.
Aynı insanlara bakmak, yalnız onlar üzerine değil insan üzerine yorumlarımızı oluşturur.
“Yaşadığı mahallede karşılaştığı yüzleri” resmederken, bakmanın tek taraflı bir eylem olmadığını ispatlıyor sanki.
Her gün aynı yüzleri görmek, yüzün resmini yapmak için prototipten mükemmelliğe giden yolun keşfidir.
Ahmet Oktay’ın çok sevdiğim dizesini anımsattı bu yüzler:
“Her yüz bir öykü yazar.”
Fatma Tülin’in yüzleri, bir iç konuşmanın sesini fısıldar.
Değişimin sanatçısı olduğu için her sergisine bir yeniliği görmek için giderim.
İnsan yüzlerine bakarak, birçok tahminde bulunmak, bir öykü yazmak mümkündür. Onun yüzlerinden birçok edebiyatçının bu cesareti bulacağından emininim.
Melih Cevdet Anday’la Cağaloğlu’ndaki Vilayet Lokantası’nda buluştuğumuz zaman, önümüzden geçen insanların mesleklerini tayin etmeye çalışırdık.
Yüzün ayna gibi bir yansıtıcı unsur olduğunu söylemek gereksiz.
Birçok edebiyatçı yüz üzerine çeşitlemeler yaptı. Bence Fatma Tülin’in resimleri de böyle bir çeşitlemeye çağrı.
Selçuk Altun ve Güven Turan ile beraber gezdim sergiyi, onların hangilerini beğendiğini de kataloğa kaydettim.
Selçuk Altun, biricik (unique) olarak Delphine’i seçti.
Güven Turan’ın ise işaret ettiği İlk Fısıltı.
KATALOĞUN başındaki yazıdan birkaç satır, sanatçının gizemini çözmenizde yardımcı olabilir:
“Roland Barthes şöyle diyor. Bakış arar hep; bir şeyi ya da birini, tedirgin bir işarettir evrende. Bakma ediminde aktif ve pasif olanın sınırları belirsizdir.”
Sanatçı, “Belki de her yüz her bakış, sanatçının kendisidir” diyor.
Öyle bir portre gezisine çıkıyoruz ki, bizim bakmak/bakılmak ikilemine düşünmemize yol açıyor.
Portrelerin sundukları, bizi bu serginin dışına götürüyor, kendi bakma/bakılma eksenine kilitliyor.
Sanatçının bir işlevi de bu değil mi? Bizi sorgular deryasına atmak ve zaman zaman onun bize gönderdiği sanatın tahlisiye simidi ile kıyıya çıkabilmek.
Hepimiz onlarca yüz görüyoruz her gün, bakıyoruz, bakılıyoruz. Bunun ötesindekini düşünüyor muyuz? Hayır. İşte Fatma Tülin, bizim yüzeysel imgelerimizin ötesini gösteriyor. Yüzler insanı anlama yöntemi olarak da bir alan açıyor bize.
Ben özellikle bir resim sergisinden sonra iki öğenin belleğimde yer etmesini isterim.
Birincisi görsel eğitimi geliştirmesi, tasarlamadığım, hayal etmediğim bir evrene beni çekmesi. Yani bir cezbe yaratması.
İkincisi, galeriden çıktıktan sonra, dünyaya, insana bakışıma bir şeyler kazandırması.
Fatma Tülin’de her zaman bu iki öğeyi bir arada bulmuşumdur.
Ben neleri beğendim?
‘Hikâye Saklı’yı, ‘Güllü Kadın’ı, ‘Otoportre’yi.
Bu sergiyi yazarken, iyi denemeci Uğur Kökden’in ‘Kadınlardan Esen Rüzgâr’ kitabından Fatma Tülin’le ilgili ‘Gövdenin Gizemi’ yazısını okudum.
Yüzle ilgili söyledikleri bugüne ulaşıyor.
BAKMAK/Bakabilmek üzerine düşünmeniz için ‘Yüzler, Fısıltılar’ sergisine gidin.
8 Nisan akşamına kadar gezebilirsiniz.
Galeri Merkür, Mim Kemal Öke Cad. Erenler Apt. No: 12 D: 2 - Nişantaşı
Paylaş