Esin perim yok benim, esin cinim var

Aziz Nesin’in doğumunun 100’üncü yılında tüm kitapları, ortak bir formda yeniden yayımlanıyor.

Haberin Devamı

Mizah-hiciv edebiyatımızın büyük ustasının bugün tanıtacağım kitabı, yapıtları arasında önemli bir cilt.

itabın başlığı, çok kullandığımız bir deyim: ‘Böyle Gelmiş Böyle Gitmez’... Yol-Yokuşun Başı-Yokuş Yukarı... İlk sayfasındaki ‘Özyaşamöyküsü’ alt- başlığı kitabın niteliğini açıklıyor.
Bazı yazarların yaşamını bilmeden, onların yazdıklarını tam anlayamazsınız, ikisi arasındaki bağlantıyı keşfedebilmek için, hayatını mutlaka bilmelisiniz. Bu gerekçelerle Aziz Nesin’in bu kitabının ayrı bir önemi olduğunu vurgulamalıyım. Vaktiyle adalar ve edebiyat konulu incelememde, onun anılarından Heybeliada’daki yaşamından çok yararlanmıştım. Çünkü adalar genellikle bizde hoş yanlarıyla, yazlıkların içindeki seçkin yeriyle anlatılır, bu açıdan da Aziz Nesin’in yazdıkları, oraya farklı bakış açısı getirmemizi sağlamıştı.



Esin perim yok benim, esin cinim var


Kitabın tamamını anlamak için bence, kitabın başındaki ‘Annemin Anısına’ şiirini okumanız gerek.
“Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
(...)
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek...
Böyle gelmiş,
Ama böyle gitmeyecek!”

 

Haberin Devamı


Tenceremize et girmezdi!

 

‘Et’ başlıklı yazısının girişi, Aziz Nesin’e dair çok şeyi özetliyor: “Tenceremize et girmezdi. Etli yemek ya da et yemeği olağanüstü şölendi evimizde. Oysa doktorlar annemin bol bol et yemesini salık vermişlerdi...” Annesini anlattığı satırlar, hiç kuşkusuz onun hayattaki gerçekçiliği kadar, duyarlılığını da etkilemiştir. Kitabı okudukça, şiirdeki sözlerini daha iyi anlayacaksınız...
Genellikle yazarlara en çok sorulan soru, niçin yazıyorsunuz, ne zaman yazarsınız, esin perisini bekler misiniz gibi sorulardır. Türkiye’de Aziz Nesin gibi yazarak geçinen birine bu soruları sormak, onun hayatını, yazı emekçiliğini bilmemek demektir ve biraz absürt bir sorudur.
Cevabını bir mizahçı olarak, derin acıların ve direncin süzgecinden geçirerek ve kara mizahın penceresinden aktarıyor Nesin...
“Esin perim yok ama, benim de esin cinim, esin cadım, esin devanam var. Hem benim esin cinim, esin cadım bitane değil, sürü sürü... İkisi inse, üçü biniyor sırtıma. Periler eşsiz güzellikte; cadılar, cinler eşsiz çirkinlikte. Benim sırtıma binmiş, üstüme çullanmış olan esin cadıları, esin cinleri, esin canavarları durmadan buyuruyor, zorluyor, azarlıyor:
-Yaz! Hadi yazsana! Durma yaz! Ne duruyorsun? Uyumaya hakkın var mı senin... Uyan! Oturma öyle... Kalk çabuk... Hasta da olamazsın... Şişşşt, kalk bakalım... Yaz!
Benim esin cinlerim, cadılarım, canavarlarım: “Kira isteyenlerim, para isteyenlerim, alacaklılarım, bitürlü bitip tükenmeyen gereksinimler...Yazmam da ne yaparım?”
Aziz Nesin’in bütün kitaplarını okumadan önce, bu kitabı okumanızı salık vereceğim. Çünkü her cümlesini daha iyi anlayacaksınız.

Yazarın Tüm Yazıları