Paylaş
Erden Kıral’ın sinemaya başlamasından bugüne kadar yaşadıkları, bizim sinemamızın durumunu, konumunu ortaya koyuyor. Kıral’ın benim için taşıdığı önem, Türk edebiyatının birçok eserini başarıyla sinemaya aktarması.
Bir romanın, bir öykünün sinemaya uyarlanmasının ne kadar zor olduğunu, iki türü de incitmeden bir film yaratmanın zorluğunu bilirim. Erden Kıral’ın sinemaya aktardığı birçok edebiyat yapıtını okuduğum için onun başarısını bilenlerdenim. Özellikle Ferit Edgü’nün ‘O’ kitabından uyarladığı ‘Hakkâri’de Bir Mevsim’ bu alanda anılması gereken önemli filmlerdendir.
Başka yapıtların da adını verdiğimde, bu çalışmalarının önemini kavrayabiliriz. Şöyle ilk aklıma gelenleri saydığımda; ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’, ‘Baba Evi’, ‘Mavi Sürgün’ ne demek istediğimi kolaylıkla anlatacaktır sizlere...
Sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan’ın yazdığı ‘Film Gibi Bir Kitaba, Sıradışı Bir Önsöz’de yönetmenin bazı özelliklerine, Türk sinemasındaki yerine değiniyor:
FİLM GİBİ BİR KİTAP
“Erden Kıral 1970’li yıllarda Türkiye sinemasını hem biçim hem içerik yönünden yenileyen, siyasallaştıran, tamamen ticari bir boyunduruk altında kalmaktan kurtaran, yapımcı / yapımevi merkezli ve star odaklı Yeşilçam’ın yanı sıra yönetmen / auteur sineması anlayışını getiren kuşağın hâlâ dinamik biçimde çalışan ve üreten tek temsilcisi... Daha çok Yılmaz Güney’le özdeşleştirilen bir kuşağın ondan kişisel olarak belki de en çok etkilenen ama profesyonel açıdan kendini onun yörüngesinden çıkaran yalnız gezegeni...
‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ ve ‘Hakkari’de Bir Mevsim’i de, ‘Ayna ve Mavi Sürgün’ü de içeren çeşitlilikte yapıtlardan oluşan, tamamen kendine özgü bir filmografiye sahip bir ustamız...”
Erden Kıral’ı sinema dünyasına çeken Yılmaz Güney’di.
“Beyoğlu’nda film bürosunda Bilge Olgaç asistanlarla senaryo üstüne konuşuyordu. Ben de ilgiyle dinliyordum. O sırada kapı açıldı, kapının kanadından bir el silah gibi bize doğru nişan aldı. Ardından beyaz takım elbiseli, başında fötr olan ince uçun bir adam içeriye girdi; gülümsüyordu. Bu Yılmaz Güney’di. Onu ilk kez orada, kapının önünde bize, ‘Eller yukarı’ derken gördüm. ‘Krallar Kralı’ setinde hızlı çalışma ve planların sırasız çekimi nedeniyle kafam karıştı. İşi bırakmaya karar verdim. Seti terk ederken Yılmaz, ‘Gitme, sete dön! Başta ben de zorlanmıştım, sen de yapabilirsin,’ dedi. Yılmaz müdahale etmese, bir daha film yapımıyla belki de ilgilenmezdim. Benim açımdan tarihi bir andı.”
YILMAZ GÜNEY İÇİN
Peki Erden Kıral, Yılmaz Güney ve Umut için ne diyor?
‘Umut’ sinemamız için bir dönüm noktasıydı. Daha önceleri Contre-Plongee dergisi için söylediğim gibi, ‘...Tüm bu sinemacılar, ‘Umut’ta görülen o at arabasından inmişti. Biz hepimiz o faytondan indik. Yılmaz Güney sinemamıza çok büyük bir enerji getirdi. Ama ardında bir ekol bırakmadı. Ne yazık ki daha çok kendi sinematografik dünyasını geliştirmek, popüler bir sinema, halk sineması diye tanımlayacağım bir sinema oluşturmak derdindeydi. Sinemanın biçemini belirleyen, anlatmak istediğiydi. İşte tam o sıralarda bizim sinemamız Avrupa’ya açılmaya başladı. Ama Avrupa’da bir süre sonra şöyle bir denklem kuruldu: Türk sineması = Yılmaz Güney.”
Türk edebiyatının fenomen yazarı Sevim Burak üzerinden hem Burak’ın ölümsüz eseri için yorumda bulunarak diğer taraftan kendi sineması için de birtakım işaretler veriyor. Altını çizdiği durum, birçok sanatçıyı sıkıntıya sokmuştur...
“Doğan Apartmanı’nda Ömer’le masadan kalkmamacasına cumadan pazartesi gününe dek içerdik. Sevim mutfakta bir eli cebinde ıslık çalarak bize bir şeyler kızartırdı. Arada Ömer’le tartışır, kızınca da masaya elinde ne varsa fırlatırdı. Sevim duvara toplu iğnelerle astığı, yazdığı metinlerin yerini değiştirip kurgu yapardı. ‘Yanık Saraylar’ bir başyapıttır. Öylesine erken gelmiştir ki bu kitap, Sevim Burak’a hep köşeden bakmış ve ona düşman olmuştu. Çünkü böylesine bir kitabı aşmak zordur! Aynı duyguyu ‘Hakkâri’de Bir Mevsim’ filmini yaptıktan sonra kendim de tanıyacaktım...”
ÖNEMLİ İSİMLER VAR
‘Aynadan Yansıyan Hatıralar’ın okur için bir yararı var. Kıral’ın filmleri hakkında yazılan eleştirileri de bu kitapta okuyacaksınız. Bu eleştirilerin kitaba konulması, hem kuşatıcı bir Erden Kıral okuması yapmanızı sağlayacak, hem onun sinemasını ve yapmak istediklerini, hem de neleri başardığını öğreneceksiniz.
Türk seyircisinin, dünya başyapıtlarını görmesini sağlayan Sinematek’le ilgili bölüm de sanırım genç kuşak için önemli bir bilgi özelliği taşıyor.
Bu tür kitapları elime aldığımda, ilk baktığım dizin sayfasıdır. Kişi fazlalığı, benim için o kitabı daha da renkli kılar. Bu kitapta da Dizin’e bakın, birçok önemli, ünlü adı bulacaksınız.
Türk sinemasının önemli ve en özgün yönetmenlerinden birinin, Erden Kıral’ın, sinemasını daha yakından tanımak ve bu sayede Türk sinemasını ve Türk sinemasının bir dönemini daha iyi anlamak için muhakkak okunması gereken bir kitap.
(Aynadan Yansıyan Hatıralar, Erden Kıral, Agora Kitaplığı)
DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ
Orhan Türker / Selanik’ten Thessaloniki’ye / Sel
Jack Goody / Tarih Hırsızlığı / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Zehra İpşiroğlu / Aydınlanan Yollar / Cumhuriyet Kitapları
Sula Bozis / İstanbul Rumlarından Yemek Tarifleri / YKY
John Scalzi / Yaşlı Adamın Savaşı / İthaki
Paylaş