Dünyanın leşleri dünyada mı gömülmeli?

Suat Duman’ın yazdığı ‘Dünyanın Leşleri’; mahpusluk günlerinin gölgesinde, bir yalnız gezer olarak kahraman, soruyor, sorguluyor.

Haberin Devamı

Romanı, polisiyeden çok bir gerilim romanı diye değerlendireceğim. 

 

Hapishaneden çıktınız, dışarıdasınız. İki dünya -içerideki ve dışardaki- arasında gelgitlerle savaşıyorsunuz. Bir yandan emniyet güçlerini temsil eden iki polisin size yaptıkları belleğinizden çıkmıyor, diğer yandan bir hard diskin peşinde bir başka sarmalı yaşıyorsunuz.
Suat Duman’ın ‘Dünyanın Leşleri’ kitabını bir cümle ile tanıtan, Ömer Türkeş’in Radikal Kitap’ta çıkan yazısından bir bölümü aktaracağım: “Suçluları, suçsuzları, polisleri ve isyancıları kısa bir hikâyede bir araya getiren ‘Dünyanın Leşleri’, temposunun hızıyla baş döndüren bir kara roman.”
Gerçekten bir polisiye roman temposunda, sinemaya aktarılsa ortaya çok başarılı bir film çıkacağı kanısındayım.
Mahpusluk günlerinin gölgesinde, bir yalnız gezer olarak kahraman, soruyor, sorguluyor. Hesaplaşmaları, öç alma duyguları bir türlü durulmuyor. Bu, beğendiğim yanlarından biri.
Bir mahkûmun kuşku dolu, güvensizlikle darmadağın edilmiş ruh halini yansıtıyor. Psikolojik bir roman yargısını da kullanabilirim.
Nina-Bartu-Bay K. Bu üçgen bir hard diskin ekseninde dönenip duruyorlar.
Kaldığı oteller aracılığıyla, İstanbul’un birçok semtinin insan malzemesini de öğreniyoruz. Kentin bütün tedirginliği, insanlar üzerinden bize aktarılıyor. Bir polisiye romandan çok bir gerilim romanı diye değerlendireceğim ‘Dünyanın Leşleri’ni.

 

Haberin Devamı


Dışarıda iyiydim!

 

Yalnız insanın, topluma, siyasete dair saptamaları ilgi çekicidir, serttir, ödünsüzdür ve doğrudur. Başkaldıran bir insan kimliğiyle, sorunlar içinde çırpınıyor kahramanımız ama anılarının kara lekesini bir türlü silemiyor. Yalnız insan bazen bir inanca da ihtiyaç duyar, çünkü nihilizmini biraz olsun böyle bir durum giderebilir.
Hapishaneden dışarıya çıkar çıkmaz ilk yorumu şu: “Dışarıda iyiydim! Şimdi sıra hayattaydı ve burada tek bir konuda fikriniz alınıyordu: Devam edeyim mi yoksa domalmak mı istersin?”
Ve içerisi-dışarısı mukayesesine devam ediyor: “Cezaevinde hiçbir şey öğrenmediysem bunu öğrenmiştim, dünyanın leşleri dünyada gömülmeli, hastalıklar öbür dünyaya havale edilmemeli.”
Tipik zamane adamlarından Bay K, kimdi? Nasıl biriydi?
 “Bay K’nın mekânından ayrıldıktan sonra ikindi güneşiyle içim öyle bir ısınmıştı ki rehavete düşmekten korktum. Aklımın çelinmesine izin vermeden şu lanet video kayıtlarını bulup, bu pis işten sıyrılmak istiyordum.
“İşyerinde bir halt bulamayınca adamın evini kolaçan etmekten başka çare kalmamıştı ama aksi gibi Bay K denen bu asalak herif herkes gibi bir evde yaşamıyordu. Taksim’in alnında, önünden geçmek için bile rüşvet vermeniz gereken ultra lüks bir otelde kalıyordu.”
Acaba Shakespeare’i anmanın yeri mi? Bu romanda müthiş bir toplum eleştirisi var. Diğer taraftan bireysel aksaklıkların da teşhiri... Her roman, biraz okuru tarafından kendisiyle örtüşen yanları arar.
Roman hepimizin yaşadığı siyasal engeller, tanıklıklarımız abartılmadan, bir siyasal manifestoya dönüştürülmeden yazılmış.

Yazarın Tüm Yazıları