Paylaş
PEN-Türkiye Yönetim Kurulu imzasıyla yayımlanan yazıda şöyle deniliyor:
“Dünya Yazarlar Birliği PEN’in Türkiye Merkezi Yönetim Kurulu olarak, 2010 PEN Şiir Ödülü’nü yarım yüzyılı aşkın bir süredir edebiyata hem şiirleri hem de çevirileri ile önemli katkılarda bulunan Sayın Özdemir İnce’ye sunmaktan kıvanç duymaktayız.
Her ödül emek için bir şükran ifadesidir.”
PEN’in seçimindeki isabeti söylemeye sanırım gerek yok.
Ödül şaire 21 Mart Pazar günü İstanbul Fansız Kültür Merkezi’nde 15.00-16.30 arasında yapılacak etkinlikte verilecek.
Okurlarımıza Özdemir İnce’nin bildirisinden bir bölümü yayınlıyorum.
* * *
“NEW YORK’un Brooklyn Köprüsü’nde dilenen bir kör dilenci varmış. Köprüden gelip geçenlerden biri adamcağıza günlük gelirinin ne kadar olduğunu sormuş. Dilenci iki dolara zar zor ulaştığını söylemiş. Yabancı bunun üzerine kör dilencinin önünde duran, sakatlığını belirten tabelayı almış, tersini çevirip üzerine bir şeyler yazdıktan sonra dilencinin boyuna asmış ve şöyle demiş:
‘Tabelaya gelirinizi artıracak bir şeyler yazdım. Bir hafta sonra uğradığımda sonucu söylersiniz bana.’
Dediği gibi bir hafta sonra gelmiş. Kör dilenci:
‘Bayım size nasıl teşekkür etsem azdır. Eskiden en fazla beş dolar veriyorlardı. Şimdi günde on-on beş dolar kadar topluyorum. Olağanüstü bir şey. Tabelaya ne yazdınız da bu kadar sadaka vermelerini sağladınız?’ demiş.
‘Çok basit, diye yanıtlamış adam, tabelanızda ‘Doğuştan Kör’ yazıyordu, onun yerine ‘Bahar geliyor ama ben göremeyeceğim’ diye yazdım.’
Şiirin, söz sanatının gücünü anlatmak için öylesine çok kullandım ki bu sözleri, sonunda sanki benim oldu. Okurlar artık Roger Caillois’nın adını unutup buluşun bana ait olduğunu sanmaya başladılar.
Ancak ben, şiirin söz gücüne ağırlık verirken, olgunun bir başka yönünü unutmuşum: ‘Bahar geliyor ama ben göremeyeceğim’ cümlesi tersine bir etki yapıp kör dilenciyi beş dolarından da edebilirdi. Demek ki şiirin şiir olması için algılanması, alımlanması da gerekir. Bu da mümkün. Ama bu ilişki de tehlikeli. Ya alımlayıcı şiiri algılayacak düzeyde değilse. Bu da çok olası. Özellikle yeni ve yol açıcı şiir için.
Uzun süredir, yazdıklarımın alımlanması artık hemen hemen ilgilendirmiyor beni. Bu nedenle şiir sanatının övgüsünü yapmayacağım; şairin ve
şiirin varsayımsal gücünü öne çıkartmayacağım.
Şiirlerimi soyut ve yaşsız bir okur (sadece “bir” okur) için yazdığımı anlamış bulunuyorum. Şairlerin Tekel emekçilerinin eylemi için şiir yazmaya teşvik eden benim gibi birinin onu sorumluluklarından soyundurduğum ve çelişkiye düştüğüm sanılmasın sakın. Ben şairlerin şiirlerini o biricik ve anonim okur için yazmalarını istedim. Tekel işçilerinin eylemi sadece yaralayıcı, acıtıcı bir izlek!”
* * *
DÜNYA ŞİİR GÜNÜ sadece İstanbul’da değil başka şehirlerde de düzenlenecek etkinliklerle kutlanıyor. Yarın Antalya ve İzmir’deki etkinliklerden söz edeceğim.
Paylaş