GÜLRİZ SURURİ'nin anılarının ikinci cildi, Bir An Gelir de yayınlandı.
Kıldan İnce Kılıçtan Keskince adlı anıların birinci cildini şöyle noktalamıştı tiyatro dünyasının yıldızı:
'Varsa söylenecek sözün, açarsın perdeni.'
Perde yeniden açıldı.
1980'de Gülriz Sururi, kabına sığamıyor, geziler, dinlenmeler... Ama bir tiyatrocu, kuliste yaşamadıkça, seyircisinin alkışı kulaklarında yankılanmadıkça mutlu olamıyor.
İşte Bir An Gelir, yaşamın mutluluğunu tiyatroda arayan birinin, yalnız ben ekseninde yazdığı anılar değil. Bir dönemin tiyatro dünyası; bütün renkleriyle, kişileriyle, yaşanan acılarıyla, mutluluklarıyla bu satırlarda yer alıyor.
Yer yer iğneli, yer yer sevecen bir üslupla... Ama hiçbir zaman hırçın ve kırıcı değil.
Bir çok seyircinin gözünde Gülriz Sururi, Keşanlı Ali Destanı'ndaki, Sokak Kızı İrma'daki, Kaldırım Serçesi'ndeki rolüyle anımsanır. Edith Piaf'ı canlandırmıştı.
Kaldırım Serçesi'nin ve bir çok oyunun, sahneye gelişine kadar geçirdiği serüven, yaşananlar. Bir roman, başka bir tiyatro oyunu oluşturacak kadar sürükleyici.
İlk kitabının adını Aziz Nesin koymuştu:
'Sırat köprüsünden durmadan dönüp geçiyorsun. Sizin hayatınız kıldan ince kılıçtan keskince bir yolda yürümektir, başka isim olmaz.
Kaldırım Serçesi, Halide, Kabare...
Anılardaki bir hususa dikkat edeceksiniz; başarıyı önleyenlere kin kusmuyor, bu kadar tutkulu bir sanatçıyı kim önleyebilir ki!
Tiyatronun oyun öncesi atmosferini öylesine güzel anlatıyor ki, o dünyayı seviyorsunuz.
Aydınlar Dilekçesi'ni imzalayanlar arasında o da vardı. Ve sonradan kaçamak açıklamalar yapma küçüklüğüne düşmedi.
Anılar, bir roman gibi değildir ki, özetleyebileyim. Okudukça, her satırında, her anında büyük bir sanatçıyla tiyatro dünyasını gezeceksiniz. Yıldız bir oyuncunun dünyasına gireceksiniz.
'Hayatı limon gibi sıkmak istiyorum' bölümünde epey sağlık reçetesi bulacaksınız.
İki sanatçı Gülriz Sururi, Engin Cezzar, işte ve hayatta ayrılmaz iki ortak. Kim inanır ayrılacaklarına ?
Belki de tarih inanmayanları haklı çıkardı, çünkü yeniden evlendiler.
Boşanma ilamı formaliteden ibaret .
Bunu ilk farkeden Yaşar Kemal. Gülriz Sururi ile Engin Cezzar'ı barıştırıyor.
Ayrılıklar yazıldı, ikinci evlilikten söz edilmedi.
'1999, 23 Temmuz'unda yeni bitmiş inşaatta, eşyasız bir evde bir masa ve dört sandalyeyle evlendik.'
Kitabın içinde Gülriz Sururi'nin yazılarından seçmeler var. Hakkında yazılanlar da.
Anıları okuyunca şöyle bir düşünceye kapılıyorsunuz, hayat mı tiyatro tiyatro mu hayatın kendisi.
Kaldırım Serçesi'ne sponsor nasıl bulundu?
Bir fikir geldi aklıma: Kastelli. Telefonunu buldum, sekreteri hemen bağladı. Karşımda Cevher Özden. O maşallah Gülriz Hanım, sesinizi duyan, hacı mı, hoca mı?
Ben sizden bir randevu rica ediyorum dedim. O, zahmet etme, ben filancaya söyleyeyim, halletsin işini. Buralara kadar gelme. Nerede oturuyorsun?
Belli ki faize para yatıracağımı sanıyor. Ben ısrar edince kıramadı, randevu verdi iki üç gün sonrasına. Biraz gönülsüzdü sanki sesi. O iki günü zor geçirdim, uykularım kaçtı. O günlerde Kastelli, tartışmasız gündemdeki bir numaralı adam. Kastelli'de faizde parası olmayan azınlıktanım.
Nihayet randevu günü geldi. Çok özenle giyindiğimi hatırlıyorum. Kimseye bu randevudan söz etmediğimi de. Sirkeci'de Doğubank İş Hanı'ndaki Kastelli'nin bürosu, gerçekten zevkle döşenmiş bir yerdi. Kapıda karşıladı beni. Koyu renk Chesterfield koltuğa gömüldüm. Bir sohbet bir sohbet... Çaylar kahveler içiliyor. İrma'lar, Keşanlı Ali Destan'ları konuşuluyor ve tam Cevher Bey, ‘‘nerede şimdi öyle oyunlar’’ derken, beklediğim anın geldiğini hissediyorum ve ‘‘Özden Bey, bakın işte, şimdi elimde öyle bir oyun var. Ancak o günün koşulları çok değiştiğinden, belki de sahneleyemeyeceğim’’ diyorum ve başlıyorum anlatmaya.
Oyun nedir, Piaff kim demeye kalmadı, meğer Cevher Bey de Piaf hayranıymış. Projeyi çok beğendi.
- Başarılı olacağına eminim. Banko bu proje, banko! dedi.
Aaaa. İyiye alametler bunlar.
- Cevher Bey, herkes gelip size parasını yatırıyor, oysa ben para istemeye geldim. Projemin gerçekleşmesi için şu kadar paraya ihtiyacım var. Ben bu rakamın en az yarısını sizden istiyorum, dedim ona. Cevher Bey bir an durdu, sadece bir an.
- Peki Gülrizciğim, ne zaman ödeyeceksin, bir tarih söyleyebilir misin? dedi.
- Hayır Cevher Bey, dedim. Ben bu parayı size ödemeyi düşünmüyorum. Bu bir sponsorluk olayı.
- Yani şimdi, ben senin paranı alacağımı sanırken, sen mi benim paramı alacaksın? dedi. Çok soğukkanlıydım.
- Aynen öyle dedim. İş bitmişti. Boynuna sarılmamak için kendimi zor tutuyordum.
Yarın gel çekleri al, dedi.'
Keşanlı Ali Destanı'nın çekiminden bir not
Melih Kibar'ın stüdyosunda müzikleri kaydederken sansür olayından haberimiz olmadığı için, bütün koro çekimleri filan yapıldı. Ancak Kürt sözcüğü sansür edilince, başka şansımız olmadığından 'Lazı, Kürdü, Pomağı', 'Lazı, nay nay nom, Pomağı' oldu... Şimdi bu işgüzarlık değildir de nedir? Lazı, Kürdü, Pomağı/ Erzincanlı, Kemahlı/ Hepsi kader yoldaşı. Bir terör havası içinde siliyorsunuz 'Kürt' sözcüğünü ve böylelikle saygım, sevgim artıyor bu kararları veren yönetime.
Engin hatunlara nasıl av oldu
İşte Engin, Bodrum'da bu hatunlara av oldu. Engin'i çevire çevire kızartıp yediler mi; yiyemediler, sadece avlayıp bıraktılar mı; son dakika Engin kaçıp kurtuldu mu, bilemem. Orasını bilemeyeceğim. Çok kadının da bilemeyeceği gibi.'