Paylaş
Bir edebiyat ustasının yıllar önce roman meselesinde yazdıklarında, bugünkü tartışmalara dair “doğru” yargılara varacaksınız. Gündelik hayatın “gerçek” anlayışı ile, romanın, sanat eserinin, senaryonun gerçeği arasındaki ilişkinin özünü kavrayabilirsiniz.
Kemal Tahir’e en çok yöneltilen soru, yazdıklarınız gerçek mi? idi. Anımsarım, Şişli’deki Necdet Sander Kitabevi’ndeki imza gününde hemen hemen her okur aynı soruyu sormuştu. Yazar, benim yönettiğim Altın Kitaplar Yayınevi’nin çıkardığı Yeni Edebiyat dergisinde Gerçek ve Roman Gerçeğibaşlıkla çok önemli bir yazı yazdı. Biz de, iki gerçek arasındaki bağlantıyı tartışan bu ve başka yazılarından notları okurlarımıza sunuyoruz.
* * *
Gerçekçi romanın özlerinden biri olan gerçekte, değişme olduğu gibi, değişme de asıldır. Bu açıdan bakılırsa romana, bir bilim deneyi gibi, tecrit edilmiş bir hayat parçasını yansıtır demek yanlış olmaz.
Gerçeklerin bir tek değişmez gerçeği vardır, o da durmadan değişmektir. Durmadan değişen gerçeği romancı bir de, üstünde işleyip onu, amacındaki sonuca yararlı kılmak için, yazacağı romanın özel yasalarına göre değiştirmekte, ayrıca hayattan koparmakta, yani tecrit etmektedir. Hiçbir gerçek, bir bilim kolunda, deney konusu gibi yaşamdan koparılıp tecrit edilmedikçe elle tutulamaz, üstünde işlenemez. Şu halde roman gerçeğinin canlılığı sosyal hayatta bağlı olarak geldiği ve bağlı kalacağı canlılık değil, kendi yasaları içinde, roman yasaları içinde kazanacağı bir başka canlılık, bir artıfisyel canlılıktır.
Gene bu açıdan bakarsak, roman gerçeğinin yaşayışı, ancak romancıya göre bir yaşayıştır. Bu yaşayışın biricik şartı, her romanın kendisine özgü bir dünyasının olabilmesiyle başlar.
Nietzsche: Gerçeklerin verdiği sıkıntıdan gebermemek için sanata sığınırız demiş... Burada, hayattaki gerçeklerle sanat eserlerindeki gerçek arasındaki ayrıntıyı bu kadar iyi anlatan çok az kısa söz vardır.
Çünkü gerçekçi romanda, asıl gerçek insandır. Bütün ötekiler son hesaplaşmada, yalnız insan gerçeğini gereği kadar aydınlattıklarıyla değerlidirler!
Toplum gerçekleriyle sanat gerçeklerinin –daha başka bir deyimle, gündelik politika gerçekleriyle sanat için değişmek zorunda olan gerçeklerin- çatışmasında sanatçının davranışı nasıl olmalıdır? İşte, sanat sanat olalı üstüne aralıksız tartışılan en çetrefil soru.
* * *
BÜYÜK yazarlar, bu ve benzeri tartışmaları yıllar öncesinden noktalamakta ustadırlar!
Paylaş