Paylaş
İNSANOĞLU böyledir kuralları kendi koyar, sonra da onları uygular. Putu yapar, yaptığı puta da kendi tapar.
Acaba ben de, giyim konusunda yarattığım bir hücrenin içinde mi yaşıyorum.
Ertuğrul Özkök, cumaları ertesi günkü serbestiden bir parça hissettirir insanlara; bir yazısında da, insanların cumadan tatil provası yapmaları çağrısında bulundu. Beni spor kıyafetlerle görünce de, yakışmış diyerek gönlümü aldı, geri dönme yolumu estetik barikatlarla kapattı.
Cuma günlerinin yarı spor/serbest giyimine alışamadım. Haftaya veda başlangıcının ciddiyetinden vazgeçemiyorum.
A mübarek insanlar, bir gün daha dayansanız ne olur, boynunuzdaki kravat idam ilmeği değil ya...
Hele blazerlerin altına giyilen bulujean'ler bana bir sözü hatırlatıyor: Üstü harman savuruyor altı leblebi kavuruyor.
Daha alışamadım. Alışırsın, alışırsın diyenlere de kızmam. Eskiden cumartesi pazar bile kravat takarken, şimdi iki gün spor giyiniyorum.
Büyük söz söyleme büyük lokma yut, diye büyük bir söz (!) vardır.
İşte damalı, renkli gömleğimi giyerken bu sözü anımsıyorum. Böyle giyinenleri, davulcu gömleğiyle sokağa çıkılır mı, diye ayıplardım.
Ya şimdi, Hadis-i Şerif'i zikretmenin tam zamanı: Bir mümin bir müminde ayıpladığı şeyi yapmadan ölmez.
* * *
GİYİM konusunda çok da muhafazakár değilim, gene de klasikten vazgeçemem. Tiyatroya, konsere, davete giderken yaka bağır açık olursam kendini rahatsız hissederim. Üstelik karşımda smokinli insanlar ben kravatsız. Allah yazdıysa bozsun. Müzikçilerin yüzüne bakamam.
Gençliğimde kaşe elbisemin altına kırmızı, yeşil, sarı yün çorap giymeye bayılırdım. Kravatlarım da örgüydü ve o renklerdendi.
Zaman zaman edebiyatçı dostum Ali Tanyeri'nin eleştirilerine maruz kalırdım.
Renkli, frapan aksesurları hálá severim, pembe gömleksiz, bordo ayakkabısız yapamam.
Bereli insanlara hemen hemen hiç rastlamıyorum. Gençlerin başlarına geçirdiği kar maskesini andıran başlıklara pek meylim yok.
Kış yaz şapkayı ararım, başımı çıplak hissettiğimde içim üşür. Yaz kış şapka gereklidir insana. Hele fötrün güzelliğini kimse inkar edemez.
Geçen hafta Ankara'ya giderken, dışardan aldığım, çok sevdiğim kasketimi Yeşilköy'de havaalanı'nda unuttum, sonra da bulundu.
Olumlu açıdan baktığımda demek ki havaalanında hırsızlık olmuyor, olumusuz baktığımda demek ki şapkanın meraklısı yok.
* * *
ŞİMDİ cumartesi-pazar kıyafetlerime bakıyorum,eski bir reklam filmindeki gibi, bu ben miyim, diye soruyorum.
Sevdiğim bir söz vardır: Kişi refikinden azar. Ben de çevremdeki arkadaşları göre göre böyle giyinmeye başladım.
Ama cuma ciddiyetimi koruyorum, içimden de ne zamana kadar sorusu geçiyor.
Paylaş