Paylaş
Fuarın mottosu, Yazının Kadim Coğrafyasına Yolculuk’tu.
Dört yıldır bu kentte fuar düzenleniyor, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin de bundaki katkılarını anımsatmalı. Cumartesi akşamı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, yayıncılar, fuara katılan yazarlar, yabancı konuklar onuruna Habitat’ta bir yemek verdi.
Bu, benim Diyarbakır’a üçüncü gidişim, siyasal hava her zaman, dışarıdan gelen ziyaretçiyi etkiler. Soluk alıp verirken bile, bunu hissedebilirsiniz. Yeni sürecin, barışı algılama havası yarattığını gözlemledim. Ama barışın ve barış söyleminin “gündelik hayata” daha fazla yayılması gerektiğine inanıyorum.
Diyarbakır geleceği olan bir kent, daha şimdiden birçok PEN Kulübü, buraya yerleşmek, merkezi buraya almak düşüncesinde. Bu düşünceler gerçekleşirse, Diyarbakır Ortadoğu’nun kültür merkezi niteliği kazanır.
Sözgelimi Kürt PEN’inin böyle bir projesi olduğundan söz ettiler.
Yemekte konuşan Osman Baydemir de, Deniz Kavukçuoğlu da burada fuar düzenlemenin kültürel alışverişin önemini anlattılar.
Kentteki havayı, yeni süreci anlamamızda TÜYAP Genel Koordinatörü, yazar Deniz Kavukçuoğlu’nun dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan Pano başlıklı köşesindeki Ölmemeyi İstemek yazısını okumanızı isterim. Çarpıcı saptamalar içeren bazı bölümlerini aşağıda okuyabilirsiniz. Öyle yazılar vardır ki, altına siz de imzanızı koyabilirsiniz, bu yazı bu tür yazılardan biri...
* * *
“Değerli dostlarım, siz bu yazıyı okuduğunuzda ben bir hafta kaldığım Diyarbakır’dan İstanbul’a dönmüş olacağım. Kitap fuarı nedeniyle dört yıldır mayıs aylarında bir haftamı Güneydoğu’nun bu kadim kentinde geçiriyorum. Fuara gelen Kürt aydınlarıyla, Kürt gençleriyle, olanak buldukça da sokaktaki her meslekten, her yaştan, her siyasal görüşten Kürt yurttaşlarımızla konuşuyorum. Her konuşmada yeni bir şeyler öğreniyorum.
Bölgeyi, bölge insanını tanımak, onları anlamak için bir süreliğine de olsa orada yaşamak gerekiyor.
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de oturup ‘Kürt sorunu’ üzerine düşünce üretmek kolay, fakat bu ‘üretim’in bölgenin ve bölge insanının gerçeğini kavramada çoğu kez pek yararı olmuyor.
(...)
Şiddet-karşı şiddet-şiddet kısırdöngüsü bölge insanını usandırmış, yormuş. İki aya yakındır dağdan ve kırsaldan ölüm haberi gelmiyor olması insanları umutlandırmış. ‘Barış’ sözcüğüne bir cankurtaran simidi gibi sarılmışlar. ‘Barış’ bu insanlar için ‘ölmeyi istememek’le eşanlamlı bir kavram. Bu kavram aynı zamanda kimsenin kimseyi öldürmediği, kimsenin kimse tarafından öldürülmediği bir hayatı paylaşmak anlamını da içeriyor.
Bölge insanları için başlayan çatışmasızlık sürecinin kalıcı bir barışa gelişmesi doğrultusunda ‘bir pazarlık var mı yok mu’ tartışmasının hiçbir değeri, hiçbir ağırlığı yok! Bu, otuz yıldır ölümle burun buruna yaşamış, artık ölmek istemeyen insanlar açısından anlaşılabilir bir durum. Kolay değil, son otuz yılda Türk, Kürt, asker, gerilla 40-45 bin genç insanın kanını emmiş bu topraklar.”
* * *
YILLARDIR kanayan bir yaranın iyileştirilmesi için, dışarıdan çözümler sunmanın, gerçekçi olmadığını bilmek gerekiyor. Soruna yabancı kalmanın da bir anlamı yok. TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı’nın, bilhassa kültürel açıdan barışa katkısını göz ardı etmemeliyiz...
Paylaş