Paylaş
Yapı Kredi Yayınları, 4 bininci kitabı olarak, Yaşar Kemal’in çocuklarla röportajlarından oluşan ‘Çocuklar İnsandır’ı yayımladı.
Kitapta Turhan Selçuk’un çizimleri, Ara Güler’in fotoğrafarı da yer alıyor. Alanının üç büyük ustasından, kitaplığımızda baş köşeyi alacak bir kitap. Elbet bu, bir çocuk kitabı değil! Yaşar Kemal’in daha sonra Kemal Özer’in onunla yaptığı röportajda söyleyeceği gibi, büyükler için yazılmış, çocukları anlatan bir kitap bu. Elbette çocuklar da okuyacak, bu kitabı. Çünkü bu ülkenin diğer çocuklarını bulacaklar.
Başka yazılarımda da sözünü ettim, iyi röportaj nasıl yapılır sorusunun yanıtı ‘Yaşar Kemal gibi yapılır’dır bu ülkede.
Bu kitaptaki röportajlar 12 Eylül 1975 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Kitapla aynı adı taşıyan bir röportaj serisiydi. Hangi çocukların hikâyeleri bunlar?
“Kundura boyacılarının, hamalların, yankesicilerin, hırsızların, berduş çocukların, katillerin, kaçakçıların, surların dibinde çamur içinde yaşayanların, yazın bile üşüyenlerin, çöplüklerde eşinenlerin, kendi gölgesinden bile korkanların ve gözüpeklerin; müthiş bir yoksulluğun, itilmişliğin, ötelenmişliğin, ‘yerde sürünen karıncaya, gökteki uçan kuşa bile’ yardım edenlerin, onların hayallerinin olduğu kadar yalanlarının hikâyesi.”
Akıllardan silinmeyecek, hazin ve sarsıcı bir kitap bu. İyi yazarın, yazdıkları eskimiyor. Bunu sadece edebî değer, üslup, edebiyat ustalığı açısından ortaya koymuyorum, konunun eskimezliğini, röportaj kahramanlarının yaşaması açısından da gerekçelendiriyorum. Anlattığı çocuklar, bugün de aynı zor koşullarda ölüme meydan okuyorlar. Yarını olmayan, bugünü bile nasıl geçireceğini bilmeyen çocuklar.
Yaşar Kemal’i okurken, bunların kötü insanlar olmadığına karar veriyorsunuz. Hatta kurtulacaklarını bile düşünebiliyorsunuz. Ama onlara gösterilen güvensizlik, kötülüğü, çalmayı, çırpmayı bir alışkanlık haline getirdiklerini gösteriyor. Nedenlerin başında, yoksulluğun aile düzenini bozması geliyor.
Röportajlardan edebiyat lezzeti dışında bilimsel bir sonuç da çıkarmak mümkün. Çocuklar hangi toplumsal koşullarda suça itiliyor? Türkiye’deki aile düzeni neden bunları sokağa sürüklüyor? Yetiştirme yurtlarının işlevi ne? Bugün ne durumdalar? Çocuklara büyük bireyler ya da birer arkadaş gibi yaklaştığınızda size içlerini döktüklerini görürsünüz. Büyük ustaya, yüreklerini açmışlar... Böylece biz de sadece iyi bir röportaj okumuyor, insancıl bir anlatımın çocuklar için ne kadar gerekli olduğunu algılıyoruz.
Kitabı tanımak, Yaşar Kemal’in dünyasının ayrıntısına girebilmek için onunla iyi bir şairin, aramızdan ayrılan Kemal Özer’in röportajını okuyun... Kemal Özer’’in “Seni bu röportajı yapmaya iten etkenleri açıklar mısın?” sorusuna Yaşar Kemal’in verdiği yanıt çok şey anlatıyor: “Benim romanlarıma, hikâyelerime bakarsan, ağırlığı olan iki insan tipi var. Biri çocuklar, biri yaşlılar. Ben çocukları çok severim. Onları anlamaya çalışırım sevmekten daha çok. Ben çocuklara çocuk gibi davranmam. Bir çocukla ilişkim, dostluğum, arkadaşlığım varsa, o benim arkadaşımdır, çocuk değildir.”
Röportajını yaptığı çocukların hepsi, toplumun ‘kenara itilmiş’ kesiminden geliyor. Yaşar Kemal şöyle açıklıyor bunu: “Hepsi evlerinden kaçan çocuklardı. Yine saptadım, hepsi Anadolu çocukları ve ekonomik koşullardan dolayı kaçmışlar. Bir tane bulabildim yalnız. Bir milyoner oğlu. 25 bin lira çalıyor evden, kaçıyor. Sirkeci’de arkadaşlarına dağıtıyor. Sonra amcası, dayısı geliyor, toparlayıp oğlanı alıp gidiyorlar..”
Yaşar Kemal, çocuk edebiyatına inanmıyor, buna dair gerekçesi de son derece kabul edilebilir bir durum. Bilhassa zamanın Anadolu topraklarını düşününce: “Bu çocukların bu toplumda bile kurtarılmalarının mümkün olduğu inancındayım. Harcanan paraları düzenli bir biçimde Köy Enstitüleri gibi kuruluşlara, birtakım yetiştirme yurtlarına aktarmayı öneriyorum. Buralarda başka çocuklarla birlikte bunların da eğitilmesini, böylelikle kendilerini farklı görmeden, toplum içinde eziklik duymadan, eski durumlarını unutarak yetiştirilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yaşadıkları durumdan daha iyi küçücük bir durum bile sağlansa bu çocukların da doğal insan olmalarına hiçbir engel bulunmadığını biliyorum. Çocuk edebiyatına ben inanmıyorum. Yine çocukları küçümseyerek, çocuk sayarak dünyada bir çocuk edebiyatı doğmuştur. Elbet içlerinde ilginçleri, şaheserleri de var. Yetişmeden dolayı vardığım sonuçlara göre çocuk edebiyatı diye bir şey yoktur halkta. Yedi ile on yaş arasında, bütün Karacaoğlan’ı, Dadaloğlu’nu bilirdik biz köy çocukları.”
Ne diyor bir kahramanı? “Canım sıkıldı mı altın yaldızlı Kuran’a el basıp tövbe ediyorum, gene sıkılınca başımda ekmek kırıp tövbeyi kaldırıyorum.”
Ustanın röportajları aslında zavallı çocukların dramı. Başka çocukların hâlâ bu koşullarda yaşadığını unutmayalım. Alanında birbirinden usta üç ismi bir araya getiren ve türünün en iyi örneklerinden bir kitap.
Doğan Hızlan’ın seçtikleri
Sabine Ladstatter, Lois Lammerhubber, Niki Gail
Efes’in Kedileri
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Rollo May
Güç ve Masumiyet
Say Yayınları
Özkan Eroğlu
Bir Eleştirmen Bedrettin Cömert
Tekhne
Marc Levy
Bay Daldry’nin Tuhaf İstanbul Yolculuğu
Can
Paylaş