Çevirmenin önemi

DÜNKÜ “Dünya Kitap 25. Yılında” yazımı okuyanlar Yılın Çeviri Kitabı Ödülü’nü kazanan Yasemin Aydın’ın adını öğrenmişlerdir.

Haberin Devamı

Aydın, Aleksandros Papadiamantis’in ‘Hadula–Bir Ada Öyküsü’(*) kitabını Yunancadan dilimize çevirdi.

 

Milan Kundera, Papadiamantis’i “Modern Yunan nesrinin en büyük yazarı” sözleriyle över.


4 Mart 1851’de Skiathos Adası’nda papaz bir babanın dördüncü oğlu olarak doğan Papadiamantis 3 Ocak 1911’de doğduğu Skiathos’ta hayata gözlerini yumdu. Hadula ona “Yunanistan’ın Dostoyevski’si” olarak anılmasını sağladı.


Yasemin Aydın 1978’de Ankara’da doğdu, Ankara Üniversitesi’nde Çağdaş Yunan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.


Yakın zamanda, Metin Celâl’in yazdığı ‘Çevirmen adı yok’ yazısından bir alıntı yapacağım: “Defne Halman ödül törenindeki konuşmasında babası Talat Sait Halman’dan söz ederken çevirinin bir eser, çevirmenin eser sahibi sayılması konusunda yaptığı çalışmalardan söz etti. İKSV’nin düzenlediği Talat Sait Halman Çeviri Ödülü gecesinde, kızı Defne Halman’ın söylediklerini dikkate almalıyız.”

 


* * *

 

Haberin Devamı


HADULA–Bir Ada Öyküsü kitabının başında Herkül Millas Önsöz’ünde, çeviri ile ilgili önemli şeyler söylüyor, ki yargılarına tamamen katılıyorum.


“Aleksandros Papadiamantis, Yunan edebiyatının en tanınmış ve sevilen temsilcilerindendir. Yapıtlarının bugüne kadar Türkçeye çevrilmemiş olmasını nasıl açıklayacağız?

Bu paradoksu başka tanınmış yazarların yabancı dillere çevrilmemelerinde de görüyoruz. Örneğin Halit Ziya ve Hüseyin Rahmi’nin Yunancaya çevrilmesi neden gecikir? Bir ihtimal, bu yazarların ‘eski’ sayılmaları olabilir. Eğer açıklama bu ise okur ile edebi yapıt arasındaki ilişkinin pek sağlıklı olmadığı söylenebilir. Rus, İngiliz veya Fransız edebiyatına baktığımızda buna benzer ‘eski’ ve dolayısıyla ilgi çekmeyen yapıt kavramını görmüyoruz. Bu ülkelerin edebiyatlarında değil 19. yüzyıl; 18. yüzyıl metinleri de pekâlâ öteki dillere çevrilmektedir. Başka bir ihtimal, bu eski yapıtların ‘o kadar değerli’ sayılmamalarıdır. Bu açıklama da pek inandırıcı değil. Çünkü bazı eski yazarlar, örneğin Papadiamantis veya Halit Ziya, pek çok ‘yeni’ yazara göre, çok değerli ve başarılı yazarlardır. Akla daha inandırıcı başka açıklamalar da gelmektedir. Yeni yazarlar (ve vârisleri) şu an hayatta olmayan yazarlara göre bir avantaja sahipler: Kendi yapıtlarını pazarlayabiliyorlar. Sait Faik’in Yunanca çevirilerinin piyasada bulunmamasının bir nedeni bu olabilir. Papadiamantis de bu kategoriye konabilir. Başka bir neden, okurun edebiyatla ilişkisi olabilir. Bazı ülkelerde ilgi bir yazara veya bir kitabadır; edebiyat alanının bütününe değildir. Oysa bir ülkenin edebiyatına ilgi duyan okur, bütünü bilme gereğini duyar, duymalıdır; hatta çağdaş bir yazarı anlamanın yolunun geçmişini ve mirasını bilmekten geçtiğini bilir. Ne yazık ki Türkiye ve Yunanistan’da, öteki tarafın çevrilmiş ve yayımlanmış yapıtları seçmeci bir biçimde dar bir alanı kapsar.”

 


* * *

 

Haberin Devamı


İYİ bir yazarın klasik eserlerinden birini, “iyi” olduğu ödülle ispatlanmış bir çevirmenden okuyun. Herkül Millas’ın saptamaları üzerine de yazarların, çevirmenlerin, yayıncıların hatta Kültür Bakanlığı’nın düşünmesini öneririm.

-------------------

(*) Aleksandros Papadiamantis, ‘Hadula–Bir Ada Öyküsü’, Çev.: Yasemin Aydın, Jaguar Kitap

Yazarın Tüm Yazıları