Bugün çayüzerine yazılmış kitaplardan söz edeceğim.
Birçok okurum önyargıyla, daha ilk satırda çay üzerine yeni ne olabilir sorusunu soracaklardır.
Ben de öyle düşünüyordum ama, okudukça bilgilerimin eksik olduğu, onun değişik tariflerini öğrendikçe, bunları okuduktan sonra, çayda daha seçici olabileceğim, bu bilgileri kullanarak daha iyi çay içebileceğim kanısına vardım.
Sizi bilmem ama benim için çay saati çok önemlidir, çoğunlukla öğle yemeğini es geçen ya da sadece yarım kupa çorba içen biri için çay saatinin önemini takdir ve tahmin edebilirsiniz. Sevdiğim maddelerin tarihini merak ederim. Nereden gelmiş, nasıl gelişmiş, çeşitleri nelerdir.
Çok yakın dostlarım vardır özel çay içerler, hele kimileri birkaç çeşit çaydan oluşan kendilerine özgü bir karışım yaparlar.
Ben limonlu çayı severim, sütlü çayı sevenleri de eleştirmem.
Çaya övgüler, bir kitapta epeyce sayfa tutar.
Okakuro Kakuzo, Çay Kitabı’nda onu ne kadar çok övüyor:
‘Çay ne şarap kadar kibirli, ne de kahve kadar yapmacıktır.
Üstelik çayda kakaonun kırıtkanlığından da eser yoktur.’
İki çay kitabı tanıtacağım yazımda:
Mustafa Duman’ın Çay Kitabı ile Deniz Gürsoy’un Demlikten Süzülen Kültür: Çay.
Mehmet Duman, çayın tarihinde, ince belli bardakta ya da fincanda içişimize kadar geçen süredeki bütün işlemleri teker teker anlatıyor.
Bazıları günde elli fincan çayı uygun görürlerken, bazıları da sabah iki akşam bir fincan diyorlar.
Mustafa Duman kitabının son sayfalarında ressamlarımızın çayla ilgili eserlerine yer vermiş:Hoca Ali Rıza’nın Semaver’i, Şeref Akdik’in Çay Bahçesi, Yalçın Gökçebağ’ın Çay Toplayanlar’ı.
Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde çay bölümleri, çayın sadece lezzeti değil ekonomisi ile ilgilenenler için de tarihi bilgiler sunuyor. Bugün de yararlanacağımız bilgiler bunlar.
Benim özellikle üstünde durmak istediğim, okurlara salık vereceğim Türk Edebiyatında Çay başlıklı bölüm.
Sait Faik Abasıyanık’tan Orhan Kemal’e Ahmet Rasim’den Saláh Birsel’e, Bedri Rahmi Eyuboğlu’dan Behçet Necatigil’e, Ümran Nazif’ten Çetin Altan’a, Attilá İlhan’dan Can Yücel’e, Necip Fazıl Kısakürek’ten Turgut Uyar’a, Sezai Karakoç’tan Yaşar Miraç’a kadar geniş bir listede edebiyatçıların çayla ilgili şiirleri, öyküleri, yazıları yer alıyor.
Hiç kuşkusuz çayhanelerin, çay bahçelerinin önemini unutmamalı.
ÜNLÜ ÇAY TİRYAKİLERİ
Thomas Mann İmparator II. Wilhelm James Boswell Samuel Johnson Sir Harold Cobum Friedrich Nietzsche Henry James Rainer Maria Rilke Franz Schubert François Barecheville Kiri Te Kanawa
GÜRSOY ÇAYIN FELSEFESİNİ ANLATIYOR
Demlikten Süzülen Kültür: Çay Deniz Gürsoy /Oğlak Yayınları
Deniz Gürsoy, okurlarına ilk sayfalarda kitabı için şöyle bir açıklamada bulunuyor:
‘Kardeşim ben çay kitabını almışım, ‘kaç cins çay var’ı, ‘nasıl demlenir’i öğrenmek için. ‘Bana ne çayın tarihinden!’ diyebilirsiniz. Ben de size ‘haklısınız!’ cevabını veririm. Ama devam ederim ve ‘çayın tarihinde felsefe var’ derim.’
Gürsoy, çay falından, en iyi çay bahçelerine kadar gündelik yaşamımızda yararlanacağımız bilgiler veriyor.
Ünlü çay tiryakilerini merak edersiniz sanırım, kitaptaki listeyi de bölümümüzde okuyacaksınız.
Gürsoy, çay partilerinden, yoksul evlerde Sait Faik Abasıyanık’ın, Muzaffer Buyrukçu’nun anlattığı çaylardan söz ediyor.
Deniz Gürsoy’un kitabı, onun eğlenceli üslubunu bilenler için zaten vazgeçilmez olacağı gibi, görsel olarak da desteklenmiş; çayla ilgili, çayın yararları, en iyi çay bahçesi adresleri, en iyi çay cinsleri, dünyadan çeşitli çay tarifleri, çay adetleri gibi çeşitli ve farklı bilgileri de veriyor.
Bu kitapları okuduktan sonra, çay konusunda daha titiz davranacağınızdan, yeni bireşimler arayacağınızdan kuşkum yok.
‘DEMLİKTEN SÜZÜLEN KÜLTÜR: ÇAY’DAN
ŞU MEŞHUR BEŞ ÇAYI
18. yüzyılın başlarında İngiltere’de günde yalnızca iki öğün yemek yenirdi: Kahvaltı ve akşam yemeği. Akşam yemeği saati geçen yıllarla beraber öğleden sonra iki-üçten altı-yediye doğru kaydıkça, arada acıkan mideleri bastırmak için küçük bir öğüne ihtiyaç duyulmaya başlandı.
1830’larda VI. Bedford Düşesi Anna, akşamüzerleri kendisini ‘batmakta olan bir gemi’ gibi hissettiğinden bir demlik çay ve yanında hafif bir şeyler atıştırmanın açlığını bastırdığını fark etti ve Belvoir Kalesi’ne davet ettiği konuklarına ‘Beş Çayı’ ikram etmeye başladı. Minik pastalar, sandviçler, tatlı çeşitleri ve çay ikram edilen bu davetler öyle tutuldu ki, kısa sürede diğer ev sahibeleri tarafından da benimsenerek ádet halini aldı.
Beş çayı zaman içinde iki yönde gelişti. ‘Küçük Çay’ adı verilen ve akşamüzeri verilen davetler varlıklı kesimde görülüyordu ve temel yiyeceklerden çok, hafif ve damak tadına yönelik ‘gurme’ ikramlarını içermekteydi. Burada sunum ve sohbet ön plandaydı. Orta ve aşağı tabakanın rağbet ettiği ‘Büyük Çay’ ise gün ortası öğünü niteliği taşımaktaydı ve rosto, patates püresi gibi yemeklerle hazırlanırdı.
SEMAVER
Semaver, kültürümüze Rusya’dan girmiştir. Rusya’da Tibet’teki benzerinden esinlenilerek 18. yüzyılın ortalarında ortaya çıkmış olan semaver ‘samo’ kendi ve ‘varit’ kaynatmak kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş. Yani ‘kendi kendine kaynatan’ anlamında ‘semovar’ olmuş. Biz de dilimiz dönmediği için ‘semaver’ demişiz.
DEMLİKTE KALAN ÇAYI ATMAYIN
Demlikte kalan çayı çoğumuz hiçbir işe yaramadığını düşünerek çöpe atarız. Oysa çeşitli biçimlerde kullanılarak bir iş daha gördürülebilir bu artan çaylara.
4 Örneğin bazıları posaları süzüp, suyunu sabahları diş fırçalarken ağzını çalkalamak için kullanır.
4 Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz
4 Cildiniz çok mu yağlı? Banyodan çıkmadan önce son su olarak bir çaydanlık ılık çay ile teninizi ovuşturun, balsam vazifesi görsün.
4 Saçınız mı mat? Artık değil! Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durulayın. Bakın saçınız nasıl ışıl ışıl parlıyor.
4 Buzdolabınız koku mu yapıyor? Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.
ÇAY KİTABI’NDAN
ÇAY FALI
Kahve falı kadar yaygın olmasa da özellikle kadınların baktığı çay falı vardır. Çay falı şöyle bakılır; bardağa çay doldurulurken demlikten alınan çay taneleri de bardağa konur veya çay bardağına demlikten dem konurken çay süzgeci kullanılmaz. Çay içildikten sonra çay bardağı ters çevrilir ve çay tabağı üzerine konur. Çay taneleri bardağın dibinde, kenarında gelişigüzel dağılır. Fala bakacak olan kimse bardağı alır ve bu çay tanelerinin dağılışlarına, yerlerine ve özelliklerine göre bazı anlamlar çıkararak falı anlatır.
ÖNCE ÇAY, SONRA İŞ
Türkiye’de çay, devlet dairelerinin ve özel işyerlerinin, bürolarının vazgeçilmez içeceğidir. Gazetelerde yazdığına göre, Türkiye’de devlet dairelerinde bilmem kaç bin çaycı çalışırmış. Ya özel işyerleri ve bürolar, fabrikalar... Özellikle bankalarda, büyük bürolarda, atölye ve fabrikalarda günün belli saatlerinde çay molası verilir. Kısa sohbetler eşliğinde çaylar içilir.
Türkiye’de nereye giderseniz gidin, bir esnafa, bir tamirciye, bir avukat yazıhanesine, bir muhasebeciye... Nereye olursa. Hemen sorulur ve çayınız getirilir. Esnaf çarşılarında, iş hanlarında, esnaflara hizmet eden çay ocakları vardır. Türkiye’de günlük yaşamda çayın önemini bir yabancı gözüyle çok güzel anlatan kısa bir bölümü okuyalım. Washington Times gazetesi yazarlarından Gerald Robins şöyle yazıyor:
‘Bugün git, yarın gel mantığıyla davranmayı benimsemiş Türkiye’de, her iş kültürel alışkanlıkların çerçevesinde sonuçlandırılır. Ankara’daki bürokrasiyle tanışanlar bunu çok iyi bilirler. Örneğin başkent Ankara’da Türk tipi bardaklarda sunulan çay ikramından önce hiçbir şey başlamaz. Çayın yanında sigara sunulması, onun ardından dostça ya da filozofça uzun uzun laf edilmesi yerleşik iş kültürünün tarifi olmuştur.’