DÜN Dünya Müzik Günü’ydü. Belki birçok kimse sokaklarda şarkılar söyledi, müzik dinledi, CD’ler aldı, CD’ler armağan etti. İstanbul’da çeşitli noktalarda canlı müzik performansları yapıldı.
Bunu bugün de sürdürseniz, pazar gününüzü, kakofoniden kendinizi arındırma günü ilan edebilirsiniz.
Dünya Müzik Günü, Fransız müzik ve dans yönetmeni Maurice Fleuret tarafından tasarlanmış. Fransa’nın ünlü kültür bakanı Jack Lang’ın önerisiyle de 1981 yılında Fransa’da başlatıldı.
Güne özgü sloganlar şunlardı: "Müzik Yap!" "Sokaktaki notaya kulak verin!"
Ben, müziğin zevk ve uygarlık çizgisini belirleyen en önemli sanat olduğu tezini savunurum.
Nietzsche, "Müziksiz bir hayat hatadır" demiş.
Nijeryalı gitarist Keziah Jones da "Müzik olmasaydı, hayatımdaki bütün saçmalıklardan çıkış yolunu bulamazdım" dediğinde benim de düşüncemi özetlemiş oluyor.
Yazarların, özellikle şairlerin, müziksiz yapamayacakları kanısındayım. Çalışma için sessizlik isterim diyenler acaba müziği es mi geçiyor.
Müzik dinlemek ayrı bir sanattır, her zaman uzaktan gelen ses değildir müzik. Asıl kendinizi ona adayarak dinleyeceksiniz.
* * *
ŞAİRLERİN yazdıklarında müziğin yeri nedir, Ahmet Hamdi Tanpınar, sınıfta öğrencilerine nühüft besteden söz eder, bir an durur, gerisini sözle anlatmanın imkánsız olduğuna karar verir. Öğrencileri alır Beşiktaş’taki Resim ve Heykel Müzesi’ne gider, onlara besteyi Halil Dikmen’in neyinden dinletir.
BBC Music’te bir köşe vardır, adı; Beni Müzik Değiştirdi.
Orada herkes, etkilendiği bir parçadan söz eder, müzikçilerdir bu yazıları kaleme alanlar. Müziği seven herkesin müzik zevkinin ipuçlarını verecek böyle bir yazı yazması ne hoş olurdu.
İnsan, etkilendiği müziği anlatırken, insan kişiliğinin bütün özelliklerini sıralar.
Anılarımın tanıklıkları arasında plaklarım, CD’lerim ve notalarım vardır.
1956 kışının fırtınalı bir gecesinde, Kadıköy vapuruna binip, o gece çalacağım Neva Peşrev’in, Ömer Altuğ’un Hüzzam Saz Semaisi’nin notalarını almak için Kadıköy’e, iyi kemençeci Cüneyd Orhon’un Fotoğraf Stüdyosu’na gidişimi unutamam. Çalarken ne kadar sevinmiştim, duygulanmıştım.
Edebiyatın, yazmanın bittiği yerde müzik mi başlar?
Keskin bir yargı bu. Belki de doğru değil.
Ama Yahya Kemal Beyatlı, "Tavsifi musikiye bırakmak diler Kemal" diyerek müziğin edebiyattan öte yanını anlatmıştı.
Edebiyatın ile müziğin birbiriyle ilişkisini, bu müzik gününde biraz daha derinleştirelim diyorum.
Thomas Mann’ın büyük eseri Venedik’te Ölüm, Gustave Mahler’in Sekizinci Senfonisi, Benjamin Britten’in Venedik’te Ölüm operası, Luchino Visconti’nin Venedik’te Ölüm filmi, bu filmin müzikleri Gustave Mahler’indi.
Müzikle başlayan, edebiyatla, sinemayla devam eden ve sonunda yine müzikle kapanan bir daire.
* * *
MÜZİKLE güzelleştirebilirsiniz bu günü, devamında da hayatınızı.