Paylaş
Haberi özetlemeliyim.
Ünlü yönetmen Fatih Akın, bir ödül töreninde, Hamburg Eyalet Kültür Senatörü Reinhard Stuth’u yuhalamış.
Bu yuhalamanın katıldığım nedenini açıklayayım: Halk kütüphanelerinde kısıtlamaya gidilmesi, Altona Müzesi’nin kapatılması.
Fatih Akın, o kütüphaneden annesinin çıkarttığı kartla kitaplar almış, kendini yetiştirmiş.
Benim çocukluğumdan beri Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nden yararlandığım gibi.
Batı’da yuhalama normaldir, bizde yapılmaz, çünkü Doğu’nun inceliği(!) buna müsaade etmez.
Orada politikacılar, yüzüne atılan pastayı da olağan bir tepkiyle karşılıyorlar.
Ben politikacı olsaydım, ille de kestaneli pastanın atılmasını isterdim. Batı’da pasta atanların hayatlarının söndüğü görülmüş değil.
Fatih Akın, sesi kısılıncaya kadar Türkiye’de bağırsaydı, son çekeceği film, Mahpusane Çeşmesi olurdu. Adnan Veli’nin kitabını sinemaya uyarlayabilirdi. Ayrıca birçok edebiyatçının yaşamı, bu senaryo için gerekli malzemeyi zaten taşıyor.
Haberde senatörün renkten renge girdiği yazılmış.
Bu ne biçim senatör? Doğrusu şaşırdım.
Bir kere korumasız geziyor herhalde, üstelik salonda kolluk kuvvetleri yok.
Onun yapacağı, bu protestocuları salondan attırıp, bir cezaevi koğuşunda protestolara devam etmelerini sağlamaktı.
* * *
BİR insanın yetişmesinde kütüphanenin rolünü gösteren bir örnek. Bizdeki kütüphane eksikliğini bir kez daha düşünmeye çağırıyor bu protesto.
İşinden çıkıp kütüphaneye gitmek isteyenlerin durumu malûm. Aynı saatte kütüphaneler kapanıyor.
Demokrasinin ne olduğu üzerine düşündüm.
Haldun Taner’in altın satırlarını yazıma almaya karar verdim.
Bakın büyük usta ne yazmış:
“Demokrasi bir tolerans rejimidir. Tartışmayı bir onur düellosu sanan hışırlar gerçek demokrat olamazlar.
Demokraside el pençe divan durmak yoktur.
Evet efendim, sepet efendimcilik yoktur.
Ben yaptım oldu yoktur.
Demokrasi hiç zart zurta gelmez.
Velhasıl demokrasi en zor rejimdir.
Çünki kültür ister, bilgi ister, fikir ister, ayrıca seviye ister.”
* * *
POLİTİKACILARIN, Haldun Taner’in yazdıklarını okumalarını, bu satırlardan sonra özeleştiri yapmalarını isterim.
İyi edebiyatçıların yazdıkları, siyaset üzerine yazanlardan çok daha kalıcı, çok daha vurucudur.
Çünkü bu satırlarda edebiyatın gücü vardır.
Paylaş