Biz Heybeli'de her gece

Orhan Türker, eski İstanbul'un semtleri, özellikle Rum nüfusunun yoğun olduğu yerler hakkında önemli kaynak kitaplar yayınladı.

Yeni kitabının adı da, Halki'den Heybeli'ye-Bir Ada Hikayesi.

Daha önceki kitaplarının adları şöyle:

Tatavla, Mega Revma'dan Arnavutköy'e, Galata'dan Karaköy'e, Fanari'den Fener'e.

Türker
'in kitabı, Ilia Tantalidis'in Ada şiirinden dizelerle başlıyor:

‘‘Sevdanın çam ormanlarının gölgesine sığındığı/Karabaş çiçeklerinin yeşil atlas örtüsünü süslediği/ Delikanlıların nazlı kızları düşlediği/Bu Ada'yı kim bilmez!’’

Heybeli'nin Halki adı şimdi oradaki Halki Palas'ta yaşıyor.

Türker, Heybeliada'nın Rum nüfusunun serüvenini, akıbetini yazmış.

Daha önce Nejat Gülen de Heybeliada kitabında Rum ve Türk nüfusun bir aradaki yaşamını anlatmıştı.

Türker kitabında, eski Heybeliada'nın bütün hayatını anlatırken, azınlıkların İstanbul'a verdiği renklerden de örnekler veriyor.

Rum Halki'yi anlatan kitapta, okullar, kiliseler, manastırlar, mezarlıklar ve sosyal hayat önemli kişileriyle önümüze geliyor.

Türker'in kitabı, halklar arasındaki dostlukların, bir arada yaşayan ayrı dindeki insanların, siyasetçilerin oyunuyla nasıl bozulduğunun tarihini de veriyor.

Gittiğimiz yerlerin tarihini öğrenmek gerekiyor gerçekten. Heybeli gibi değişim geçiren bir adanın tarihinin bilinmesi gerekli, çünkü eskinin bir çok binası ve izlerini bugün de bulmak mümkün.

Türker'in, Türk ve yabancı, özellikle Rum kaynaklarından yararlanarak hazırladığı kitabında, eski ailelerin, onların yaşam biçimlerinin anlatıldığı satırların çok ilgi çekici olduğunu belirtmeliyim.

Çünkü bunlar sadece Rum azınlığın değil, aşağı yukarı eski İstanbul ahalisinin yaşamının belgeleridir.

Yunanlı diplomat Angelos S.Vlahos'un 1985'te Atina'da yayınlanan kitabında, onun Heybeliada'nın tanınmış ailelerinden Iliasku-Skuerdos'a damat olduktan sonra (1948) geçirdiği günleri yazdığı bölümü yazıma aldım:

‘‘Heybeliada'da kayınvalidemin ailesine ait olan büyük yalı tamamen ahşaptı. Sayısız salonları, yatak odaları ve kocaman bir terası olan bu yalının geniş bahçesinde, tabiatın gelişigüzel büyüttüğü ağaçların ve otların arasında kalan bir kaç bakımsız çiçek de dikkati çekmiyordu. Bu evde ben ve eşim belki de hayatımızın en sıkıntılı saatlerini geçirdik.

Ne de olsa karım burada yaşamıştı ve bu çevreye alışkındı. Ama ben gerçekten boğuluyordum... Karımın artık yaşları sekseni aşmış amca ve dayılarının yanısıra, evin genel bakımsızlığı da havayı ağırlaştırıyordu.’’

Vahos'
un anılarında, Ada'daki bir Rum ailenin ve yalılarının çöküşü sanki bir paralellik kurularak anlatılıyor.

Mütareke ve işgal yıllarında Halki (1918-1923) bölümü, sanırım Kurtuluş Savaşımızın bir bölümünde azınlıkların davranışları konusunda okuru bilgilendirecektir.

Halki'den Heybeli'ye, kozmopolit İstanbul'dan bir kesit.


Azınlık hayatları


Yahya Koçoğlu'nun yeni kitabının adı, Hatırlıyorum-Türkiye'de Gayrimüslim Hayatlar adını taşıyor. Koçoğlu adını, daha önce yayınlanan Azınlık Gençleri Anlatıyor kitabından hatırlayacaksınız.

Burada on beş kişinin hayat hikayesi yer alıyor.

Rum, Ermeni ve Yahudilerin, Türklerle bazen bir arada yaşamalarının, iktidarların dürtüsüyle ve siyasal rüzgarlarla bazen de bir arada yaşayamamalarının tarihi.

Ailelerin anlattıklarının, yakın tarihimizdeki azınlaklar meselesi için önemli tanıklıklar olduğunu bu kitap gösteriyor.

Çoğu bu ülkeyi kendi vatanları olarak görmüşler, öyle algılamışlar.

Kitabı okurken, bazı dönemlerde azınlıkların ya da gayri müslimlerin çektikleri eziyetleri de öğreniyorsunuz.

Varlık Vergisi, 20 Kura Askerlik, 6-7 Eylül gibi olaylara da tanıklık yapmış bu kişilerin, yakın tarihi doğru yorumlamamızda yardımcı olacağı kanısındayım.

Sarkiz Çerkezoğlu'nun söyledikleri, siyasetçilerin hatalarını yansıtması açısından üzerinde durmaya değer:

‘‘Ben bu nedenle hiçbir zaman Türk halkını suçlamıyorum. Yani genelleme yapamıyorum ama iktidarlardan soracak çok şey var. O İttihatçılardan, o Sultan Hamit'ten.... Onlar katliamlarının sorumlusu, Sultan Hamit yöresel katliamların mucidi. Ama İttihatçılar onun yarım bıraktığı işi tamamlamış.’’

Her iki kitabı da okurken, elbette karşı tezleri de düşünmek, karşılaştırarak yargıya varmak gerekir.

Resmi tarihin sorgulanmasından yanayız ama, resmi tarih fobisi ile de tarihi gerçeklere tepki göstermemeliyiz.

Her iki kitap da yakın tarih için önemli belge niteliği taşıyor.


DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ


Zafer Vaat Etmeyen Topraklar Namık Doymuş Doğan

Üzümün Kardeşliği John Fante Parantez

Ulusların Zenginliği Adam Smith Alan

Fazıl Say'ın Annesi Olmak Görgün Say Ana

Beş Sevim Apartmanı Mine Söğüt YKY
Yazarın Tüm Yazıları