Bir yanlışın romantizmi

HÜRRİYET’te bir vefat ilanı okudum. ‘Mümtaz İnsan, Büyük Sanatçı, Ressam ŞEREF BİGALI 15/02/2005 Salı günü İzmir’de Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Aziz naaşı 16/02/2005 Çarşamba günü muhterem eşinin meftun bulunduğu Biga’nın Cihadiye Köyü’nde ikindi namazını müteakip toprağa verilmiştir.

Allah’ın sonsuz rahmeti üzerine olsun.

Ailesi.’

Muhterem eşinin meftun bulunduğu sözünün cazibesine kapılıverdim, eşinin kısa bir süre önce öldüğünü öğrenmiştim, demek ki ebedi hayatlarında da birlikte olacaklardı.

Kimdi Şeref Bigalı.

1925 yılında Bergama’nın Göçbeyli Bucağı’nda doğmuş, ilk ve orta öğrenimini İzmir’de yaptıktan sonra, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nü bitirmiş.

1996 yılında Türkiye İş Bankası Sanat Büyük Ödülü’nü almış. Eğitimci olarak da uzun yıllar hizmet etmiş.

Hemen kaynak aramaya başladım. Sanat Ansiklopedisi adını taşıyanlarda bulamadım, hakkında yazılmış bir kitaba rastlayamadım.

Kaynak gene kendi yazdığı bir eser: Resim Sanatı (Türkiye İş Bankası Yayınları).

* * *

YAZILARA, konulara bizi her zaman doğrular götürmez. Benim bugünkü yazıma da beni sürükleyen vefat ilanındaki bir yanlış.

Osmanlıca’nın bilinmediği ama nedense kullanıldığı bir ülkedeki yanlışlığı fark ettim ama kafamdaki romantizmi bozmadım.

Çünkü, muhterem eşinin meftun olduğu cümlesindeki ‘meftun’ yanlış yazılmıştı, cümlenin aslı muhterem eşinin medfun olduğu (yani defnedildiği, gömüldüğü) idi. O da çok olağan bir vefat ilanı cümlesiydi.

Şeref Bigalı bende hep horozları çağrıştırmıştır.

Şimdi de Doku Sanat Galerisi’nde, Garanti Sanat Galerisi’nde açtığı sergilerin broşürlerine bakıyorum, hayran olduğum güzelim horozlar karşımda.

Onun hocası Cemal Tollu’nun bir sözünü mutlaka okumanızı isterim:

‘Kimse ona harika çocuk demedi, fakat onun talebeliğinde yaptığı resimler değme sanatçılara taş çıkartacak cinstendi...’

Gerek Eşref Üren, gerek M. Selim Turan da arkadaşlarını yazılarında hep övmüşler.

Şeref Bigalı’nın, 1986 yılında Edpa Sanat Galerisi’ndeki sergisi için alçakgönüllü davetiyesindeki yazısının son cümlesi beni çok etkiledi:

‘Álemde bir şey her şeydir, her şey de bir şeydir.’

* * *

BİGA’nın Cihadiye Köyü’ndeki mezarda eşiyle birlikte huzur içinde yatsınlar. Köy mezarlıkları bana hüzün verir, ölümün, terk edilmişliğin, unutulmuşluğun, başka bir áleme teslimiyetin simgesidir.

Büyük şehirlerin görkemli, gösterişli mezarları da beni uhrevilikten uzaklaştırıp dünyeviliğin içine fırlatırlar.

Onun için de bana ölümün soğuk yüzünü gösterirler.
Yazarın Tüm Yazıları