Paylaş
ZEKİ ALASYA ile iki kez konuşma fırsatını buldum.
Biri, Halûk Oral’ın düzenlediği Boğaz’da bir yemek masasında sohbet ettik, ikincisi de TÜYAP Kitap Fuarı’nda Haldun Taner’i anmada.
Sahnede gördüklerimizin ardındaki dünyayla pek ilgilenmeyiz, ben buna seyirci vefasızlığı diyorum. Seyrederiz perde kapanır ve gerisini düşünmeyiz.
Devekuşu Kabare’nin hemen hemen bütün oyunlarını seyrettim. Metin Akpınar’la birlikte ben onları görsel bir düet şöleni olarak tanımlardım.
Onlarda en çok sevdiğim yan, önce kendileri için sonra seyirciler için oynamalarıydı. Büyük zevk duydukları için büyük zevk verirlerdi.
İlk buluşmamda, tiyatrodan söz edildi elbette.
Zeki Alasya’nın birkaç konuşmasını dinledim, bar sanatçının alçakgönüllülüğünü, dünyayı sevgiyle algılamanın kişilik özelliklerinin başında geldiğini ayan beyan fark ettim.
Zeki Alasya adını andığımız her yerde, Metin Akpınar’ı ve Devekuşu Kabare’nin yaratıcısı Haldun Taner’i de birlikte anımsamak gerekir.
Haldun Taner’i andığımız günde, bu oyunların ardındaki dünyayı anlattı.
Bir sanatçının bunca yıl seyirci ilgisini kaybetmemesi, oyunculuk gücü dışında seyirci ile kurulan bağın sihrinde aranmalıdır.
Yalnız iyi bir oyuncu değildi, yönetmenliğinde de başarılıydı.
Kimi tiyatro dünyasının kişileri, sahnede sizi büyülerler, baş başa kaldığınızda ilişki kuracak bir konuyu bulmakta zorluk çekersiniz, gerek Zeki Alasya’da gerek Metin Akpınar’da sahne sonrası kişisel zenginlik de devam ederdi.
Hatta perde kapanmadı zannederdiniz.
* * *
KABARENİN başarısı, o oyunların unutulmazlığı nereden geliyordu?
Bu sorunun çoğulcu yanıtını bulmaya çabaladığımız zaman, onların ustalıkları ortaya çıkar.
Bir sanatçının, sanat yapıtının eskimezliğinin bazı gerekçeleri vardır.
Kabarede bu belirgin biçimde ortaya çıkar.
Her iki sanatçı da, oyunu değişmez bir metinden oynamazlardı. Onu ezberleyip oynamak çok daha kolaydı.
Toplumsal, siyasal olaylar her gün yeni bir değişim kazanırlar, bukalemun misalidir.
Haldun Taner, her akşam temsile gelir, nelere daha çok ilgi duyulduğunu, nelere daha çok gülündüğünü tespit edermiş.
Bu tespitleri de onlara iletir, sahneye yansımasını sağlarmış.
Oyuncu yaratıcılığının bir örneğidir bu.
Tuluat ile kabare nerede birleşirler, nerede ayrılırlar, bunun yanıtını tiyatro tarihçileri, eleştirmenleri verebilir ancak.
Benim seyirci olarak tavrım, kişilere göre bir seçim yapmaktır, çoğu zaman bütünü beni ilgilendirmez.
İkilinin filmlerini hep bu açıdan izledim, oyunculuk ustalığını gördüğümden.
Kabarede oynadıklarını bugün de aynı zevkle seyrederim.
Neden derseniz, iki açıdan bu sonuca varırım.
Gerek metinler, gerek icralar belleklerde kalacak güçtedir, içeriği etki azalmasına uğrasa bile, biçim onu sürdürür.
Ne var ki, Devekuşu Kabare’nin kayıtlarını bugün de seyrettiğinizde, şu sonuca varırsınız.
Üç ustanın, eskimeyen başarısı.
Ne Haldun Taner’in metni eskidi, ne de Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın oyunları.
Ayrıca Türkiye’de onların sergiledikleri oyunların içeriği değişmedi, güncelliğini yitirmedi.
* * *
KAYITLARDA, filmlerde yaşayacak. Unutulmayacak.
Paylaş