Paylaş
PAZAR mahmurluğunuzu üzerinizden atabilmek için sizi bir sabah kahvesine davet ediyorum. Cinsini siz seçin. Türk kahvesi, nescafe, espresso, filtre kahve... Keyfiniz bilir.
Meraklıysanız zaten klasik kahve takımınız yanıbaşınızdadır. Bilmem, öyle kahve tiryakileri kaldı mı?
Kahve içmeden gözlerini tam açamayan epeyce dostum vardır.
Behçet Hoca'nın (Necatigil) kahve takımını Yapı Kredi'deki ‘‘Tanede Saklı Keyif, Kahve’’ sergisinde görünce, anneannemin kahve takımını hatırladım. Çekirdek kahveyi orta kıvamda kavurur, pirinç değirmende çekerdi. Benim de bugün bir elektrikli kahve değirmenim vardır. Kavrulmuş kahvenin sıcaklığını, kokusunu çok severim.
Çocukluk ve gençlik yıllarımda, Tahmisk Sokağı'na gider, Kurukahveci Mehmet Efendi ve Mahdumları'ndan taze çekilmiş kahve alırdık/alırdım.
Hemen kağıt paketin sıcaklığını elimde hisseder, koklardım.
Oktay Rifat, bir şirinde, ‘‘köşeyi tutan leylák kokusu, yakamı bırak da gideyim’’, demişti.
Tahmis Sokağı'nda kahve kokusu peşimi bırakmazdı, Eminönü'ne vardığımda ona bir de yosun kokusu karışırdı.
Hafif, mangal ateşinde pişen kahvenin lezzeti başkaydı.
Değişik ölçeklerde cezveler kullanılırdı, köpüksüz kahve makbul değildi.
Kahveler içildikten sonra, fincanlar ters çevrilir, telvesine bakarak ne kısmetler bulunurdu.
Üç vakte kadar mı desem, diye başlayan tatlı tatlı, iyimser yorumlar.
* * *
ESKİDEN sabah kahvesi ádeti vardı. Ev kadınları kocalarını işe (buraya eş yakışmıyor), çocuklarını okula gönderdikten sonra bir komşuya giderler, biraz dertleşirler, biraz dedikodu yaparlar, gün öğleyi bulurdu.
Çalışan kadınların unuttuğu bir alışkanlık. Şimdi bürodaki masa üzerine konulan, plastik veya karton fincandaki kişiliksiz bir kahve.
Kahvehane sanırım artık kenar semtlerde kaldı. Mahallenin dedikoduları burada yapılır, iskambil hálá burada oynanır.
Şehirlerde ise kahvehaneler cafe oldu. Sadece adı değişmedi, gidenler de, kahve çeşitleri de değişime uğradı.
Türk kahvesini söylerken, sade, orta, az şekerli diye zevk ıskalasındaki bir durağı belirlerdiniz.
Nescafe deyince soru basit:
Sütlü mü, sütsüz mü?
Kahve deyince Saláh Birsel'in Kahveler Kitabı'nı hatırlamamak olur mu?
Onu okurken hem kahvehaneleri öğrenir, hem kahvenizi yudumlar, hem de edebiyatın tadını alırsınız.
Türk kahvesinin saltanatına ortaklar çıktı.
Çeşitlilik, insanın damağında başlıyor.
Önce nescafe çıktı, sıcak suyun içine iki kaşık kahve karıştır, şıpın işi iç.
Şiirini çok sevdiğim sevgili Ülkü Tamer'in bir şakasını yazmalı, orta kavrulmuş bir Türk kahvesi tadında.
Yıllar önce bakkallar dükkánlarının kapısına, ‘‘kahvedeyim geliyorum’’, diye yazarlardı.
Ülkü Tamer'e göre, şimdi ‘‘Nescafe'deyim, geliyorum’’, diye yazıyorlarmış.
* * *
KAHVEYİ severim ama kahvehaneleri pek değil.
Hele öve öve bitiremedikleri Fransız cafelerinde oturmak benim için vazgeçilmez bir zevk değildir.
Çünkü benim yurdum pastanelerdir.
Pazar keyfinize sevdiğiniz bir kahveyle başlamanızı öneririm.
Paylaş