Paylaş
Bu kayboluşta öznel, nesnel gerekçeler birbiri içinde eriyor.
Başta belirtmek gerekir ki, Beyoğlu’nun özelliği kozmopolit olmasıydı. Bütün azınlıklar o semte lezzet katmışlardır. Azaldıkları oranda semtin kozmopolit olma özelliği de zaman içinde kaybolup gitti.
Bu en temel tespitten sonra gelelim bugüne...
Beyoğlu’nu ölüme götüren birinci neden kültürel iklimin çöle dönüşmesidir. Oradaki yaşama kültürü adım adım yok ediliyor.
2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti seçildiğinde yönetim ajansı da Beyoğlu’ndaydı. Peki 2010’dan aklınızda kalan bir eser var mı Beyoğlu’nda?
Beyoğlu’nu geçtim, İstanbul’da?
Kültüre ayrılan milyonlarca lira eş dost projelerine dağıtılıp har vurulup harman savruldu. Böylesine büyük bir fırsat heba edildi. O günden bugüne baktığınızda ne bir konser salonu, ne de bir tiyatro salonu yapıldı. Aksine var olanlar yok edildi.
Şu anda Ses Tiyatrosu ve Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu dışında kayda değer özellikte bir salon yok o bölgede.
Bu yokluğu hem Beyoğlu Belediyesi, hem hükümet etraflıca düşünmelidir.
Beyoğlu’nun eğlence kadar sanattan gelen bir enerjisi vardı. Bunların ikisi iç içedir aslında.
Pek çok başarılı tiyatro grubu olanaksızlıklar içinde de olsa garajlarda, apartman katlarında oyunlarını sergiliyordu. İşte bugün o enerji bile yok edildi. Böyle bir durum İstanbul için utanç vericidir.
Beyoğlu’nu bir kültür ve yaşam merkezi yapmadığımız sürece, eski haline dönmesini beklemek bir hayal.
Kitapçılar yüksek kiraya dayanamadıkları için birer birer kapanıyor. Hepsi kafe ya da nargileciye dönüşüyor.
AKM orada bir kültür simgesiydi. Onun yok olmasıyla başladı zaten çöküş.
Bir merkez, bir semt kâr uğruna harcanamaz, belediye bazı binaları almalı, onları ucuz paralarla kültür kurumlarına kiralamalıdır. Tarihi boyunca çok dilli, kozmopolit bir kimlik taşıyan semtte sadece Arap turistlerin çoğunluğu, Beyoğlu’nun dokusunu bozar.
Orayı yaşatan genç kuşaktır. Hem eğlenecek, hem de kültürel gereksinimini karşılayacak. Beyoğlu işte bu kuşağı da kaybetti. Şimdi onlar Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy gibi semtleri tercih ediyorlar.
Benim için Beyoğlu’nu şu an ayakta tutan Akbank Sanat, ANAMED, Pera Müzesi, ARTER, Borusan Sanat gibi kültür kurumları.
Salt Beyoğlu imar durumundan halen kapalı, İş Bankası müze inşaatını, Yapı Kredi Kültür de yeni bina inşaatını sürdürüyor. Yakında açılmalarını umuyorum. Bunlar bence Beyoğlu’nun can simididir. Ve sayıları artmalıdır.
***
BU yazıyı yazmadan önce NOTOS dergisinin son sayısında bir yazı okudum.
Haberin başlığı şu: “Barnes & Noble restoran ve bar işletmeciliğine girişiyor”.
Amerika’daki ünlü kitap zinciri Barnes & Noble, kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servis edecek restoranları da bünyesinde barındıracak dört yeni konsept mağaza açacağını duyurmuş. Mönüsünde alkollü içeceklerin de yer alacağı restoranlar, kitapseverlere vakit geçirebilecekleri farklı alternatifler sunacakmış. Ülke çapında, 50 eyalette 640 mağazasıyla hizmet veren Barnes & Noble yılda binden fazla etkinlik düzenliyormuş. Bunu yapmak zorunda çünkü internet üzerinden çok daha kolay alışveriş olanağı sağlayan Amazon gibi kuruluşlarla mücadele etmek zorunda. Alın bu modeli bir semte uygulayın.
Çok fazla insanı o semtte tutmak için ona sunacağınız alternatifler olmalı.
Ve bunun en önemli lokomotifi kültürdür.
***
BEYOĞLU kendini yenilemezse, küresel gelişimleri göz önünde bulundurmazsa, kabuk değiştirmezse, kültür-yaşam bütünlüğüne önem vermezse bu çöküntü devam edecektir.
Paylaş