Beyazıt’ın simgesi kitaptır

SALI akşamüstü, Beyazıt Meydanı’ndaki 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nı gezdim.

Haberin Devamı

Ramazanda açılan bu fuarda, dikkatimi çeken, çeşitli ebatlarda Kuran-ı Kerim’lerin sergilenmesiydi. Hiç kuşkusuz, Kuran-ı Kerim’in yanı sıra İslamiyet ve Müslümanlık konusunda kitaplığınızı zenginleştirecek, sizi aydınlatacak birçok kitabı da bu fuardan alabilirsiniz. Alanının uzmanlarının kaleme aldığı kitapları bir arada bulabilmek bu fuarın özelliklerinden en önemlisi. 26 Temmuz tarihinde açılan fuar, 19 Ağustos tarihinde sona eriyor. Her gün, 11.00-24.00 arası ziyaretçilere açık. Saat 18.00-19.00 arasında fuarda, yazarların sohbetlerini de dinleyebilirsiniz.

Şimdiye kadar, bu sohbetlerde yer alan isimler şöyle: Dursun Gürlek, Nevzat Bayhan, Beşir Ayvazoğlu, Yusuf Dursun, Sadık Yalsızuçanlar. Bugünden itibaren ise Dr. Mehmet Niyazi, Sibel Eraslan, Prof. Dr. Ahmet Turan Alkan, Vehbi Vakkasoğlu, Doç. Dr. Rahmi Yaran, Mehmet Nuri Yardım’ı dinleyebilirsiniz.

Fuarda toplam 108 yayınevi yeni ve fuar için indirimli, özel kitaplarıyla yer alıyor. Katılan bazı yayınevlerinin adlarını sıralayalım: Küre Yayınları, Türk Edebiyatı, Timaş, Kubbealtı Neşriyat, İsam, Kapı Yayınları, İz Yayınları, Büyükdoğu, IRCICA, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ötüken, Dergâh, Türkiye Diyanet Vakfı, Akçağ Yayınları, İnsan Yayınları, Kültür AŞ, Yeditepe ve Zaman. Bunlar farklı, zengin kitap seçenekleriyle dikkatimi çeken katılımcı yayınevleriydi.
Fuarda her akşam, Türk müziği konserleri de düzenleniyor.

Beyazıt’ın kitap fuarı için uygun bir alan olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. Zira, Beyazıt’ın simgesi kitaptır. Türkiye’nin en önemli kütüphanelerinden, 2009 yılında 125’inci yılını kutlayan ve Türkiye’nin ilk devlet kütüphanesi olan Beyazıt Devlet Kütüphanesi birçok akademisyen, bilim adamı, araştırmacı ve meraklı okurun uğrak yeridir. Bu sayede Beyazıt ve çevresinin kimliğini, karakterini bu kütüphane şekillendirmiştir.

FUAR gezintisinin sonunda size iki kitabı tavsiye edeceğim. Birincisi, Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın hazırladığı Cenab Şahabeddin’in ‘İstanbul’da Bir Ramazan’ kitabı, ikincisi ise Beşir Ayvazoğlu’nun yıl içinde yayımlanan ‘Üçüncü Tepede Hayat’, Beyazıt Meydanı’nın derin tarihi kitabı.

İstanbul’da Bir Ramazan’ın başında kitabı ve Cenab Şahabeddin’i tanıtan bir inceleme kaleme almış Abdullah Uçman. Cenab Şahabeddin İstanbul’da ramazanın manevi ve beşeri yanlarını ve bireysel yaşamımızdaki etkisini olağanüstü bir lezzetle anlatıyor. Eski ramazanların tasvirinde çizdiği tiplerin yanı sıra ironik eleştirileriyle de kitaba renk katıyor. Burada çok hoşuma giden bölümlerden biri de ‘Ramazan Eğlenceleri’ bölümü oldu. Diyor ki, ‘İstanbul hayatı ramazan geceleri, bilhassa Direklerarası’nda yoğunlaşır.’ Ayrıca gecelerdeki müzik çeşitliliğine de değiniyor Şahabeddin. Yazdıklarını şöyle özetleyebilirim: “Direklerarası gecelerinde yerli ve ecnebi, inleyen ve oynayan her nevi ahengi dinleyebilirsiniz.”

Beşir Ayvazoğlu’
nun kitabı, çok bilinen bir meydanın fazla bilinmeyen, ‘derin’ tarihini anlatırken sadece monografisini değil mekâna karakterini kazandıran tüm unsurları ele alıyor. Buranın edebiyat tarihimizdeki yerini ve izdüşümünü de dile getiriyor. Küllük’ten Hürriyet Meydanı’na kadar uzayan bir meydanın bilgi ve belge ile donatılmış, mutlaka okunması gereken tarihi.

Ayvazoğlu
’nun kitabındaki beni en çok etkileyen bölümlerden biri, Beyazıt Devlet Kütüphanesi üzerine yazdığı ve Muzaffer Gökman’dan bahsettiği Kütüphane başlıklı bölümdü.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde, kütüphaneci dostlarımın içten fedakârlıklarıyla uzun yıllar çalışma, araştırma yapma imkânı buldum. Ayrıca bütün edebiyatçı arkadaşlarımla da o Çınaraltı Kahvesi’nde unutamadığım sohbetler yaptık. Oradan Sahaflar Çarşısı’nı gezdikten sonra Kapalıçarşı’nın içinden Cağaloğlu’na inerdik. Bu Türkçe kitaplar yoluydu. Bazen de Rıza Paşa Yokuşu’ndan aşağı iner Redhouse’dan İngilizce kitaplar alırdık. Çünkü 27 Mayıs’tan önce sol literatürün Türkçeye çevrilmemiş önemli kitapları orada satılırdı.

İŞTE Beyazıt’ta geçirdiğim bir gün ve hayatımda önemli bir mekânın bugün bana çağrıştırdıkları...

Yazarın Tüm Yazıları