BİR mahallede mi yaşıyorsunuz, yoksa bir sitede mi? Mahalle bu iki yerde yaşayanlar için çok başka anlamlar taşır.
Kimimiz için mahalle; anılarda kalan nostaljik bir kavram, kimimiz için aidiyet ve güven duygusunun ta kendisi.
Sevinçlerin, üzüntülerin paylaşıldığı, gözlerin ve kulakların birbiri üzerinde olduğu bir cadde, bir sokak, belki de bir çıkmaz.
Her eve girebilen tek konuk, tecessüs.
Adını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiniz, buna karşılık kısa biyografisini öğrendiğiniz komşular.
Sizin hatırınızı soran, meşrebinizi tahlilde yanılmayan, Amasya elmasını, Anamur muzunu sevdiğinizi bilen manav. Size daima kuzu koldan kıyma veren kasap. İçtiğiniz şişe suyun markasını unutmayan bakkal.
Akşamüstü kaçamaklarıyla, sabah günaydınlarıyla bir kahve içimlik zamanda gönlünüzü alan mahalleli. Güle güle oturana gelenler. Çat kapı gidebileceğiniz, gidebileceğinizi sandığınız dostlarınız.
Ev günlüğü esnaftadır, anneniz meyve aldı, kuzu pirzolasını gönderdim, misafir gelmişti de.
Yaz günü pencerelerden taşan kahkahalar, bozulmasını istediğiniz sessizlik.
* * *
İSTANBUL Dergisi'nin Mahalle özel sayısını okurken, çocukluğumun mahallelerini hayal ettim. Ayfer Tunç'un ustaca yazılmış Bir maniniz yoksa annemler size gelecek sözünün çağrıştırdığı yıllar.
Cağaloğlu da benim mahallemdi, bukalemin gibi değişen yüzüyle. Hafta içi başka, hafta sonu suskun.
İletişimsiz günlerin haberci kuşları nerede tünerlerdi? Mahalle kahvelerinde.
Kendi sansürümüzün, ortak ahlak kurallarının ikircikli cümlesi: Mahalleli ne der?
Kabul günlerinin sigara böreklerine eşlik eden söyleşisinden, küçümseme, eleştiri niyetine hafif suçlama: