HAFTA sonunuzu değerlendireceğiniz iki dergiden bahsedeceğim: Biri Yeni1 diğeri de Baykuş2.
BAYKUŞ-Felsefe Yazıları Dergisi dört ayda bir yayımlanıyor ve önemli dosyalarıyla düzenli takip ettiğim, kimi zaman da burada o dosyalarından söz ettiğim bir dergi. Genel Yayın Yönetmeni Doğan Özlem. Editörü de Güçlü Ateşoğlu. Felsefenin sanatla, edebiyatın felsefeyle tedahül ettiği yazıları seçtim. Taylan Altuğ, Sanatın hakikati: Hakikatin sanatı - Heidegger ve Sanat Eserinin Kökeni, başlıklı yazısında, yaşadığımız dünyada, sanatın ne olduğu sorusunun yanıtını arıyor: Heidegger’in Sanat Eserinin Kökeni adlı denemesi boyunca dipte süregiden ve sonda tam bir çözüme kavuşturulamadan kalan soru, teknik-bilimsel düşüncenin insanın yaşama-dünyasının hemen her alanına egemen olduğu bir zamanda sanatın özü ve taşıdığı gizilgüçtür. Bu soru çevresinde Heidegger, sanatın, insan varoluşunun tarihsel yazgısı bakımından hâlâ temel bir role sahip olup olamayacağını görmek ve bize göstermek ister. (...) Sanat eserlerini kavrayışımızı, sanat üzerine Batı düşüncesinin tarihi boyunca hüküm süren kategorilerden arındırmak gerekir.(...) O halde, sanat eseri nasıl ve ne tür bir şeydir? Bu soruya karşılık verebilmek için, ilkin ‘şey’in ne olduğunu yeterince açıklıkla bilmemiz gerekir. Bir ‘şey’in özü nedir? Bu soruyu sorduğumuzda, zihnimizde bulunan ne tür bir ‘şey’dir? Bir büyük felsefecinin düşünceleri ekseninde, sanatla ilgilenen herkesin, sanatın niteliğini, yerini yeniden algılamak, değerlendirmek için okunması gereken bir yazı. Savaş Ergül’ün Kürt meselesi: bir imkânı düşünmek yazısı felsefe disiplini içinde, birçok saptamaları, gerçekleri içeren, konuya derinlemesine yaklaşmak için düşünce, bilgi ve malzeme sunan bir yazı. Günübirlik yazıların, bilgilerin, yorumların, yoğun siyasal bakışların ötesinde yararlandığım bir yazı. Hangi görüşte olurlarsa olsunlar, yazıya komplekssiz yaklaşmalarını hatırlatırım. Baykuş, felsefeden bilime, edebiyata, sanata özgün bakışlarla güncel sorunların irdelendiği, bizi bilgilendiren, aydınlatan bir dergi.
Yeni dergisi 4 numaralı yaz sayısında şu soruyu soruyor; modernizme ne oldu? Tom McCarthy’nin Gabriel Josipovici: Modernizme ne oldu ki? başlıklı yazısından bir bölümü okuyalım, ondan sonra daha doğru zeminde tartışmayı sürdürebiliriz: “Modernizmin Batı edebiyatı tarihinin en büyük sismik kaymalarından birini temsil ettiği konusu, işinin ehli hiçbir edebiyat akademisyeni tarafından tartışılmaz. Onların üzerinde uzlaşmakta zorlandıkları asıl mesele bu kaymanın ne zaman başladığı ve tam anlamıyla nelerden oluştuğu, kısacası modernizmin düzgün bir ifadeyle ne olduğudur.” Yazar, onun öneminin Marksist eğilimle kültür tarihçilerinin ve liberallerin hümanist tavrına nasıl karşı durduğunu belirtiyor. Yuvarlak masa’da Kaya Genç, Selim Eyüpoğlu, İsmail Ertürk, Murat Gülsoy, Emre Ayvaz; ‘modernizme ne oldu?’ sorusu üzerine çeşitlemeler yaparak, değişik açılardan düşüncelerini iletiyorlar. Murat Gülsoy, tartışmalarının önemli noktasını şöyle özetliyor: “Modernizm tartışmaları bağlamında bana önemli gelen noktalardan biri de sanatların, edebiyatın, felsefenin ve düşüncenin tarihsel olarak bilimlerle kurduğu ilişki, aldığı mesafe ve kendini konumlandırması.”
HER iki dergi de yararlanılacak, üzerinde düşünülecek yazılarıyla dikkati çekiyor.
(1) Baykuş - Felsefe yazıları dergisi - Temmuz 2011, sayı 7. (2) Yeni - 3 aylık kültür dergisi, Yaz 2011, sayı 4.