Atatürk’ün karakutusu

Atatürk’e, dönemine, Cumhuriyet’in kuruluşuna, Cumhuriyet sonrasındaki siyasal olaylara tanıklık eden önemli bir kişinin, Atütürk’ün yaveri Cevat Abbas Gürer hakkında yayımlanan kitap, Cevat Abbas’ın büyük liderin sır kátibi, karakutusu olduğunu belgelerle kanıtlıyor.

Bu tür kitapları çoğunlukla aileden biri yazar, çünkü birtakım bilgileri ve belgeleri yabancıların edinmesi imkánsızdır. Kitabın yazarı da Cevat Abbas Gürer’in torunu Cumhuriyet Gazetesi’nden Hüseyin Gürer’in oğlu Turgut Gürer.

Çalışmanın ikinci başlığı, Cepheden Meclise Büyük Önder ile 24 Yıl.

*Hürriyet

Kimdir Cevat Abbas Gürer?

1887’de bugün Sırbistan içinde kalan Niş kentinde doğdu. Şerif Abbas Bey’in oğlu. 1 Eylül 1908’de Harp Okulu’ndan Piyade Teğmen rütbesiyle mezun oldu. Üç ordu emrine verildi. Manastır Harp Okulu’nda öğrenci iken İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. 19. Alay’da görevli olarak Preşova, Komanova, Koçana ve Köprülü’de görevde bulundu. 19 Ekim 1912’de üsteğmenliğe yükseltilerek, 3 Şubat 1913’te inzibat subayı olarak İstanbul Merkez Komutanlığı emrine atandı.

I. Dünya Savaşı seferberliğinde açılan Yedek Subay Talimgáhı’nda ek görev olarak bölüm komutanlığı yaptı. 16 Nisan 1915’te Anafartalar Grubu Kurmayı’na verildi. 13 Aralık 1916’da yüzbaşı oldu. 16 Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın yaverliğine tayin edildi. Savaş süresince yaver olarak Mustafa Kemal Paşa’nın maiyetinde bulundu. 30 Nisan 1919’da 9. Ordu Müfettişliği’ne atanan Mustafa Kemal Paşa’nın yaveri olarak 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya geçti. Erzurum’da 8 Temmuz 1919’da paşanın askerlikten istifası üzerine Erzurum Müstahkem Mevkii HürriyetKomutanlığı emrine atandı. Sivas Kongresi’nde Atatürk’le birlikte olduktan sonra Heyet-i Temsiliye Başkatipliği’ne getirildi.

İstanbul Mebusan Meclisi’nin son dönemi için 8 Ocak 1920’de yapılan seçimlerde Bolu Milletvekili olarak Meclis’e katıldı. Meclis’in feshi üzerine Ankara’ya gelerek 5 Temmuz 1920’de TBMM Genel Kurulu’na Bolu Milletvekili olarak takdim edildi. 17 Temmuz’da Yozgat ve yöresindeki ayaklanmaların bastırılmasında görevli olarak izinli sayılıp Meclis’ten ayrıldı. 4 Şubat 1922’de yeniden Meclis’e katıldı. Meclis’te Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlığı Komisyonları’nda çalıştı.

2, 3, 4 ve 5. dönemlerde yeniden milletvekili seçilerek yasama görevini 1939’a kadar sürdürdü. 4 Temmuz 1934’te Yalova’da vefat etti.

Ayrıca Cevat Abbas Gürer’in özgeçmişini kendi kaleminden de okuyabilirsiniz.

*

İlhan Selçuk
’un Atatürk’ün Yaveri... başlıklı girişinde torunu Hüseyin Gürer’in aklına düşen soruların yanıtını buluyoruz: "Dedemin Türkiye’nin yakın tarihindeki işlevi nedir?.. Neden Atatürk’ün bu kadar yakınında olmuş?.. Gerekçesi ne?..

Cevat Abbas’a ilişkin kitabın hazırlık baskısını okuyunca, bu sorulara kendime göre yanıtlar bulabildim. Yanıtların özü ya da özeti tek tümcede vurgulanabilir: ’Cevat Abbas, Atatürk’ün yaveridir.’

Ama, nasıl bir yaver?..

Bir komutanın sıradan yaveri değil...

Olağanüstü bir liderin, askerliği aşan, ulusal kurtuluş savaşıyla temelleri atılan, fikir dünyasında gerçekleşen, insanlık ve uygarlık tarihine yazılan, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran önderliğin sürekli yaveri...

Bu kitabı anlayabilmek için okurun, okuduklarını emperyalizm ve Aydınlanma tarihinin içinde değerlendirebilmesi birinci koşuldur."

*

Cevat Abbas
’ın yakınlığını belirtebilmek için birkaç olayı iletmeliyim okura.

Cevat Abbas, Veliaht Vahdettin ile Mustafa Kemal’in refakatinde Almanya’ya ilk giden yaverdir.

Mustafa Kemal, "Geldikleri gibi giderler," sözünü ilk önce ona söylemiştir.

Mustafa Kemal ile ilk kez Selanik’teki Kristal Gazinosu’nda karşılaşmışlardır. 417 gün yurtdışında kalarak kamuoyu oluşturmuştur.

Cevat Abbas Gürer’in Ebedi Şef ve Kurtarıcı Atatürk’ün Zengin Tarihinden Birkaç Yaprak isimli kitabı 1939’da yayınlandı.

Bu derleme kitap çeşitli yazılardan alıntı, söylevlerden, söyleşilerden, belge ve fotoğraflardan oluşuyor.

Yukarıda adını ettiğim malzemeler dışında aile bireylerinin anıları da, kitabı renklendiriyor.

1941’deki anıları, kitaptan çok daha fazla zengin bir arşiv çalışmasını yansıtıyor.

Türk Hava Kurumu’nun kurucularından Cevat Abbas’ın o güne dair notları ilk kez bu kitapta gün ışığına çıkıyor. Mutad Zevat’tan söz etmeye başlayan ve Atatürk’ün son günlerini ve sonrasını anlatan bölümler sanırım bugünün okurunun ilgisini çekecektir.

24 yıllık bir beraberliğin anatomisi, ilgi çeken bir kitabın ortaya çıkmasını sağlamış.

YAKIN TARİHİMİZİ SORGULAYARAK YARINA BAKMAK

Sina Akşin’in Yakın Tarihimizi Sorgulamak kitabı, cumhuriyet rejiminin sağlıklı, istikrarlı biçimde nasıl devam edeceğinin bilimsel ipuçlarını ve saptamalarını sunuyor.

Bir bilim adamının siyasal gözlemci olarak güncel olayları izlemesi, olayları gazete ve dergilerden yüzeysel izleyenleri bilgiyle donatıyor.

AB’ye girişin toplu bir halde savunulduğu bir dönemde, Sina Akşin göz önünde bulundurmamız gereken başka kanıtlar, karşı görüşler ileri sürüyor. Böylece bu kitabı okuyan AB karşısında dengeli bir yorum esnekliği kazanacaktır.

Yazarın görüşünü özetlediği, yurtseverlikten neyi anladığını algılayabilmemiz için Önsöz’den bir bölümü okuyalım: "Yurdunu sevmeyen, yurdunu sahiplenmiyor demektir. Dolayısıyla yurttaş değildir, yurttaş olamaz. Zamanımızın demokrasileri de yurtseverlik temeli üzerine yükselmişlerdir.

Bizce onca eğitimlerine rağmen yurdunu sevmemeyi bir marifet sayan sivil toplumcu ikinci cumhuriyetçilerimiz, korkunç bir yanılgı, ’gaflet, dalálet, hatta hıyanet’ içindedirler. Yaptıkları, soysuzluktur."

Sina Akşin
’in değişik tarihlerde, çeşitli nedenlerle, değişik yayın organlarında yazdıklarından oluşan kitap, bugünün düşünen okurunu sarsacak, yeniden düşündürecek fikirler ileri sürüyor.

Atatürk, Cumhuriyet üzerine belli açıdan bakışı simgeleyen ve mutlaka okunması gereken yazılar.

Özellikle Avrupalı mıyız? ile Batıda Türk İmgesi yazılarını okumanızı salık veririm.

Kitaplığınızda bulunması gereken, ister katılın ister karşı olun, ama bilmeniz gereken düşüncelerin yer aldığı bir kitap.

KİTAPTAN

Sadece coğrafya bakımından Avrupalıyız

Bana göre, fiziksel coğrafya açısından Türkiye, Avrupa’da sayılmalıdır, ama Avrupa’yı Avrupa yapan yukarıda sıraladığım öğeler bakımından yaya kalıyoruz.

1. İktisadi gelişmişlik söz konusu değildir (...)

2. Bazı iyi üniversitelerimiz, iyi bilim adamlarımız, iyi sanatçılarımız olmakla birlikte, ilk ve ortaöğretimin, kültür hayatımızın durumu bir sefalet manzarasıdır. (...)

3. Gerçi bizi Hıristiyanlaştırmak için yoğun bir misyonerlik etkinliği varsa da, henüz Hıristiyan olmadığımız apaçık.

İkinci Cumhuriyetçiler

Günümüzde İkinci Cumhuriyetçiler, Atatürk Devrimi’ne, hatta II. Meşrutiyet’e ’tepeden inme’, Jakoben olduğu için kızıyorlar. Onlara göre ilerleme ’aşağıdan’ gelmelidir. İyi de, akla hemen şu sorular takılıyor: ’Aşağıdan’ gelsin diye ne kadar, kaç yüzyıl bekleyeceğiz? Biz beklerken emperyalizm de bekleyecek mi? Fakat sanırım İkinci Cumhuriyetçilerin çoğu o denli sabırlı değiller. ’Avrupa bizi adam edecek’ deyip çıkıyorlar işin içinden ve böylece kendileri de tepeden inmeci oluyorlar. Ama bu başka türlü bir tepeden inmecilik: ’Bizi biz değil, başkası kurtarır’ modeli.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Cahit KülebiBütün ŞiirleriBilgi

Anton ÇehovKöpeğiyle Konuşan Kadınİş Bankası Kültür Yayınları

Gökhan Akçuraİstanbul TwistEverest

Haz: Güneş Eğe-AkterBabamın Emanetleri (Ragıp Nurettin Eğe’nin Hatıratı)Dergáh Yayınları

Gabor AgostonBarut, Top ve TüfekKitap
Yazarın Tüm Yazıları