Anıların içinden Yaşar Kemal

ÖNÜMDE, Hürriyet’in Cumartesi ekinin birinci sayfası. Yıl 2003.

Haberin Devamı

Anıların içinden Yaşar Kemal

Kocaman, güleç yüzlü bir Yaşar Kemal fotoğrafı. Önünde kitap yığını. Röportajın başlığı şöyle: “Yaşar Kemal’i sobalı evden kurtaran İnce Memed 50 yaşında.”
Bir kitabın edebiyat tarihi sınavından da, okur sınavından da geçişinin dünya edebiyatında seyrek olan örneği. O röportajda, bir kitabın gerçek öyküsünü ondan bir masal gibi dinledim. Zaten anıları da, kaynakları tarayışı konusunda da ne zaman konuşsa, bir masal ikliminde bulurdum kendimi.
Evine gittiğimde, müsveddeleri nasıl yazdığını gördüğünüzde, verilen emeği, ona adanan ciddiyeti fark ederdiniz. Kurşunkalemle yazardı, ona birkaç kurşun kalem armağan ettiğimi anımsıyorum. Röportaj bir gerçeği daha vurguluyordu. Yazar, yaşadığını, gözlemlediğini ustaca kaleme getiriyordu. Onda yazar böbürlenmesine rastlamadım. Halktan biri olduğunu, halka yaptığı muamele ile her zaman gösteriyordu. Bir dünya yazarını, elbet törenlerde de bir başka dünya yazarı ağırlıyordu.
Frankfurt Kitap Fuarı’nda Yayıncılar Birliği’nin ‘Özgürlük Ödülü’nü alırkan, onun ve eserlerinin hakkındaki konuşmayı Günter Grass yapmıştı, eleştirel bir konuşmaydı.
Oysa Yaşar Kemal, eleştirel konuşmalarından ötürü az çekmedi, mahkemelere düştü.


* * *

Haberin Devamı


DÜNYA
edebiyatında bir fenomen olan İnce Memed için o röportajda bakın neler anlatmıştı?
Her zaman anımsanması, bilinmesini isteğdiğim bir bölümü buraya aktaracağım, çünkü İnce Memed’i okuyanlar ve yeni kuşaktan okuyacaklar, bir edebi zaferin yaratıcı serüvenini bilmelidirler:
”İnce Memed’i yazdığımda Cumhuriyet’te çalışıyordum ve hemen hemen hiç param yoktu, öyle ki Serencebey’de oturduğum ev sobalıydı, ama odun alamıyordum. 1953’te muazzam bir kış olmuştu, hatırlarsınız Boğaz’ı buzlar kaplamıştı, odunum olmadığı için birkaç ceketi üst üste giyip eldivenlerle yazdım İnce Memed’i. Hayat dergisine gittim, Iraz’ın öyküsünü götürdüm; okudular, sonra da elli lira verdiler. Bu parayla bir aylık odun aldım. Daha sonra 11. tefrikada Kemal Film benden İnce Memed’in film hakkını beş bin liraya satın aldı. O zaman için çok paraydı. Kurtuluş’ta kaloriferli bir apartman dairesi kiraladım. Ama Kemal Film’in senaryosu sansürden geçmedi. 1964’e kadar sansür engeli sürdü. Daha sonra 20th Century Fox istedi filmi 1964’te ve 8000 sterlin verdi, ancak gene sansüre takıldı. Filmi çekmesi için bana beş yönetmen ismi verdiler, Elia Kazan ve Akira Kurosava da bunların içindeydi. Ben Joseph Losey’i seçtim, bazı filmlerini görmüştüm çünkü. Türkiye’den hep engel çıkıyordu, Süleyman Demirel’le bile konuştular, ama çözülemedi. Daha sonra 250 bin dolara 20th Century Fox’tan Stanley Mann satın aldı İnce Memed’i. Şansımıza o da sansürden geçemedi. Daha sonra filmi Peter Ustinov aldı, ancak film Türkiye’de çekilecekti, yine sansüre takıldı. Yugoslavya’da çekme kararı aldılar, orada göçmen Türkler de vardı çünkü, her neyse Peter Ustinov, filmin yönetmeni ve oyuncusuydu. Film İngiltere’de tutmadı, ancak Amerika’da tuttu ve çok para kazandı. Türkiye’de oynarsa, filmin geliri benim hesabıma yatacaktı, ancak Bakanlar Kurulu toplandı ve filmin oynanmaması kararı alındı. Daha sonra videosu korsan gösterime girdi. Yani benim için çok önemli değişikliklere sebep oldu İnce Memed, dünyada tanındım, odun alamazken kaloriferli ev tuttum, daha ne söyleyeyim.”


* * *

Haberin Devamı


YAŞADIĞI
, yazdığı topraklara, bu ülkenin coğrafyasına olan bağlılığını bütün herkesin bilmesini isterim. Çünkü en sıkıntılı, en baskıcı dönemlerde bile ülkesini terk etmeyi düşünmedi. O gerek dilinin gerek kaynaklarının kökünün burada olduğu gerçeğini unutmadı, başarısında bu anlayışın büyük payı vardı. Yurtdışında rahatça yaşayabilirdi ama rahat yaşamayı seçmedi, zorlukların üstesinden kendi memleketinde gelmeyi yeğledi.
Dilinin güzelliklerini bütün dünyaya sevdirerek, bir dil anlayışının evrensel kimlik kazanmasını sağladı. Kaynakları sağlamdı, günümüzün ustaları da takdirle karşılamıştı onu: “İnce Memed’i yazmadan önce de yazdıktan sonra da Köroğlu’nu dinlerdim, yine dinlerim ve onun bir İnce Memed olduğunu söyleyebilirim. Temiz, dost, akıllı, cesur... Nâzım Hikmet kitabımı okuduktan sonra çok beğendi ve cilt sayısının kaç olacağını sordu, ilk önce beş cilt olmasına karar vermiştim, ama dörde indirdim. Nâzım Hikmet, Mehmet Ali Aybar’a bir mektup göndermiş. Aybar beni çağırdı, mektubu okudu. Nâzım romanı çok beğenmişti; özellikle dilini. Bu da benim romanı daha çok sevmeme sebep oldu.”


* * *

Haberin Devamı


İYİ, büyük, dünya yazarları hakkında ne yazsanız eksiktir. Çünkü her bir yazı ancak onların bir katmanını açıklar, tanıtır. Yaşar Kemal daha nice yazının konusu olacak.

Yazarın Tüm Yazıları