“Bu albüm, heyecanlanmaktan ve aşka gelmekten hoşlanmakla beraber, etrafında beliren davetkâr toz bulutlarının içine hemen dalmayan ve adı yakıcı bazı hedefler için kendisinden istenen acil onayları, karşılaşacağı kırılıp bozulmaları da göze alarak vermeyip, oraya hiç ulaşamayabileceği yollardan kendi hayali noktasına doğru ilerleyenlere adanmıştır.”
Türk edebiyatının iyi şairlerinin şiirlerini bestelemiş Serdar Ateşer. CD’nin adı: ‘İş İşten Geçer Geçmez Ordayım.’
Serdar Ateşer kimdir?
“1982-1988 yıllarında Mozaik’in kurucusu/besteci üyesi, vokalisti, bas ve elektro gitaristiydi. 1986’da ilk solo albümü ‘Shipahoy! / Bir Serdar Ateşer Kaseti’ni evde çoğaltmak suretiyle yayımladı. 1987’de, ilk film müziğini (Selamsız Bandosu/Nesli Çölgeçen) yaptı. 1988’de Mozaik grubunun kurulmasını müteakip, ilk bandrollü solo albümü ‘Mütareke Yılları’nı 1989’da Piccatura’dan yayınladı. Rumeli Hisarı’ndaki ev stüdyosunda ayrıca Erkan Oğur’un (1993) ve Bülent Ortaçgil’in (1994) albüm yapımlarını üstlendi. 1998’de 2. Solo Albümü ‘Avdet Seyri’, CD/LP/MC olarak Kalan Müzik’ten yayınladı. Kurduğu ‘Bir Serdar Ateşer Orkestrası’ adlı grubuyla bu albümdeki parçaların canlı performans ve kayıtlarını da yaptı. Aynı yıl Ayvalık’a yerleşti. Orada, eski bir taş yapıdan dönüştürdüğü ‘Stüdyo 1901’de, İstanbul ve İzmir bağlantılı olarak film, belgesel müzikleri kaydetmeye devam etti.”
Sunum yazısından sonra alttaki teknik bilgi, benim dinleyiş tarzıma uyduğu için hoşuma gitti.
“Önemli not:
Bu CD’deki müzikleri, iPhone, iPad, (PC ya da Mac) laptop hoparlöründen değil de, bildiğimiz müzik setinden (1 ampli+2 münasip hoparlör) dinlemenizi şiddetle tavsiye ederiz.”
Edebiyat gibi egemen bir tür yoldaş ararsa müzikte bulacaktır. Bildiğim, belki sizin de bildiğiniz şiirleri müziğe yansımış olarak dinlemenin ayrı bir lezzeti olduğunu, şiiri de müziği de bilen herkes kabul edecektir.
‘Tanrıların Doğası’, Marcus Tullios Cicero, (çevirenler: Gül Özaktürk-Ü. Fafo Telatar)
Hazır kitap fuarını gezerken onun bir sözünü yazıya koymanın tam sırası: “Kitapsız oda ruhsuz beden gibidir.” Romalı hatip, devlet adamı ve filozof Cicero, daha çocuk yaştayken babasının özendirmesiyle felsefeye ilgi duymaya başladı.
Siyasal alanda çeşitli çalışmaları oldu. Kızının ölümünden sonra kendini okumaya, yazmaya verdi: “Bu acıyı hafifletmek için daha etkili bir şey bulabilseydim, böyle bir teselli yoluna başvurmazdım. Fakat kendimi yalnız kitap okumaya değil, felsefenin tüm ayrıntılarını tarayarak yazmaya vermekten daha mantıklı bir şey düşünemezdim.”
‘Bilgenin Sarsılmazlığı’, Lucius Annaeus Seneca, (çeviren: Elif Burcu Özkan)
Romalı yazar, söylev ustası ve düşünür Seneca, eserinde genel olarak bir kişinin harici, sözlü ya da fiziksel, her türlü saldırıdan nasıl uzak kalabileceğini, onları kendi ruhunun gücüne sığınarak nasıl yok sayabileceğini ve bu sarsılmazlık sayesinde bilgeliğe nasıl ulaşabileceğini anlatır.
‘Hoşgörü Üzerine - Ruh Dinginliği Üzerine’, Lucius Annaeus Seneca, (çeviren: Bedia Demiriş)
Çevirinin başında Seneca’nın yaşamı ve eserleri üzerine bir inceleme yer almaktadır. Bedia Demiriş’in ‘Önsöz’ünde çevirinin işlevi irdeleniyor:
Bir roman, bir öykü kitabı okur gibi sözlükleri açar, maddelere dalıp giderler. Ben de denedim, hem zihin dinlendiriyor hem de yeni kelimeler kazandırıyor.
Artun Altıparmak’ın hazırladığı iki ciltten oluşan Türkçe Öğreten Sözlük* özellikle çocuklara, eğlenerek Türkçeyi, kelimeleri, onların kullanılışını öğreten bir sözlük.
Kitabın başındaki ithaflara önem verdiğimi aziz okurlarım bilirler.
Önce İthaf’tan başlayacağım yazıma:
Aile bireyleri ve lisedeki öğretmeni Neriman Özler dışındaki adları yakından tanıdım, dostlarım oldu:
* Mustafa Yücel
* Prof. Dr. Özcan Başkan
* Prof. Dr. Cevat Çapan
Lucien Arkas, Önsöz’de serginin ilgi çekici yanını vurguluyor:
“Birbir Gece Masalları, temelleri yüzyıllar öncesine dayanmasına rağmen güncelliğini koruyabilmeyi başarabilmiş, pek çok fikir ve sanat eserine ilham kaynağı olma özelliğini sürdüren nadir eserlerden biridir.”
Sergi direktörü Müjde Unustası’nın yazısı şöyle bir cümleyle başlıyor:
“Gün ağaramaya başladığında, Şehrazat masalını burada keser...”
Kadınlar tarafından aldatılan bir şahın gecenin sonunda kadını öldürtmesiyle başlayan masal bir türlü bitmez.
Serginin özelliği ne?
Direktör anlatıyor:
“Hint-İran kökenlerinden 9. yüzyıldaki Arap masallarına, Binbir Gece Masalları’nın büyüleyici atmosferini yeniden kurgulamaya çalıştık.”
Onu yıllardır tanıyan Faruk Şüyün sorularını yöneltirken, kendi notlarından, arşivinden yola çıktı.
Zaten kitabın da iç kapağında ‘Yazışan’ yazıyor.
Selim İleri soruları yanıtlarken, bize sadece kendi ekseninde bilgi vermiyor, geniş bir bakış açısıyla yanıtlıyor.
Kitapta, Selim İleri’nin yazmaya başlamasında etkin olan ustalarının da edebiyattaki özelliklerini öğreniyoruz.
Bu açıdan kitap, öznel bir edebiyat tarihi olarak da yorumlanabilir.
Selim İleri’nin beslenme ve yaratma türleri zengindir.
Senaryo yazmıştır, sinemanın aslarını tanımış, onlarla çalışmış, röportajlar yapmıştır. İyi bir tiyatro ve sinema seyircisidir.
Bir yazarın yaratış sürecinin aşamalarını öğrenmek, okurlar için bulunmaz bir çalışmadır. Çünkü hem o yazarı derinden tanır hem de genç kuşaktan biri bu yöntemden, bu adlardan yararlanır.
Süreyya Operası, müzik repertuvarını zenginleştirmek ve genç Türk bestecilerini teşvik etmek amacıyla böyle bir yarışma açıldı, kazanan besteler Gürer Aykal yönetimindeki Sinfonietta Oda Orkestrası tarafından seslendirildi.
CD albümdeki bilgiler bestecilerce kaleme alındı.
Genç bestecilerin eserlerini dinlediğinizde, kitapçıkta biyografilerini okuduğunuzda bu yarışmanın önemini fark edeceksiniz, birçok kurumun da genç yeteneklerin ortaya çıkması, seyirciye ulaşması için bu tür yarışmalar düzenlemesini hatırlatmak isterim.
Müzik dünyasının tanınmış adlarının yanı sıra dinleyicilerin oylarına itibar edilmesinin de yarışmanın bir başka güzel yanı olduğunu belirtmeliyim.
Jüri kimlerden oluşuyordu?
Gürer Aykal
Börek, sofralarımızın değişmez tadı. Her çeşidi, her yörenin özel tarifleri, hemen hemen bütün ev kadınlarının belleğinde vardır.
Peki hangi börekleri seviyorsunuz? Yeni börek tariflerini öğrenmek ister misiniz?
İyi ağırlanılan misafirler için “baklava/börekle beslediler” denir.
Börek konusunda yazmak belki Prof. Dr. Canan Karatay Hocamızın kurallarına aykırıdır. Ama börek gıda alışkanlıklarımız içinde saltanatını sürdürüyor.
Börek denilince aklıma rahmetli arkadaşımız Cüneyt Koryürek geliyor. Harbiye’deki bürosunda aşçısı ağızda eriyen puf böreği yapardı, ben de radyo programlarından sonra ona uğrardım.
Böyle çok yenilen bir yiyeceğin tarihini doğrusu merak eder dururdum.
Ayfer Yavi’nin ‘Bir Dünya Börek - Böreğin Tarihsel Yolculuğu’ kitabını sayfa sayfa okudum. Kitapta ayrıca 337 tarif var. (*) Yazar hepsini öyle güzel anlatmış ki, yakınımda oklava olsa hemen hamur açmaya başlayacaktım.
10-18 Kasım tarihleri arasında gezebileceğiniz fuarın diğer ortak düzenleyicisi Türkiye Yayıncılar Birliği.
Rakamlarla fuarı tanıtacağım:
- Fuarın Onur Yazarı Selim İleri.
- Fuarın ana teması: ‘Hayatı Edebiyatla Kuşatmak’.
- Yurtiçi ve yurtdışından 800 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılıyor.
- 300 kültür etkinliği düzenleniyor.
- Selim İleri Edebiyatı Panellerine katılacaklar:
Doğan Hızlan, Ayşe Sarısayın, Gül İrepoğlu, Beşir Ayvazoğlu, Metin Celâl, Turhan Günay, Atilla Birkiye, Fatih Altuğ, Handan İnci, Filiz Aygündüz, Eray Ak, Jale Sancak, Sibel Oral, Onur Caymaz, Burcu Aktaş, Türkân Şoray, Faruk Şüyün.