Ayrıca Kadıköy Belediyesi’nin açtığı yarışma hakkında da bilgi gönderdiler.
Okurlarımın ilgisine teşekkür ederim.
ULUSAL TİYATRO SAHNE ESER YARIŞMASI
2017 ve 2018’de ilk ikisi düzenlenen Kadıköy Belediyesi Ulusal Tiyatro Sahne Eseri (Oyun) Yarışması, Türk tiyatrosuna yeni yapıtlar kazandırdı. Belediye bu gerekçeyle 2020’de de aynı doğrultuda bir tiyatro eseri yarışması açmaya karar verdi.
Türk tiyatro edebiyatı repertuvarına yeni ve özgün oyunlar kazandırmak, oyun yazarı, edebiyatçı ve şairleri tiyatro oyunları yazmaya teşvik etmek için başlatılan yarışma Türkiye vatandaşı tüm yazar ve edebiyatçıların katılımına açık. Katılımcıların birden fazla eserle de başvurabileceği yarışmaya daha önce sahnelenmemiş, telif hakkı katılımcıyla ait özgün eserler kabul ediliyor. Yarışmada birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödüllerinin yanı sıra 2 adet de mansiyon ödülü yer alıyor.
Kadıköy Belediyesi’nin bu yıl 3’üncüsünü düzenlediği yarışmaya son iki senede toplam 428 eser katıldı.
Son katılım tarihi 15 Temmuz 2019 olan yarışmada seçici kurul tarafından belirlenen, ödüle hak kazanan eserler Ocak 2020’de web sitesinde açıklanacak. Ödüller, düzenlenen bir törenle sahiplerini bulacak.
Seçici kurul aşağıdaki adlardan oluşuyor:
Alışkanlık dışında, bir müziksever olarak aradaki ses farkını kulağım hissediyor.
Ben CD’leri olsa da long play’leri alıyorum, pikabıma yerleştiriyorum ve sanki önceden dinlememişim gibi yeni bir zevk duygusuyla dinliyorum.
Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim, kitap mağazalarında bile pikaplar satılıyor.
Teknolojinin vazgeçiremediği zevk ayrıntıları vardır.
Kapakların boyutu da bunları alışımızın nedenlerinden biridir.
Onların üzerine fotoğraflar, desenler, sahnelemeden görseller konulur.
Hiç kuşkusuz lambalı stüdyolarda yapılan kayıtları bir de lambalı amfiden dinlerseniz, kendinizi salonda hissedersiniz.
Ben yıllar önce bir
Tanrının Yaşam Kılavuzu (BEŞ ÜZERÜNDEN DÖRT YILDIZ)
Ünal Ersözlü
Karakarga
384 sayfa
26 TL
Daha önceki yazımda da belirtmiştim: Ünal Ersözlü’nün yeni kitabı ‘Tanrının Yaşam Kılavuzu’, kuramlarla gerçek arasında gelgitlerin bir tutanağı. Bilgeler, edebiyatın ve düşüncenin ustaları ne demişler, ne yazmışlar; onlara başvuruyor, sınamasını da kendi yaşam aşamalarında değerlendiriyor. Yukarıdan yapılmış bir nasihatler, tavsiyeler, reçeteler toplamı değil. Ama sunulan bilgilerden yararlanabilir, kendi dünya görüşünüzü, yaşam felsefenizi çıkarabilirsiniz. ‘Sen ve Zen’e...’ adadığı kitabın sunuşunda neden bu kitabı yazdığını, arayışların yolunda nasıl çaba harcadığını açıklıyor.
Büyük sırrı çözemedik
Bana bir liste verdiler, sahnelenip sahnelenmediği konusunda da gerekçeler sundular.
Ödenekli tiyatrolar ile hiç kuşkusuz özel tiyatrolar arasında oyun seçimi açısından fark vardır.
Ödenekli tiyatroların Türk ve dünya tiyatrosunun klasiklerini sahneleme sorumlulukları vardır. Bütün kuşaklar tiyatro edebiyatı tarihini bu yapıtlardan izleyip öğrenirler.
Tiyatro yazarları sorusunu sorduğumda, ikisi de genç tiyatro yazarlarının başarılı eserler verdiğini, onların da oynandığını, seyirci ilgisini de çektiğini söylediler.
Batı’da geçmişin ustalarını da andığımda, bizim tiyatro yazarlarımız o derece evrensellik kazanamadı yargısını ilettiler.
Bu savı tiyatro tarihçilerine tiyatro eleştirmenlerine bırakıyorum.
Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatrosu hiç kuşkusuz buna belli bir oranda riayet ediyorlar. Ödenekli tiyatroların da bir ada bağlı olarak yaşadıklarına ben iki örnek verebilirim, Genco Erkal ve Ferhan Şensoy.
Tiyatro seyircisinin arttığını, birçok semtte küçük salonlarda büyük seyirci topladıklarını gene eleştirmen arkadaşlarım anlattılar.
Bir 19 Mayıs öncesi konuşma için gittiğim On Dokuz Mayıs Üniversitesi’nin konuşma aralığında Samsun’u gezmiştim, Atatürk’ün Samsun’a gittiği vapurun içinde de bir fotoğraf çektirmiştim.
Samsun’a birkaç kez gittim, değerli dostum Prof. Dr. Yavuz Demir’in etkinliklerine, sempozyumlarına katılmıştım.
Yıldönümlerinin önemi birçok açıdan vurgulanmalıdır. Akıp giden yıllar içinde, önemli hareketler bile unutuluyor, es geçilebiliyor. Oysa bir başlangıç tarihi ve sonrasını anmak onu yeniden değerlendirmek bugün için birçok hususlar taşıyor, ayrıca bugüne tuttuğu ışık gündeme geliyor.
Her tarihi başlangıç zaman içinde evrilebilir, o günün koşullarıyla bugünün koşulları arasında fark vardır.
İnceleme yapacaklar bu zaman dilimini bir bütün içinde değerlendirmelidirler.
Ne yazık ki birçok kişi bunu düne övgüyle anlatıyor, birçok kişi de bugüne kaldı diye bakıyor. Oysa ikisi de inceleme anlayışı bakımından yanlış, her hareketi 100. yıl içinde yorumlamak, bugüne getirmek gerekiyor.
Hiç kuşkusuz bu inceleme yapılırken, dünya koşullarını göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Bugün ne yapmalı, ne yapılabilir sorusunun yanıtı nesnel bir araştırma sonucunda uygulamaya konulmalıdır.
Edebiyatın atardamarı dergilerdir. Bir yanıyla yeni ürünleri onlardan okursunuz, bir yanıyla geçmişin ustalarını anımsarsınız.
Sizi de yeni adlardan, akımlardan haberdar ederler. Geçmişin ustaları üzerine yazılar da onu yeniden okumanızı sağlar. Böylece genç kuşak da onların eserlerine ilgi duyar, eksiklerini giderir.
Bu ay hangi dergilere baktım:
Toplumsal Tarih
Kendi Kalemiyle Nâzım Hikmet
Andante - Türkiye’nin Klasik Müzik Dergisi
Sevgisi ve Sesiyle Yüreklere Dokunuyor: Serenad Bağcan
Hece
Besteyi Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmorni Orkestrası seslendirmişti:
Solistler Burcu Karadağ (ney), Hakan Güngör (kanun), Aykut Köselerli (kudüm, bendir, darbuka) idi.
Bu konserden söz eden yazıma Burcu Karadağ’ın bir sözünü almışım:
“Hiç inanmadan, hiç hissetmeden, hiç hasret çekmeden neyzen olunmaz.”
Burcu Karadağ’ın yeni CD’sini birkaç kez dinledim.
Adı: “Ney in Ettno Jazz”
Diğer sanatçılar:
BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZUNESCO’nun Tarihi Miras Olarak Kabul Ettiği
Yeni Akdeniz Diyeti
Prof. Dr. Metin Özata-Dr. Atilla Bektaş
Kitabın başındaki uyarıyı dikkatle okuyun: “Bu kitapta anlatılanlar halkımızı bilgilendirmeye yöneliktir. Teşhis ve tedavi için kullanılamaz. Teşhis ve tedavi için mutlaka doktorunuza danışınız ve ona göre tedavi olunuz. Kitapta sunulan bilgilerin yanlış anlaşılmasından ve yanlış uygulanmasından doğabilecek her türlü sağlık sorunu, hasar veya kayıptan yazarlar ya da yayıncı sorumlu tutulamaz.“
‘Önsöz’de kitabın, Akdeniz diyetinin özelliği vurgulanıyor: “Kronik hastalıkların önlenmesinde en faydalı beslenme tarzı Akdeniz diyetidir ve bu nedenle UNESCO tarafından tarihi miras olarak kabul edilmiştir. Kitapta bugüne kadar sağlık için en faydalı beslenme şekli olarak bilimselliği kanıtlanmış olan ‘yeni Akdeniz’ tipi beslenme anlatılacaktır. Bu beslenme şeklinin ‘yeni Akdeniz diyeti’ olarak adlandırılmasının nedeni, geleneksel Akdeniz diyetinin yeni bilimsel araştırmalarla yeniden şekillendirilmesidir. Akdeniz tipi beslenme bir diyet değil, yaşam biçimidir.”
Kitap, yedi bölümden oluşuyor:
Akdeniz diyetinde de ülkelere göre değşiklikler, farklar vardır. Bu farklar bu bölüm başlığı altında yazılmıştır. Nasıl bir kahvaltı salık verilir? “Proteince yüksek bir kahvaltı, gün boyunca daha az acıkmayı sağlamanın iyi bir yoludur. Örneğin, kahvaltıda yumurta tüketilmesi çok iyi bir seçenektir. Yumurtada bulunan kolin, yağın karaciğerde birikmesini engellemeye yardımcı olurken hafıza kaybının önlenmesinde de etkili olabilmektedir.