Şu anda İstanbul Müzik Festivali dolayısıyla Aya İrini ve Samatya’daki kutsal mekânlarda konser dinleyeceğiz.
İstanbul gibi kozmopolit bir kentte başka mekânlarda da konserler verilmeli.
Hiç kuşkusuz program o yerle de uyumlu olmalı.
Aya İrini sadece festivallerde değil, özellikle orkestra, koro konserleri için de ideal bir mekân.
Konserlerin yan unsurlarını da geliştirmeliyiz. O gün, o gece kimin konseri varsa gerek açık gerek kapalı yerlerde, o sanatçının CD’lerini de bulundurmalıyız. Orkestrayı ya da solisti beğenen dinleyici bu CD’leri satın almak ister.
Topkapı Sarayı Müzesi’nde yıllarca Mozart’ın ‘Saraydan Kız Kaçırma’ operası sahnelendi.
Gerçekten de görüntü müziğe seyirciyi daha da yaklaştırıyor. Ayrı bir etkileyicilik taşıyor.
Bu tür icraların yabancı turistler için de çekici bir yan taşıdığını yerinde gözlemledim.
Yurtiçinden ve yurtdışından önemli şair ve yazarlar İzmir’de buluşacak.
Bu yılın sloganı: “Edebiyat Güldürür”.
İzmir’in yanı sıra, festival kapsamında Seferihisar, Selçuk, Karaburun, Foça ve Tire’de de etkinlikler yapılacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen, direktörlüğünü Haydar Ergülen’in üstlendiği festivalde Türkiye’nin önde gelen edebiyatçıları, mizah yazarları, çizerler, sinema ve tiyatro oyuncuları, müzisyenleri ve yurtdışından gelecek olan katılımcılar, İzmirlilerle panellerde, söyleşilerde, okumalarda ve gösterilerde bir araya gelecek. Festival kapsamında ünlü sanatçılar Yetkin Dikinciler, İklim Tamkan ve Senem Demircioğlu’nun sahnelediği ‘Yarına Davet-Nâzım Hikmet’ gösterisinin ve ‘Sevgili Arsız Ölüm’ tiyatro oyununun yanı sıra açılış akşamında Grup Gündoğarken de bir konser verecek.
Türkiye’nin en önemli şair, yazar ve mizahçılarını İzmirlilerle buluşturan festivalin bu yılki Onur Konuğu, Türkçenin en önemli şair ve yazarlarından Murathan Mungan olacak. Mungan 14 Haziran’daki açılışta ve 15 Haziran’daki söyleşide Kültürpark’ta edebiyatseverlerle bir araya gelecek. Murathan Mungan ayrıca festival kapsamında 16 Haziran’da Selçuk’ta okurlarıyla buluşacak.
Festivalde bu yıl İtalya’dan, Macaristan’dan, Polonya’dan, Suriye’den ve Filistin’den konuklar yer alacak.
Ayrıca festivalde atölyeler de kurulacak.
*
Bu yıl Onur Ödülü iyi orkestra şefi Rengim Gökmen’e sunuluyor.
Dün İKSV’nin yönetim yerinde onunla buluştum, bir konuşma yaptım.
- Öğretim yaşamınızdan kısa başlıkları okurlarımıza bir hatırlatalım?
Ankara Devlet Konservatuvarı, Ferhunde Erkin, Ahmet Adnan Saygun, İlhan Baran, Nimet Karatekin gibi öğretmenlerle çalıştıktan sonra orkestra şefliği öğrenimi için Türk hükümeti tarafından İtalya’ya gönderildim. Hem Roma Konservatuvarı’ndan hem de Santa Cecilia Yüksek Müzik Akademisi’nden Franco Ferrara’nın öğrencisi olarak mezun oldum.
- İtalya’da aldığım bir kitapta Franco Ferrara’ya ‘sihirli baget’ deniliyordu. Gerçekten çok ünlü ve çok etkin bir şef miydi?
Evet efsanevi bir şefti. Rahatsızlığı nedeniyle orkestra şefliği kariyerini bırakıp kendini hocalığa vermişti. Ancak Karajan’ın söylediği gibi 20. yüzyılın en büyük şeflerindendi. Zaten ben de onunla çalışmak içi gönderilmiştim. Çalışmalarımın sonunda Gino Marunitzi ödülünü kazandım.
-
Önce başlangıcından bugüne bütün emek verenlerin yaşayanlarına uzun ömür diliyorum, aramızdan ayrılanları da rahmetle anıyorum.
Hiç kuşkusuz bir ailenin çabasını yazmalıyım.
Nejat Eczacıbaşı, Şakir Eczacıbaşı, Bülent Eczacıbaşı.
Şakir Eczacıbaşı, festivale çağırdıklarının özellikle Aya İrini’de konserlerin sonuna kadar kalmalarını estetik bir dedektif olarak takip ederdi. Hele yanına oturduysanız, bisleri bile dinlemeden oradan ayrılamazdınız.
Festivallerin, semtlerin, ülkelerin tanınmasında ne kadar etkili olduğunu söylemeye gerek var mı?
İstanbul’a gelen bir yabancı, Beyoğlu’nu, Pera’yı tanıyor. Müzisyenlerle dost oluyor.
Her ırktan, her dinden, her inançtan insanların bir aradalığını görüyor.
Beyoğlu’nu tanıyor, yapılarını görüyor.
Boğaziçi’nin Tarih Atlası (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
Sedat Bornovalı
Timaş Yayınları
280 sayfa
33.50 TL
Yazılarımda her zaman tekrarlarım; bir yeri bilerek gezdiğinizde çok daha eğlenir, tat alırsınız. Sedat Bornovalı’nın ‘Boğaziçi’nin Tarih Atlası’nın bu konuda tavsiyeye değer bir kitap olduğunu belirteceğim.
Bornovalı’nın mizah edebiyatına geçecek ‘Önsöz’ü çok hoşuma gitti!
Ben daima, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı gezilerimde bir bilenin rehberliğine ihtiyaç duyarım.
Zaten evime giderken bile farklı bir sokaktan girsem, eve zor ulaşırım.
Frankfurt’a çok gittiğim için rehbersiz de dolaşabilirdim.
Londra’da Faruk Zabcı, Paris’te Muammer Elveren, İtalya’da Mehmet Demirel, Yugoslavya’da Necati Zekeriya yol gösterenlerimdi. Türkiye’de tanıdığım şair Necati Zekeriya, Altın Çelenk Şiir Günleri’ne gittiğimde beni ağırlamıştı.
Almanya’da beni ağırlayan bir başka kadim dostum da Ertuğ Karakullukçu idi.
Turistik gezileri sevmem, yurtdışına ya bir toplantı, ya bir kitap fuarı için gitmişimdir.
Rehberimin de işini kolaylaştırırım, öğrenmek istediğim mekânlar sınırlıdır. Türk ve İtalyan lokantalarının adreslerini, kırtasiyecilerin ve plakçıların yerini öğrendim mi benim zahmetim bitmiştir.
Bir gün de beni Paris’te bir kırtasiyeciye götürmüştü
Bu soruların yanıtını, Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın sergisini hazırladığı ve albümünü yaptığı albümde bulabilirsiniz.
Albümün kapağı, Yüzler ve İzler: Kartpostallarda ve Pullarda Edebiyatçılarımız*
Albümün girişindeki yazının bir bölümü albümün içeriği konusunda bilgi veriyor:
“Günümüzde gezginlerin televizyon için yaptıkları gezi programları, kimi gezginlerin ise çıktıkları yolculuğun her aşamasını sosyal medyada anlık olarak yazılarla, görsellerle paylaşmaları bu türün çeşitlenmesini sağlıyor.
Üzerine yazılanların çoğu edebî metinler olmamakla birlikte XIX. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan, XX. yüzyıl başlarında altın çağını yaşayan ve XXI. yüzyıla girerken gittikçe önemini yitiren bir kaynak daha var: Kartpostallar.
Yapılan seyahatlerin bir parçasıydı hatta kanıtıydı kartpostallar.
Başlangıçta bayram, yılbaşı, doğum günü gibi özel günlerin kutlanması amacıyla kullanılan kartpostal -dilimizde bu amaca uygun adlandırmasıyla tebrik- fotoğrafın yaygınlaşması ve kartpostalla buluşması sonucunda yolculukların, gezilerin bir parçası haline geldi. Günümüzde kartpostal daha çok da bu amaç için kullanılıyor zaten.”
İlk sayfada bir kartpostal:
Birincisi ‘Fotoğraflarla Moskova’, diğeri de ‘St. Petersburg’.
Semih Kalkanoğlu-Diana Kalkanoğlu’nun hazırladığı ‘Fotoğraflarla Moskova’ kitabının ilk sayfasında Mihail Yuryeviç Lermontov’un (1814-1841) bir şiirini okuyoruz:
“Moskova, Moskova...
Seviyorum seni oğlun gibi
Rus gibi.
Çok ateşli ve şefkatli
Senin kutsal parlak kır saçlarını
Ve bu huzur veren Kremlin’i