Türk müziği konusunda çok az kitap var, besteciler, solistler için bilgi almak isteyen bir dinleyici yeterli sayıda kaynak bulamaz. Sanatçıların yıl dönümlerinde çıkarılan tekrar basılmadığı için işlevini göremez.
Sözgelimi son yıllarda bir tane Nevzat Atlığ’la ilgili bir kitap yayımlandı.
Yıllar önce de Radi Dikici, Zeki Müren ve Müzeyyen Senar üzerine birer kitap hazırlamıştı.
Onları dinlerken iyi bir dinleyici ayrıntılı bilgiye ulaşmak isteyecektir.
Operalar, batı müziği için de geçerlidir bu dileğim. Bir senfoni, bir opera dinlerken konusunu, bestecisini merak edersiniz. Böyle bir gereksinim şefler için de geçerlidir. İzahlı müzik eski yıllarda radyolarımızda, televizyonlarda vardı.
Halk müziği, Türk müziği, Batı müziği üzerine konuşmalar yapılırdı. Televizyonlar böyle programlar düzenlemeli. Neyi dinlediğimiz konusunda aydınlatılmalıyız.
Siyasetin, siyasetçinin her anını haberleştiren bir anlayışta müziğin olmaması izah edilecek bir durum değil. Özellikle genç kuşaklar bu tür programlarla bilgilendirilecek, müziği sevecek.
Güfte kitaplarından da söz etmeliyim, açıklamalı birkaç kitap yeterli değil.
O kente gittiğimde yazılanlara göre de tadını çıkarırım
Başkenti tanıtan her kitap mutlaka okunmalı, kitaplığımıza konulmalı.
Umut Özkan’ın “Ankara’nın Kayıp Tarihi-Kente Mektuplar-Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 Yıllık Son Başkenti” kitabı bayram okuma listemde yerini aldı, isabetli bir seçim yapmışım.
Kısa tanıtması ile söze başlayalım:
“Ankara, kentin dört büyük tarihi sembolü ile adlandırılır. Bir tarafında burçlarında bayrağımızın dalgalandığı Ankara Kalesi, bir tarafta Hacı Bayram Veli Camii, bir yanda ise Resim Heykel ve Etnografya Müzeleri’nin bulunduğu Namazgâh Tepesi, Eski Türk Ocağı sonrasında halk evleri binalarının olduğu yer. Bir tarafta Büyük Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı Anıtkabir. Bu güzel şehir Kurtuluş Savaşı’mızı yöneten Gazi Meclisimize ev sahipliği yapmıştır. Bu kısa özgeçmiş çok şey anlatır.”
Kitap kime ithaf edilmiş?
“Annem Sulhiye Özkan’ın anısına.”
Önsöz’de yaşadığı kente duyduğu sevgiyi yazıya getiriyor:
Gittiğim yere bütün sevdiğim şeyleri de götürdüğümden, evimden uzaklık bir haftayı geçmez.
Bugün Hürriyet’te, İstanbul’un tadını çıkarma yazısını görünce bu çağrıya herkes katılmalı diye düşündüm.
Yaşadığımız kenti ne kadar tanıyoruz?
Semtimizi biliyor muyuz?
Bugünkü hızlı yaşamda kentimizi, semtimizi ne kadar tanıyoruz? Bu bilinmezliğe mutfak da dahil.
Acaba gittiğiniz yerlerin yazarlarını, sanatçılarını tanıyor musunuz?
Kaç kişi evet diyebilir, anket yapılsa sonuç ne çıkar?
Bodrum’a koşanlara soruyorum; Bodrum’u Bodrum yapan Halikarnas Balıkçısı’nı okudunuz mu?
İLESAM eski Genel Başkanı ve TYB’de iki dönem başkan yardımcılığı yapan İhsan Işık çocuk kitaplarında Savaş Yüce imzasını kullandı.
Kitap hacmindeki lisans tezi ‘Necip Fazıl Kısakürek’in Oyunlarında Tipler’ başlığını taşıyordu.
1969 yılında arkadaşlarıyla birlikte, Diyarbakır İmam Hatip Okulu adına aylık edebiyat ve sanat gazetesi ‘Özlem’i çıkardı. 1974 yılında, Diyarbakır’da aylık ‘Çile’ dergisini çıkardı.
Akabe Yayınevi ve Mavera dergisi yönetmenliği, reklâm ajansı yöneticiliği, Ünlem Yayınları sahipliği ve yöneticiliği (1990-95), İstanbul Büyükşehir Belediyesi İETT Genel Müdürlüğü basın danışmanlığı (1995-96) görevlerinde bulundu.
İhsan Işık, yazar biyografisi alanında yarım yüzyıla yakın bir sürede yürüttüğü çalışmalarının ana gövdesini 2006 yılında, 10 cilt halinde ‘Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi’ adıyla yayımladı.
Daha sonra 11. cildi de çıkan bu eseri, kendi alanında yapılmış en kapsamlı çalışma oldu.
METİN ALTIOK ŞİİR ÖDÜLÜ ‘KÂĞIDIN ÖLÜMÜ’NÜN
Metin
‘Seslerin Seyyahı Evliyâ Çelebi’nin Kayıp Sazları’
Bazı kitaplar vardır ki zaman zaman mutlaka birkaç sayfa okumak istersiniz, bu adlardan biri de Evliya Çelebi’dir.
Kitap kime adanmış:
“Rahmetli Anneanneme...
Aileme, Öğretmenlerime, Ustalarıma...
Evliya Çelebi’in 410. doğum gününe ithafen...”
Seyahatnamenin birinci cildinde yer alan 1638 yılında Bağdat seferi öncesinde düzenlenen geçit alayında üstat ve esnaf sazendelerin ellerinde çaldıkları sazların özelliklerinden başlamak üzere; Türk musiki tarihi içinde âşık meclislerinde çalınan Dedem Korkut mirası kopuzdan, Şemsi Çelebi’nin icadı yonkara, Taptuk Emre ve Yunus Emre’nin meşk ettikleri çeşdeden, Pargalı İbrahim Paşa’nın sazende alayındaki şeştara, derviş meclislerinde zikir esnasında kayışla çalınan ve Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosundaki nevbeden elindeki neye, yiğitlerin ve cariyelerin gözde sazı çöğüre, saray meclislerinde çeng çalıp raks eden çengilerin çalparelerinden, dönemin sazende başı Ali Ufkî Bey’in yetmiş iki telli santuruna, yüzyılın bestekârı Hafız Post’un tanburundan, Mevlevilerin rebabıyla, neyine kadar onlarca sazın teknik bilgileri yanında, tarihi gerçekler ve gizemli rivayetlerle dolu zengin ama yitik bir kültür hazinesinin hikâyesi yer almaktadır.
Kitap, ‘seslerin de seyyahı’ olan Evliya Çelebi’nin dilinden sizleri Türk musiki tarihinde zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Kitap, Feridun Andaç’ın Yaşar Kemal’i anlama/anlatma yolculuğunun üçüncü eseri:
“Beş kitapta tamamlanacak olan bu çalışmada bir söz büyücüsünün anlatı evreni, hayata bakışı, yapıtlarını var eden coğrafyanın gerçekliği dile getirildiği gibi kurulan bir roman/anlatı dünyasının modern edebiyata kattıkları da değerlendirilecektir.”
Kitabın başında Yaşar Kemal’i yazış serüveni var.
Yazının başında yazardan bir alıntı:
“Kendini bilenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksulluklarla birlikteyim.”
İçindekiler:
Yeni kitabı ‘Unutulmaz İnsanlarla Konuşmalar’ sinema, sanat dünyasından birçok kişiyle söyleşilerinden oluşuyor. Onları yakından tanımamızı sağlıyor.
Dorsay, Önsöz’ünde seçimi konusunda bilgi veriyor:
“Seçimimde birkaç faktör rol oynadı. Ele aldığım isimlerin, sanatçı veya değil, mutlaka Türklerin hayatında önemli bir rol oynamaları ve toplumun ortak belleğinde hâlâ belirli yer tutmaları... -Ki bu kolay bir şey değildir. Zirvelere çıkmış ne isimler artık hatırlanmaz, adları pek anılmaz. Ayrıca bir kadın- erkek dengesi, bilinçaltında da olsa sanırım beni yönlendirdi.”
Gerçekten bu tür kitaplar, alanlarına emek vermiş birçok kişiyi hatırlamamızı sağlıyor.
Özellikle genç kuşak bu adları okuduklarında bugün yapılan işlerin, kazanılan başarıların tarihini de öğrenmiş olurlar. Bu kitap sadece sinemayla ilgilenenlerin tarihi değil, ülkemizde; sanata, sanatçıya verilen emeğin de tarihi.
Dorsay
Bir kez de Nevzat Atlığ’ın evinde Türk müziğinin önemli bestecilerini seslendirdiği unutulmaz bir gün yaşattı.
Sesinin genişliği ve orijinal rengi ile Klasik Türk Müziği’nin önde gelen yorumcularından biri olarak kabul edilen Münip Utandı’nın, 25 kişisel albümü arasında yer alan ‘Sevda Yolunda’ ve ‘Titrer Yüreğim.’
Birol Yayla (Tanbur), Taner Sayacıoğlu (Kanun), Lütfiye Özer (Kemençe) ve Volkan Ertem’in (Viyolonsel) enstrümantalist olarak yer aldığı albümün kayıtları Ada Stüdyo’da gerçekleştirildi.
‘Sevda Yolunda’ adlı plağında Fehmi Tokay’ın ‘Terket beni artık yetişir sende vefa yok’ adlı Hicaz eserinde konuk sanatçı olarak, sanatçının kızı solist Merve Utandı Kalkan’ı görüyoruz.
Münip Utandı, Nevzat Atlığ yönetimindeki Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun ilk dokuz üyesinden biri oldu. Özgün üslubunu üyeliğinden onur duyduğu bu koroda birlikte olduğu üstatlara borçlu olduğunu söyleyen sanatçı, kendisini Darülelhan (konservatuar) ekolünün içinde konumlandırıyor. Münip Utandı, üslubunu tarif ederken şu sözleri kullanıyor:
“Klasik Türk müziği fazlalıklardan arındıkça çağdaş insana yaklaşır, ruhuna ulaşır. Dinleyiciyi dinginleştiren, nüanslara ve bestecilerin kişiliğine dikkat eden, perdelere sağlam basan, çok çalışılarak hazırlanan icralardan yanayım. Dinleyici şarkıların gölgesinde huzur bulmalı, ruhunun derinliklerine seyahat etmeli.”
Münip Utandı hâlâ İstanbul ve Ankara'da iki konservatuvarda öğretim üyesi olarak görevine ve ‘Hanende’ olarak özel konserlerine devam etmektedir.
Kayıtlarından: