Örs, F.Bahçe ve Milli Takım

BİR konunun açıklığa kavuşması adına bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum. Basketbol kamuoyunda 3-4 aydır benim Fenerbahçe’ye geçeceğim konusunda dedikodular üretiliyor.

Şimdi kulislerde konuşulan olayların nasıl geliştiğini en doğru ağızdan öğrenmiş olacaksınız. Çünkü, herkes konuştuğunu hemen inkar ediyor. Sonunda zararlı çıkan biz oluyoruz. Allah’tan kimlerin ne söylediğini basketbol camiası çok iyi biliyor. Konu basketbol olduğunda, ben de düşüncelerimi tüm samimiyetimle söylerim. Bu düşüncelerim menfaatlerime zarar getirecek olsa bile fark etmez. Benim bu tarzımı yakınımdaki dostlarım iyi bilirler. Ben, belki birileri utanır düşüncesiyle, doğruları tüm camianın bilmesi için yazımın altına imzamı koyuyorum.

Önce F.Bahçe’nin bana hiçbir teklifi olmadığını belirteyim. Benim de bu konuda hiçbir isteğim olmadı. Yalnız sarı lacivertli taraftarların, benim altı sene görev yaptığım dönemde kazandığımız kupaları ve şampiyonlukları bildiklerinden olacak, hemen hemen her gittiğim yerde ‘ne zaman döneceksin?’ diye sormaları bazılarını rahatsız etmiş olmalı.

Örs’ün kararını destekliyorum

Türk basketboluna gerek kulüp, gerekse milli takımların her kademesinde büyük başarılar kazandırmış Aydın Örs, antrenörlük kariyerini -koyu Fenerbahçeli olduğundan- sarı lacivertli takımda noktalamak istediğini bana söylemişti. Aydın Örs büyük başarıları elde etmenin arkasında iyi bir ekip çalışmasının olduğuna inanan bir kişidir. Örs, Efes Pilsen’e Koraç Kupası’nı kazandırırken ve A Milli Takımımız’ın 2001 Avrupa Şampiyonası’nda 2. olmasını sağlarken, ekibin içinde benim de bulunmamdan dolayı Fenerbahçe’ye benimle gitmek düşüncesine girmiş olacak ki, bu konuda benim fikrimi sordu. ‘Eğer şartlar uygun olursa neden olmasın?’ dedim.

Benimle beraber çalışma konusunda bazı pürüzler ortaya çıktı. Ancak, Aydın Örs, Başkan Aziz Yıldırım’la yaptığı görüşmede basketbola yatırım sözünü alınca Fenerbahçe’ye geçme kararı aldı.Onun bu kararını yürekten destekliyorum. Aydın Örs mutlaka sarı lacivertli takımı başarıya taşıyacaktır. Örs’ün çalışma disiplini ve engin basketbol tecrübesinin yanına Başkan Aziz Yıldırım’ın ve sponsor olan Celal Aras’ın desteği eklendiği anda Fenerbahçe iki sene içinde basketbolun zirvesine oturur. Bu durumda ise en mutlu kişinin Doğan Hakyemez olacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Başarı için tek yürek olmalıyız

Bu arada biraz da Milli Takım’dan bahsedeyim. Önümüzde 2005’te Belgrad’da yapılacak, Avrupa Şampiyonası Eleme maçları var. İlk hedef Bosna, Hollanda ve Estonya arasından sıyrılıp Avrupa Şampiyonası’na katılmak. İkinci hedefimiz ise, Tanjevic’in gençleştirdiği kadroyla Dünya Şampiyonası’na bir kez daha katılmaktır.

Tanjevic, her katıldığı turnuvada madalya kazanmak istiyor, bunu başarabilmek ve bir-iki genç oyuncuyu kadronun içine sokabilmek amacıyla planladığı çalışma programını yardımcıları Nihat İziç, Orhun Ene ve Levent Topsakal ile birlikte uygulamaya başladı. 25 Temmuz - 25 Eylül arası yapılacak çalışmaların yanında 12 hazırlık maçı ve daha sonra da eleme karşılaşmaları oynanacak. Program yorucu ve ağır. Ekip olarak elimizden geleni ortaya koyarak yeni zaferler yaratmak istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için tek yürek olmamız gerek.

Üstün Korugan ile iki anı

Geçen
gün kaybettiğimiz Prof.Dr Üstün Korugan, benim teyzemin oğlu. Kendisi ile ilgili iki anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi; F.Bahçe Basketbol Takımı’nın şampiyon olduğu TOFAŞ ile oynanan final maçından önce en büyük kozumuz Larry Richard, birden bire halsizleşmiş ve sahaya çıkamayacak duruma gelmişti. Antrenör Çetin Yılmaz’la bir durum değerlendirmesi yaparken aklıma Üstün Ağabeyim geldi. Kendisine telefon ettik. Çünkü Antalya’daydık. Larry’nin durumunu ona anlattığımızda ‘Merak etmeyin çocuklar’ dedi, 2 şişe serum ve içine koymamız gereken ilaçları söyledi.

Kuru üzüm yemesini isteyip, diyet menüsü verdi. İki gün idmana çıkmamasını ve sadece finalde oynamasını tavsiye etti.. Dediklerini yerine getirdik. Larry finalde sahaya çıktı ve şampiyonluğu getiren oyuncuların başında yer aldı.

İkinci olaya gelince... Kendisiyle devamlı bir yerlerde karşılaşıyorduk. Buluştuğumuz yerlerde de onun rakı içip yemek yiyişini seyrederken bir gün ona ‘Üstün Ağabey herkese diyetler veriyorsun. Şeker hastalarına tavsiyelerde bulunuyorsun, kendin uygulamıyorsun. TV’lere çıkıp sanki kendin de bunları uyguluyormuşcasına sohbetler yapıyorsun’ deyince ‘Doğan’cığım bir gün o TV’lere çıkıp herkese ne istiyorsanız yiyin, diyeceğim. İçimden öyle geliyor’ yanıtını verdi. Yanımda bulunan Esat Yılmaer, Yücel Telören ile kahkahalara boğulduk. Nur içinde yat Üstün Ağabey.
Yazarın Tüm Yazıları