13 Ağustos 2004
Amerikan Milli Takım kurmayları ve oyuncular Boğaz gezisine hayran kaldı. Koç Larry Brown ve Tim Duncan başta olmak üzere bütün oyuncular Türkiye’ye yine geleceklerini söyledi. DOĞRUSU rüya, gibi bir geceydi.. Tekne, boğaza açıldığında, ilk dikkatimi çeken, Rüya Takım oyuncularının rahatlığıydı.. Kimi ayağında bir terlik, kimi üzerinde bir tişört ile geceye katılmıştı.
Hepsi çok rahattı. Kiminin elinde puro, kiminde sigara vardı. İçkilerini yudumluyorlar, boğazı izliyorlardı.
Önce Larry Brown’a yöneldim. Rüya Takım’ın koçu Türkiye’ye hayran kalmıştı. ‘Sırbistan’da yaşadıklarımızdan sonra, İstanbul bizi çok mutlu etti’ diye söze başladı.
‘Abdi İpekçi’nin ortamı beni çok etkiledi. Son derece sempatik bir salon. O salonda yaşadıklarımızı unatamayız. İstanbul’da bizi rahatsız eden hiç bir şey yoktu. Maç öncesi de, maç boyunca da, maç sonunda da hep alkışlandık.’
Brown, Mehmet Okur’u biraz kilolu bulduğunu ifade etti ve sözü Hidayet ile İbrahim’e getirdi; ‘İbo çok cesur bir adam.. Hidayet’i ise anlatmaya gerek yok. Onu transfer etmeyi çok istemiştim. Ama olmadı.’
Sohbetimiz koyulaşıyordu, Rüya Takım’ın patronu, milli takımımızı çok genç ve enerjik bulduğunu ifade ederken yanımıza eşi Shelly Brown geldi.
Shelly, çok içten sempatik kadın. Onu Detroit’in şampiyonluk maçlarında izlerken hep çok heyecanlı görürdüm. Ellerini yüzüne kapatır, stres içinde sanki dua eder gibi otururdu.
‘Çok stresli günlerdi galiba’ diye söze başladım.
‘Sormayın.. Hem de nasıl’ diye yanıtladı. ‘Kocamın kazanmasını istiyordum. Ama ben sizinle oynadığımız maçta da aynı duyguları yaşadım. Ama burayı çok sevdim. Larry’e söyledim. En kısa zamanda tatil için Türkiye’ye geleceğiz.’
***
Boğaz’a hayran olan bir başka isim daha vardı. Lamar Odom.. Lamar, küçük makinesiyle bol bol görüntü alıyor, kendini boğazın doyumsuz manzarasına bırakıyordu.
Kendisine baktığımı görünce gülümsedi...
‘Burada her şey güzel.. Çok sevdim.. Hele Reiana.. Boğazın kenarında, dünyada böyle bir mekan yok’
***
Alan Iverson, geceye 2 çocuğu ile birlikte gelmişti. Eşi ve küçük çocuğu otelde kalmışlardı. O diğer oğlu ve kızı ile birlikteydi. Arkadaşları ile çok fazla konuşmuyor ama herkese yakınlık gösteriyor daha çok çocuklarıyla şakalaşıyordu.
Reina’da çocuklarıyla birlikte, kıvrak hareketlerle dansetmeye başladı. Fotoğraf çekmeye çalışanlar ise anında engellendi. Iverson için iki koruma tetikte bekliyordu.
***
Tekne boğazda tur atıp dönüşe geçtiğinde, alt katta iskambil partisi vardı. Iverson başta olmak üzere, ‘Rüya Takım’ın oyuncuları (sanıyorum) hızlı bir poker partisine başlamışlardı.
Ve Reian’ya yanaştık...
İnanılmaz bir ilgi vardı. Mönü, karışık ızgara, Akdeniz salatası ve sufleli dondurmadan oluşuyordu. Özellikle tatlıyı çok sevdiler. Teknede, puro ve içki içen, dev adamlar, yemekte daha çok fanta ve colayı tercih etti.
Artık yemek bitmiş, dans ve müzik başlamıştı. Tekne turuna katılmayan Tim Duncan da, Reiana’ya gelmişti. Duncan daha çok Hidayet’le birlikte oluyor, onunla sohbet ediyordu.
Birara onların yanına yaklaştım.
Bana, Hidayet’i gösterdi, ‘Hedo’dan dolayı tahmin ediyordum ama bu kadar da iyi oynayacağınızı hiç düşünmemiştim’ dedi. Duncan’a, ‘Sizi rahatsız eden hiç bir şey olmadı mı?’ diye sordum;
‘Hayır’ dedi. ‘Güvenlik mükemmeldi. Sanki bizi kimse korumuyor gibi hissediyorduk. Ama yanımıza da kimse gelemiyordu. Burada herşey harikaydı. Tatile mutlaka buraya geleceğim.’
İstanbul’da iki maç, eşler ve çocuklarla tekne gezintisi ve doyumsuz boğaz manzarasıyla bir Reina akşamı.. Bizim için kuşkusuz çok güzel bir hatıraydı. Ama onlar için, ‘Bir masal gibiydi.’
GECEDEN NOTLAR
POKER OYNADILAR
Teknenin alt katına inen Amerikalı oyuncular kendi aralarında poker oynayarak, Atina öncesi stres attı.
Rüya Takımın pota altındaki etkili isimlerinden Lamar Odom, sarışınlara olan hayranlığını gecede gösterdi.
Kızlar kapalı değilmiş
REINA’daki yemek boyunca Fashion TV izleyen Rüya Takım oyuncularını Türkiye’de en çok Türk kızları şaşırtmış. Oyuncuların hepsi, Türk kızlarının modernliği ve güzelliği karşısında çok etkilendiklerini belirterek, ‘Biz Türk kızlarını kapalı sanıyorduk, görünce çok şaşırdık. Üstelik hepsi de çok güzeller’ diye konuştu.
Detroit Pistons’ın 24 yaşındaki yıldızı Richard Jefferson, gece boyunca en çok eğlenen oyuncu oldu.
Tekneyle Boğaz’ı gezen Amerikalı oyuncular ve teknik heyet, İstanbul’a hayran kaldı. Bol bol film çekti.
Iverson tuvaleti şaşırdı
Rüya Takım Reina’daki gecede yemek sonrası votka ve meyve suyu ile hazırlanan ‘Shot’ı tercih etti. 20 shot kadehi bir kaç dakika içinde tükendi. Iverson, birara tuvalete doğru gitti. Ama küçük bir karışıklık yaşandı. Yıldız oyuncu kadınlar tuvaletine girmişti. Korumaları Iverson’u son anda uyardılar.
Jefferson, esprili hareketleriyle dikkat çekerken, Iverson geceye iki çocuğuyla birlikte geldi.
Yazının Devamını Oku 12 Ağustos 2004
<B>ABDİ </B>İpekçi Arena’da iki muhteşem gece yaşadık. Bu organizasyonu gerçekleştirmek için her türlü haksız eleştiriyi göğüsleyen, bir kez daha basketbolseverlere 2001 Avrupa Şampiyonası gibi bir şöleni sunan Turgay Demirel’e ve emeği geçen herkese binlerce teşekkür.
Rüya Takım, olimpiyatlara üç gün kala bizle oynadığı son iki hazırlık maçında kendi eksiklilerini görmelerinin yanında, oynadıkları basketbolla çıkarmamız gereken önemli dersler de verdiler. Ülkelerinde milyon dolarlar kazanan Tim Duncan ve Allen Iverson’ın takımlarının kazanması için kendi egolarını bir kenara bırakıp, verdikleri mücadele tüm basketbolculara ders niteliğindeydi.
Koç Larry Brown’ın oyuncularının yapısına göre dış şutlar yerine oyunu pota dibine yönlendirmesi (Tim Duncan), başta Allen Iverson olmak üzere tüm ABD’li oyuncuların bu taktiğe harfiyen uyması basketbol adına ayrı bir güzellikti.
Sponsorun önemi
Rüya Takım’ın, olimpiyatların Molten top ile oynanacağını bilmelerine karşın son hazırlık maçına kadar Spalding topla oynamaları, sponsorlarına verdikleri değeri gösteriyor.
Bizim tarafa baktığımızda, Tanyevic 2005 Avrupa Şampiyonası eleme maçlarına hazırlanırken genç ağırlıklı bir kadroyu sahaya sürmesi, bu oyuncuları da takımlarında az dakika alan ve genç milli takımlarda yer alan basketbolcular arasından seçmesi liglerimizde görev yapan antrenörlere mesaj olarak kabul ediyorum.
Bu iki maçta Abdi İpekçi Arena’yı dolduran gerçek basketbol seyircisi, ABD takımı dahil herkesten tam not aldı. Bazı yazar arkadaşlarımız ve basketbolseverler son zamanlarda haklı olarak hep aynı soruyu soruyorlar. Neden Basketbol Federasyonu, milli maçlarda yaptığı gibi lig maçlarında da aynı organizasyonları yapmıyor?
Burada organizasyonu yapacak olan taraf kulüplerdir. Kulüpler kendi içlerinde kuracakları birimlerle, sponsor bulma, maçlara biletli seyirci getirme, yayın hakları ve reklam haklarını pazarlamak zorundalar.
Federasyon yukarıdaki çalışmaları yapanlara, milli maçlara gelen seyirci profili (adreslerini, mail adreslerini ve telefon numaraları gibi bilgiler) konusunda yardımcı olabilir. Ayrıca ortak yapılacak çalışmalarla, Abdi İpekçi’ye konulacak perde, maçların duyurusu gibi birçok konu halledilebilir. Ama basketbol maçlarına gerçek basketbol seyircini getirmek, maçları şölen havasına sokmak kulüp içindeki birimlerin görevidir.
Ulaşım mükemmeldi
Son olarak güvenlik güçlerinden bahsetmek istiyorum. Gerek Rüya Takım gerek Milli Takımımızı güvenlik anlamında hiçbir rahatsızlığa sebebiyet vermeden maçlara çıkarmaları ve ulaşımlarını sağlamaları olağanüstüydü. On üzerinden on aldılar.
Yazının Devamını Oku 21 Temmuz 2004
Bir ülkenin basketbolda ne kadar ileri olduğu, mali kaynakların gücüne ve alt yapılarının durumuna bakılarak anlaşılır. Federasyonla kulüplerin ortak çalışmasıyla güçlenen Türkiye, genç ve yıldız milli takımlarımızın gösterdiği performansla, Avrupa’da ses getiriyor.AVRUPA’da yıldızlarda üçüncü, gençlerde ikinci olmamız 2010 Dünya Şampiyonası’na aday olduğumuz şu günlerde elimizi kuvvetlendirmenin yanında, alt yapılarda 1992’den bu yana (gerçek yaş grupları ile oynamamız) basketbolumuzu Avrupa’nın ekol ülkeleri arasına soktu. Bir ülkenin basketbolda ne kadar ileri olduğu, mali kaynakların gücüne ve alt yapılarının durumuna bakılarak anlaşılır. Alt yapılarda uluslararası yarışmalarda derece elde etmek çok önemlidir. Ancak bundan daha önemli olan konu, A Milli Takım’a oyuncu kazandırmaktır.
Son senelerde Yıldız ve Genç Milli seviyesinde inanılmaz başarılara imza attık. Bu başarıların yanında alt yapıdan İbrahim Kutluay, Hidayet Türkoğlu, Mirsad Türkcan, Mehmet Okur gibi isimleri A Milli Takım’a kazandırdık, bu oyuncuların uluslararası arenada gösterdikleri performans da onların Avrupa ve NBA’ye transfer olmalarını sağladı. Böylece ülke basketbolunu tüm dünyaya tanıttık.
Ortak çalışmanın eseri
Bu noktaya gelirken dikkat edilmesi gereken en önemli hususun, federasyonun kulüplerle yaptığı ortak çalışmalar olduğunu gözlemliyorum. Ufak yaşta kulüp alt yapılarına gelen körpecik gençler, burada değerli idareci ve antrenörlerin bilinçli çalışmalarıyla basketbol arenasına çıkmaktalar. Federasyon da her sene Yıldız, Genç, Ümit ve A Milli kategorilerinde her birine ayrı ayrı uluslararası platfomlarda 20’nin üzerinde hazırlık ve Avrupa Şampiyonası maçı oynatarak, kulüplerle birlikte ülke basketboluna devamlı yeni basketbolcular kazandırmaktadır.
2000 yılında Milli Takımlar Genel Menajerliği görevine geldiğimde, A Milli Takımımızı 31 basketbolcu arasından seçmiştik. 2005 Avrupa Şampiyonası’nı hedeflediğimiz şu günlerde yeni antrenörümüz Tanjeviç’in 16 kişilik aday kadroyu 50’yi aşkın basketbolcu arasında seçmesi, 4 senede katedilen mesafenin büyüklüğünü gösteriyor. Kurulan bu sistemin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin ise gerek kulüplerimizin, gerekse federasyonumuzun mali açıdan güçlenmesine bağlı olduğunu düşünüyorum...
Destek olmak şart
Bu konunun halledilmesi ise sponsorlardan alınan katkının yanında televizyon yayın geliri konusunun çözüme kavuşmasına bağlıdır. Bu gerçeği artık sorumlu tarafların görmesi, görsel medyanın kısıtlı mali imkanlarla elde ettiğimiz başarılara acilen sahip çıkıp, haber ve maddi katkı olarak futbola gösterdileri ilgiyi biraz da basketbola kaydırmaları gerektiğine yürekten inanıyorum.
Yunanistan’da oynanan Yıldızlar Avrupa Şampiyonası’nda 11 ay önce kurduğumuz takımımız ve 22 hazırlık maçı ile bu turnuva için hazırladığımız oyuncularımız, müthiş bir performans göstererek grupta üstünlük sağladıkları Fransa’ya (üç yenilgili) yarı finalde yenilerek tek mağlubiyetle üçüncü olmaları, Avrupa’da büyük ses getirdi.
Hepinize teşekkürler
İspanya’da ise Gençler Avrupa Şampiyonası’nda en önemli oyuncularımızdan Ersan İlyasova’nın sakatlığı nedeniyle kadroda olmamasına karşın rakiplerinden bir yaş küçük 8 oyuncumuzla gençlerde tarihimizin en iyi derecesi olan Avrupa ikinciliğini elde etmemizi de büyük bir başarı olarak görüyorum. Yıldız ve Genç Milli Takımımız da yer alan bir çok yeteneğin kısa bir dönem içinde A Milli Takım kadrosu içine gireceklerini görmek, Türk basketbolunun geleceği açısından sevindirici.
Bu başarılarla Türkiye’de büyük sevinç yaratan yıldız ve genç takımlarımızın antrenörleri Orhun Ene ve Nihat İziç nezdinde tüm idari ve teknik ekiplerimiz ile bu gençlere yatırım yapıp yetiştiren ve milli takımlarımıza yollayan kulüplerimizin değerli idareci ve antrenörlerini kutluyorum.
BÜYÜK GURUR
Genç Milli Takımımız İspanya’da Avrupa ikinciliği kazanırken, Hakan Demirel de sergilediği performansla Avrupa’nın en iyi beşine seçilme gururu yaşadı.
Yazının Devamını Oku 12 Temmuz 2004
TRT’nin isteksiz desteği ve özel televizyonların reyting kaygısıyla, futbolun elde ettiği yayın gelirlerine basketbol bir türlü ulaşamıyor. Seyircilerin salona çekilememesi, genç oyunculara şans verilmemesi ise bir başka problem. ÖZERKLİK ve sponsorluk yasalarının çıkması ile son yıllarda liglerimizde yaşadığımız sıkıntıların yavaş yavaş ortadan kalkacağına inanıyorum. Sponsorluk kavramının tam manasıyla oturabilmesinin liglerimizin çekişmeli geçmesine, takımların başarısına, maçların televizyonlarda yayınlanmasının yanı sıra basketbolun yazılı medyada hak ettiği şekilde yer verilmesine bağlı olduğunu hepimiz ezbere biliyoruz. Ancak bu konuda sorumluluk taşıyanlar üzerlerine düşeni layığı ile yapıyor mu? İşte burada tereddütlerim var.
* TELEVİZYON *
Televizyon yayınları ve basketbol liginin isim haklarının pazarlanmasından elde edilecek gelirlerin takımlarımızın güçlü kadrolar kurmasını ve liglerimizin renklenmesini sağlayacağını bilmemize karşın, şu ana kadar bir ilerleme sağlanamadı. Senelerce TRT’nin isteksiz maddi desteği geçen yıl tamamen ortadan kalkınca, maçların yayınlanmasına karşın hiçbir ödeme yapılmaması üzerine kulüplerin yanı sıra federasyon da zor durumda kaldı. Özel televizyonlar ‘Basketbol maçları rayting almıyor’ gerekçesiyle senelerce basketbol yayınlarından uzak kaldılar. Halbuki özel televizyonlar futbola verdikleri desteğin yüzde yirmisini basketbola verseler, son 10 yılda Milli Takım ve kulüplerimizin uluslararası platformda elde ettiği başarıları ikiye-üçe katlayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Basınımız da televizyon yayın ihalesi konusunda futbola gösterdiği hassasiyetin birazını bize yönlendirebilse bu konuda önemli mesafeler katedebiliriz.
Seyirci konusunda sadece İstanbul’da yaşanan bir problem var. Bu konunun çözüme kavuşturulmasının, kulüp, federasyon, yazılı ve görsel basının ortak yapacakları bir çalışma ile giderileceğini sanıyorum. Kulüplere bu konuda düşen görev, seyircinin göz zevkine hitap edecek takım kurmaları ve biletli seyirciyi salona getirecek gerekli önlemleri almaları için bir organizasyonun içine girmeleridir. Karşıyaka, genç oyuncu yetiştirme, oynatma ve biletli seyirci organizasyonu açısından İzmir basını ile beraber örnek alınacak bir kulüp. Federasyonumuz da maç programları konusunda yazılı ve görsel basını bilgi bombardımanına tutarsa, üzerine düşeni yapmış olur. Ayrıca maç ve yayın saatlerinin diğer spor müsabakaları ile çakıştırılmaması, bilhassa futbol takımı olan kulüpler açsından üzerinde önemle durulması gereken bir konu. Basınımıza gelince. Türkiye Ligleri’ne yeterli yeri vermediklerinden, basketbolseverlerin maçların nerede oynanacağını öğrenmekte zorlandıklarını gözlemliyorum. Son zamanlarda Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu’nun NBA’de başarılı olmaları, haklı olarak NBA haberlerini sayfalarda büyütmelerine neden oldu.
Ancak basketbolumuza gerekli ivme, yazılı ve görsel medyanın en az NBA haberleri kadar liglerimize yer vermesiyle kazandırılabilir.
Basketbolumuzda bir büyük sıkıntı da bazı kulüplerimizin yetiştirdikleri gelecek vaad eden oyunculara A takımlarında gerekli süreleri vermemelerinin yanı sıra onları başka takımlara kiralamamaları.
Play-off sisteminde önemli olan sezon sonunda alınacak başarıdır. Tüm sezon boyunca devamlı maç kazanmak uğruna bu genç oyuncuları oynatmamak bana göre cinayet. Burada görev takımın başındaki başkan ve menajerlere düşüyor. Antrenörler sezon sonu başarılarında doğru yönlendirilse, genç oyuncuların önünü açma konusunda onlara gerekli güvence verilse, bu sorun da çözülmüş olur.
* GURURLARIMIZ *
NBA de gururla izlediğimiz Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu önemli kontratlara imza atmak üzereler. Şu anda hiçbir işadamının dahi elde edemeyeceği milyon dolarları garanti kontratları sayesinde alacak olan bu iki oyuncumuzu yetiştiren kulüp, antrenör, idareci ve menajerlerin yanı sıra, Yıldız Milli Takımları’ndan başlayarak uluslararası arenada onlara tanınma imkanı sağlayan federasyona binlerce teşekkür.
Hidayet ve Mehmet’e önceki senelerde İbrahim’in, şu anda Mirsad’ın da Avrupa’daki başarılarını eklersek, Türk basketbolcusunun bu kadar maddi zorluklar altında ülkemize kazandırdıklarının hiç de küçümsenmeyecek boyutlarda olduğu görülür.
Basketbol adına teşekkür
Türkiye Basketbol Federasyonu’nun beş yıldır Mavi Jeans sponsorluğunda gerçekleştirilen ENİYİBEŞorganizasyonunun, Konya’dan sonra ikinci ayağı bügün Trabzon’da. 12 yaşın alt sınır olduğu başarılı organizasyonun Trabzon etabına 200 sporcu ve 30 antrenörün katılması bekleniyor. Indiana’nın ünlü alt yapı antranörü Patrick Williams’ın yanı sıra Utah’tan Brad Barton ile Steve Morrison oyuncu antrenör olarak basketbolcuları eğitmekteler.
Bu yıl ilk kez milli takımlarda çalışmış Davranış Bilimleri Uzmanı Aysim Altay da organinasyonun içinde yer alıyor. En iyi beş organizasyonu genç basketbocuların teknik taktik ve psikolojik olarak gelişmesine katkı vermesinin yanında bu gençlere maçlar yaptırılarak basketbol sevgisinin arttırılması sağlanmaktadır.
En iyi beş organinasyonun sponsoru Mavi Jeans’e basketbola verdikleri destek dolayısı ile bir kez daha teşekkür ederim.
Yazının Devamını Oku 25 Haziran 2004
<B>BİR </B>konunun açıklığa kavuşması adına bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.<B> </B>Basketbol kamuoyunda 3-4 aydır benim Fenerbahçe’ye geçeceğim konusunda dedikodular üretiliyor. Şimdi kulislerde konuşulan olayların nasıl geliştiğini en doğru ağızdan öğrenmiş olacaksınız. Çünkü, herkes konuştuğunu hemen inkar ediyor. Sonunda zararlı çıkan biz oluyoruz. Allah’tan kimlerin ne söylediğini basketbol camiası çok iyi biliyor. Konu basketbol olduğunda, ben de düşüncelerimi tüm samimiyetimle söylerim. Bu düşüncelerim menfaatlerime zarar getirecek olsa bile fark etmez. Benim bu tarzımı yakınımdaki dostlarım iyi bilirler. Ben, belki birileri utanır düşüncesiyle, doğruları tüm camianın bilmesi için yazımın altına imzamı koyuyorum.
Önce F.Bahçe’nin bana hiçbir teklifi olmadığını belirteyim. Benim de bu konuda hiçbir isteğim olmadı. Yalnız sarı lacivertli taraftarların, benim altı sene görev yaptığım dönemde kazandığımız kupaları ve şampiyonlukları bildiklerinden olacak, hemen hemen her gittiğim yerde ‘ne zaman döneceksin?’ diye sormaları bazılarını rahatsız etmiş olmalı.
Örs’ün kararını destekliyorum
Türk basketboluna gerek kulüp, gerekse milli takımların her kademesinde büyük başarılar kazandırmış Aydın Örs, antrenörlük kariyerini -koyu Fenerbahçeli olduğundan- sarı lacivertli takımda noktalamak istediğini bana söylemişti. Aydın Örs büyük başarıları elde etmenin arkasında iyi bir ekip çalışmasının olduğuna inanan bir kişidir. Örs, Efes Pilsen’e Koraç Kupası’nı kazandırırken ve A Milli Takımımız’ın 2001 Avrupa Şampiyonası’nda 2. olmasını sağlarken, ekibin içinde benim de bulunmamdan dolayı Fenerbahçe’ye benimle gitmek düşüncesine girmiş olacak ki, bu konuda benim fikrimi sordu. ‘Eğer şartlar uygun olursa neden olmasın?’ dedim.
Benimle beraber çalışma konusunda bazı pürüzler ortaya çıktı. Ancak, Aydın Örs, Başkan Aziz Yıldırım’la yaptığı görüşmede basketbola yatırım sözünü alınca Fenerbahçe’ye geçme kararı aldı.Onun bu kararını yürekten destekliyorum. Aydın Örs mutlaka sarı lacivertli takımı başarıya taşıyacaktır. Örs’ün çalışma disiplini ve engin basketbol tecrübesinin yanına Başkan Aziz Yıldırım’ın ve sponsor olan Celal Aras’ın desteği eklendiği anda Fenerbahçe iki sene içinde basketbolun zirvesine oturur. Bu durumda ise en mutlu kişinin Doğan Hakyemez olacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Başarı için tek yürek olmalıyız
Bu arada biraz da Milli Takım’dan bahsedeyim. Önümüzde 2005’te Belgrad’da yapılacak, Avrupa Şampiyonası Eleme maçları var. İlk hedef Bosna, Hollanda ve Estonya arasından sıyrılıp Avrupa Şampiyonası’na katılmak. İkinci hedefimiz ise, Tanjevic’in gençleştirdiği kadroyla Dünya Şampiyonası’na bir kez daha katılmaktır.
Tanjevic, her katıldığı turnuvada madalya kazanmak istiyor, bunu başarabilmek ve bir-iki genç oyuncuyu kadronun içine sokabilmek amacıyla planladığı çalışma programını yardımcıları Nihat İziç, Orhun Ene ve Levent Topsakal ile birlikte uygulamaya başladı. 25 Temmuz - 25 Eylül arası yapılacak çalışmaların yanında 12 hazırlık maçı ve daha sonra da eleme karşılaşmaları oynanacak. Program yorucu ve ağır. Ekip olarak elimizden geleni ortaya koyarak yeni zaferler yaratmak istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için tek yürek olmamız gerek.
Üstün Korugan ile iki anı
Geçen gün kaybettiğimiz Prof.Dr Üstün Korugan, benim teyzemin oğlu. Kendisi ile ilgili iki anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi; F.Bahçe Basketbol Takımı’nın şampiyon olduğu TOFAŞ ile oynanan final maçından önce en büyük kozumuz Larry Richard, birden bire halsizleşmiş ve sahaya çıkamayacak duruma gelmişti. Antrenör Çetin Yılmaz’la bir durum değerlendirmesi yaparken aklıma Üstün Ağabeyim geldi. Kendisine telefon ettik. Çünkü Antalya’daydık. Larry’nin durumunu ona anlattığımızda ‘Merak etmeyin çocuklar’ dedi, 2 şişe serum ve içine koymamız gereken ilaçları söyledi.
Kuru üzüm yemesini isteyip, diyet menüsü verdi. İki gün idmana çıkmamasını ve sadece finalde oynamasını tavsiye etti.. Dediklerini yerine getirdik. Larry finalde sahaya çıktı ve şampiyonluğu getiren oyuncuların başında yer aldı.
İkinci olaya gelince... Kendisiyle devamlı bir yerlerde karşılaşıyorduk. Buluştuğumuz yerlerde de onun rakı içip yemek yiyişini seyrederken bir gün ona ‘Üstün Ağabey herkese diyetler veriyorsun. Şeker hastalarına tavsiyelerde bulunuyorsun, kendin uygulamıyorsun. TV’lere çıkıp sanki kendin de bunları uyguluyormuşcasına sohbetler yapıyorsun’ deyince ‘Doğan’cığım bir gün o TV’lere çıkıp herkese ne istiyorsanız yiyin, diyeceğim. İçimden öyle geliyor’ yanıtını verdi. Yanımda bulunan Esat Yılmaer, Yücel Telören ile kahkahalara boğulduk. Nur içinde yat Üstün Ağabey.
Yazının Devamını Oku 17 Haziran 2004
NBA'de Detroit inanılmazı gerçekleştirdi ve Los Angeles Lakers'ı 100-87 yenerek şampiyon oldu. Detroit'in Türk basketçisi Mehmet Okur, 7 dakika oynadı ve 7 sayı atarak NBA tarihine geçti.
Milli basketbolcumuzun 7 dakika forma giyip 7 sayı attığı final serisinin 5. maçında Los Angeles Lakers’ı 100-87 yenen Detroit, 14 yıl sonra mutlu sonu yaşadı.
Detroit, 5 yıl sonra Doğu Konferansı’ndan çıkan ilk şampiyon oldu.
NBA’de Detroit Pistons inanılmazı gerçekleştirdi. Neredeyse tüm basketbol otoritelerinin favori gösterdiği kadrosunda Shaquille O’Neal, Kobe Bryant gibi süper starlarının yer aldığı, başlarında da hiç final kaybetmemiş efsane koç Phil Jackson’ın bulunduğu Los Angeles Lakers’ı final serisinin beşinci maçında eze eze 100-87 yenmesini, bu maçı seyretmeyenlere inandırmak hakikaten çok zor.
Üçüncü şampiyonlukDün Auburn Hills’te kadrosunda büyük bir yıldız oyuncusu olmayan, ancak kazanmak, şampiyon olmak için savaşan, takım halinde hücum ve savunma yapan, rakibi karşısında hiçbir an oyun disiplininden kopmayan Detroitli oyuncular, koçları Larry Brown’la birlikte şampiyon olarak NBA tarihine geçtiler.
Yazının Devamını Oku 17 Haziran 2004
Milli basketbolcumuzun 7 dakika forma giyip 7 sayı attığı final serisinin 5. maçında Los Angeles Lakers’ı 100-87 yenen Detroit, 14 yıl sonra mutlu sonu yaşadı. Detroit, 5 yıl sonra Doğu Konferansı’ndan çıkan ilk şampiyon oldu.
NBA’de Detroit Pistons inanılmazı gerçekleştirdi. Neredeyse tüm basketbol otoritelerinin favori gösterdiği kadrosunda Shaquille O’Neal, Kobe Bryant gibi süper starlarının yer aldığı, başlarında da hiç final kaybetmemiş efsane koç Phil Jackson’ın bulunduğu Los Angeles Lakers’ı final serisinin beşinci maçında eze eze 100-87 yenmesini, bu maçı seyretmeyenlere inandırmak hakikaten çok zor.
Üçüncü şampiyonluk
Dün Auburn Hills’te kadrosunda büyük bir yıldız oyuncusu olmayan, ancak kazanmak, şampiyon olmak için savaşan, takım halinde hücum ve savunma yapan, rakibi karşısında hiçbir an oyun disiplininden kopmayan Detroitli oyuncular, koçları Larry Brown’la birlikte şampiyon olarak NBA tarihine geçtiler.
Detroit Pistons, 1998’deki Michael Jordan’lı kadrosuyla şampiyon olan Chicago Bulls’tan sonra mutlu sona ulaşan ilk Doğu Konferansı takımı oldu. 5 yıldır San Antonio Spurs ile Los Angeles Lakers arasındaki hakimiyete son veren Detroit, böylece 14 yıl aradan sonra ilk ve toplamda 3. kez şampiyonluk sevincini yaşadı.
Tek yürek oldular
Beş maç boyunca birebir sert savunma yapan, pota dibinde Shaq’ın eline top geldiğinde hep beraber kapanan, bu oyucunun dışarıya çıkardığı toplarda ise bir yelpaze gibi açılıp, Lakers’ın şutörlerine rahat atış imkanı vermeyen Detroitli oyuncular, şampiyonluğu kazanırken tek yürek olmanın başarıyı getirdiğini bir kez daha ispatladı.
Final serisinde bir oyuncu vardı ki, kelimelerle anlatılmaz. Chauncey Billups’dan bahsediyorum. Bu oyuncu kendi kapasitesinin üzerinde oyun ortaya koydu ve şampiyonlukta en etkili isimlerin başında yer aldı. Billups şampiyonluk maçında 38 dakika oyunda kaldı, 14 sayı, 3 ribaund, 6 asistlik performansıyla da final serisinin MVP’si olarak ayakta alkışlandı.
Brown takımına şampiyonluğu getiren dünkü karşılaşmada, strateji olarak oyuncularına yaptırdığı sert savunma yanında, Shaq’ın yavaşlığından istifade etmek için oyunu devamlı hızlandırdı. Bu da Richard Hamilton’la ardı ardına kolay sayılar getirdi ve aradaki fark 4. periyotta 28 sayıya kadar çıktı.
Mehmet alkışlandı
Şampiyonluk maçının diğer bir kahramanı ise Ben Wallace’dı. Final serisi boyunca Detroit Pistons pota altında Shaq’a karşı müthiş mücadele ortaya koyan Ben Wallace dün 18 sayı, 22 ribaudla sahanın yıldızıydı.
Gururumuz Mehmet Okur ise oyunda kaldığı 7 dakika gibi kısa sürede 2/2 ikilik, 1/1 üçlük atışla 7 sayı atmanın yanında, Shaq’a üçüncü faulünü aldırarak, onu oyundan düşürmeyi başardı. Mehmet Okur özellikle ilk yarının sonunda sergilediği performansla tribünlerdeki izleyiciler tarafından alkış yağmuruna tutuldu.
DETROIT PISTONS
OYUNCU 2S 3S SA R A TÇ TK SAYI
R.Hamilton 6/14 0/4 9/11 3 4 1 4 21
C.Billups 3/4 0/1 8/8 3 6 0 3 14
T.Prince 6/13 0/2 5/8 10 2 1 1 17
R.Wallace 4/6 1/2 0/0 1 0 0 0 11
B.Wallace 8/12 0/1 2/6 22 1 3 0 18
E.Campbell 2/2 0/0 0/0 4 2 0 1 4
C.Williamson 1/5 0/0 4/4 3 0 0 1 6
L.Hunter 1/1 0/3 0/0 1 0 2 0 2
M.James 0/2 0/0 0/0 1 3 0 0 0
Mehmet Okur 2/2 1/1 0/0 0 0 0 0 7
D.Milicic 0/1 0/0 0/2 1 0 1 1 0
D.Ham 0/0 0/0 0/0 1 0 0 1 0
TOPLAM 33/62 2/14 28/39 50 18 8 12 100
LOS ANGELES LAKERS
OYUNCU 2S 3S SA R A TÇ TK SAYI
K.Bryant 7/19 0/2 10/11 3 4 1 3 24
G.Payton 1/2 0/1 0/0 4 4 2 1 2
Medvedenko 4/8 0/0 2/2 5 1 0 1 10
D.George 2/4 0/2 0/0 3 2 0 0 4
S.O’Neal 7/13 0/0 6/16 8 1 1 1 20
K.Rush 1/2 1/4 0/0 0 0 0 0 5
L.Walton 1/2 0/2 0/0 3 5 3 3 2
D.Fisher 0/2 3/4 1/2 2 1 2 0 10
B.Cook 1/3 0/0 2/2 5 0 1 1 4
R.Fox 3/3 0/0 0/0 2 0 0 1 6
B.Russell 0/1 0/1 0/0 1 0 0 0 0
TOPLAM: 27/59 4/16 21/33 36 18 10 11 87
1.PERİYOT: 25-24, 2.PERİYOT: 55-45, 3.PERİYOT: 82-59, NORMAL SÜRE: 100-87
Yazının Devamını Oku 11 Haziran 2004
<br><B>İKİ </B>taraf da sahada mükemmel mücadele örneği verdi. Maçın başında Efes Pilsen, rakibinin eksik oyuncularından dolayı 7 sayılık bir farka gittiyse de, Tutku ve Booker’ın hem savunmada, hem de hücumda inanılmaz dirençleri sayesinde Ülker, ilk periyodu 17-16 önde bitirdi. İkinci çeyrekte turuncu yeşilliler, maçı kaybederlerse herşeyin biteceğini bildikleri için tüm güçleriyle savunma yaptı ve Efes Pilsenlilere kolay sayı şansı vermedi. Ancak, kendisi de hücum gücünün sınırlı olması nedeniyle sayı bulmakta çok zorlandı. İkinci periyot 15-14 Efes lehine geçilirken, devre 31-31 berabere bitti.
Üçüncü çeyrek, iki takım için de çok dikkat edilmesi gereken bir bölümdü. Öyle de oldu... Eşitlik bu periyotta da sürdü, Booker’ın sayılarına Granger karşılık verirken, sayı düellosu 18-17 Ülker’in lehine gelişti.
Kerem sahnede
Son bölüme girildiğinde en kritik dakikalar başlamıştı. Maçın son 2 dakikasına girildiğinde durum yine eşitti. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Kerem Tunçeri önce inanılmaz bir üçlük attı, ardından da kaptığı topla turnike basket buldu ve Efes Pilsen’i bir anda 5 sayı öne geçirdi. Arkasından Granger’ın da basketi gelince Ülker’in maçı kazanması mucizelere kalmıştı.
Bu dakikalarda Efes Pilsen oyunu kontrolünde tuttu ve hak ettiği şampiyonluğa uzandı. İdari kadrosu, teknik heyeti ve oyuncularıyla bu sezon basketbol adına her türlü güzelliği ortaya koyan Efes Pilsen’i yürekten kutluyoruz.
Yazının Devamını Oku