Paylaş
Global ölçekte değerlendirildiğinde plastiklerin sadece %20’si geri dönüştürülebiliyor. %25 oranında yakılıp, geriye kalan %55 doğaya salınıyor. Ortalama olarak yılda 8 milyon ton plastik okyanuslara giderken; an itibarıyla okyanuslarda 150 milyon ton plastik atık olduğu düşünülüyor.
*
5 mm’den küçük boyuttaki plastiklere mikroplastik adını veriyoruz. Plastiklerin çok uzun ömürlü olması ve daha dayanıklı kompozit türlerinin de üretilip kullanılmasından dolayı oluşan atık plastik parçacıkların bir defa çevreye dağıldığında yüzyıllarca bozunmadan kalabiliyor. Bunun yanı sıra mikroplastiklerin; organoklorlu pestisitler, kalıcı organik kirleticiler (KOK’lar), hormon bozucular, antibiyotikler vb. gibi toksik organik kimyasalları ve ağır metalleri içerebilmektedir.
Su ortamında bulunan mikroplastiklerin ana kaynağı, daha büyük plastik parçaların parçalanmaları sonucunda oluşan mikroplastikler olsa da, değişik amaçlar için endüstriyel olarak da mikroplastikler üretilmektedir. Mikroplastikler hayatımıza temel olarak 2 yolla girmektedir.
- Büyük parçaların bozulmaları sonucu oluşanlar ile endüstriyel olarak üretilenleri tanımlamak için endüstriyel olanlar primer;
- Diğerleri ise sekonder mikroplastikler olarak adlandırılmıştır.
*
Birincil mikroplastikler, genellikle plastik endüstrisi tarafından kozmetikte, kişisel bakım ürünlerinde, dermal eksfoliyatörlerde, temizlik maddelerinde ve kumlama makinelerinde kullanılmak üzere kasıtlı olarak üretilen küçük daire biçiminde mikro boncuklardır.
Diğer mikroplastik çeşitleri ise daha büyük plastik materyaleler yapmak için eritilmek ve kalıplanmak amacıyla plastik endüstrisi tarafından üretilen endüstriyel hammaddeler yani peletlerdir. Bir diğeri ise giysileri üretmek için kullanılan sentetik liflerdir.
Tüm bu mikroplastikler rüzgâr veya şehirlerin atık suları yoluyla hem tatlı sularda hem denizel ortama taşınırlar. Mikroplastiklerin onlarca yıldır yaygın kullanımı sonucunda denizlerin her katmanında yaygın hale gelmişlerdir.
İkincil mikroplastikler, plastik torbalar, kasalar, şişeler ve özellikle halatlar ve ağlar gibi daha büyük plastik parçalarının bozulması sonucu oluşan düzensiz plastik parçalarıdır. Zamanla, büyük plastik çöp parçaları, güneşten gelen ultraviyole ışığa maruz kalmanın bir sonucu olarak ve gelgit dalgaları gibi mekanik yollarla giderek daha küçük plastik parçaları oluşturacak şekilde bozulurlar.
*
Son yıllarda yapılan araştırmalara baktığımızda mikroplastik kirliliğinin her yere yayıldığını görebiliyoruz. Kısaca en çarpıcı ve tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne seren çalışmalara göz atarsak;
- Dünya genelinde ölü olarak bulunan tüm deniz kaplumbağalarının midelerinde mikroplastik bulunmuştur.
- Sentetik bir tişörtü her yıkadığınızda suya 1900 ayrı mikroplastik karışmaktadır. Ve bir tişörtü üretmek için de 2700 lt su kullanıldığı düşünüldüğünde her yıl 0,5 milyon ton mikrofiber plastik maalesef okyanuslara ulaşmaktadır.
- Ayrıca içtiğimiz sularda (çeşme suyu ve şişe su), günlük beslenmede yaygın tükettiğimiz yiyecekler (tuz, midye, karides, balık gibi su ürünlerinde, şekerde, balda) ve bira, soda gibi içeceklerde de mikroplastik bulunduğu tespit edilmiştir.
- Ülkemizde yapılan bir çalışmada Marmara, Ege ve Akdeniz’den çıkarılan deniz canlılarının mide ve sindirim kanallar incelenmiş ve kefal türünde %65’inde, barbunun %63’ünde, tekirin %33’ünde ve midye dolmaların ise %91’inde mikroplastiğe rastlanmıştır.
- İtalya’nın başkenti Roma’da, yeni doğum yapmış sağlıklı 34 kadından alınan anne sütü örneklerinin %75’inde mikroplastik tespit edildi.
- Fransa’da bir dernek tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre şişelenmiş suların %78’inde mikroplastik partiküller bulunduğu, litrede 121 ile en fazla mikro partikülün çocuklara yönelik satış yapan bir markaya ait sularda tespit edildiği belirtildi. Ülkede yılda her bir çocuğun ortalama 131 litre su tükettiği aktarılan araştırmada, verilerin bu sulardan içen bir çocuğun yıllık ortalama 16 bin mikroplastik yuttuğunu gösterdiği kaydedildi.
- İnsan kanında da mikroplastik bulunduğu son çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bu parçacıklar vücutta dolaşıp organlara yerleşebiliyor. Sağlık açısından etkileri tam olarak bilinmese de vücuda yabancı olan her şeyin tehlikesini tahmin etmek hiç de zor değil.
- Türkiye’de kağıt bardaklardaki mikroplastik varlığı üzerine yapılan yeni bir araştırma ise 350 mililitre bir kağıt bardaktan yaklaşık 850 mikroplastik parçacığının içeceğe geçtiğini ortaya konuldu.
*
Örnekleri çoğaltmak mümkün...
Toprağa, havaya, suya karışarak ekolojik döngüye giren insan ve canlı sağlığını tehdit eden mikroplastik kirliliği görünmez bir tehlikedir. Maalesef çevreye yayılmış olan mikroplastiklere kaçınılmaz olarak maruz kalıyoruz. Mikroplastiklerin endişe veren en büyük özellikleri yüzeylerinde tehlikeli kimyasalların tutunmasıdır. Plastiklerin kullanımı artık yaşamımızın her alanında var. Kozmetikten, mutfak eşyalarına, tekstilden, aksesuara, ambalaja kadar her yerde karşımıza çıkan plastiklere olan bağımlılığımızı azaltmamız gerekiyor. Plastik kullanımını özellikle tek kullanımlık olanları azaltarak, kullandıklarımızı geri dönüştürerek işe başlayabiliriz.
Paylaş