Güncelleme Tarihi:
Nedeni de,“TDK kesme işaretlerinde değişiklik yaptı” haberi...
Haberin başlığında yanlışlıkla “tırnak”, haberin içindeyse “kesme” denilmiş.
TDK’nın açıklamasında ayrıca bu düzenlemenin yeni yapılmadığı, “Biz yapmadık ki” tadında vurgulanmış.
* * *
Evet haber hatalı. Bu hatayı düzeltmek amacıyla açıklama yapılması da doğal.
Ama yapılan açıklamada, “Bu yanlış haberle basın yayın mensuplarının imlamıza olan ilgisizliği ve bu konudaki bilgisizliği bir kez daha gözler önüne serilmiştir” derseniz...
Bu ifadeyi, “Bunu ilkokul çocukları bile bilir” gibi köhne ironilerle süslerseniz...
Kutuyu açtırırsınız.
İçinden de önce, bu mevzuda ehil, ana sorumlu, bilirkişi olması beklenen TDK çıkar.
* * *
Basın, medya, hatta kimi yazarların dil konusunda yaptığı hatalar, her zaman eleştirileriyle birlikte ortadır.
Bazı örnekleri içler acısıdır.
Lâkin basının - yapmaması gereken- hatalarına karşı, böyle tepeden, müstehzi, kibirli, “sütten çıkma ak kaşık” açıklamalar yaparsanız...
Aynanın öbür yüzüne, TDK’nın Harikalar Diyarı’na geçiveririz. (Kesme işareti -değişmediyse- doğru yerdedir herhal)
* * *
Dil uzmanı değilim elbet ama TDK’yı medyaya yansıyan “skandal”larıyla da bilirim.
Hangisini örnek versem bilemiyorum...
Misal, üşenmeyin TDK’nın “Büyük Türkçe Sözlük”üne “Rus” kelimesini yazın.
Karşınıza “Moskof gâvuru” çıkar.
“Kesme işareti” meselesi gibi o da yeni değildir, eskilerden, mesela 1877’lerden, Türk-Rus Savaşı’ndan filan kalmıştır demek isterim ama...
Aynı karşılık “Güncel Türkçe Sözlük”de de var.
Şimdi buna “sözcük/sözlük ırkçılığı” desem, ayıp mı ederim?
Yoksa sözlük kalıbına uygun cümle içinde kullanıp, “Bu yıl da tatil yerlerine Moskof gâvuru akını var” deyip, geçsem mi...
* * *
Daha geçen yıl “Esnaf”ın sözlük anlamları arasında yer alan “Kötü yola sapmış olan kadın” katkınız (pişmiş aşa su katmak) infial uyandırdı da...
Argoyu kendimce iyi bilen biri (hayat mektebi) olarak, bir yaşıma daha girdim.
“Kirli”nin derin manaları arasına, “Aybaşı durumunda bulunan (kadın)”ı kattığınızda ise iyice ihtiyarladım.
Aynı furyada “kadın”ı “Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan” diye tanımladığınızda, arkadaşlarımın yarısı boşandı.
Kadın eşittir (=) işi/işlevi analık ve ev yönetiminden ibaret “hatun kişi”ydi.
Hem de bunlar, neredeyse “mecburi erdemler”di...
(“Hatun kişi” vecizesini de dayanamadım aynı sözlüğün, aynı maddesinden aldım)
Bu örnekler de, geçen yıl medyada, sivil toplumda kopan kıyametlere rağmen sözlükte durup durur. (“Durup durur”u ilgiyle, bilgiyle, özenle seçtim, Türkçe Ağızları Sözlüğü’nde vardır muhtemelen)
Basının hatasına bu denli duyarlı, hararetli çıkışlar yapabilen (yapsın da) TDK, bunca zamandır kendi söküğünü niye dikmez?
Çok mu zordur, böylesi abuk karşılıkları -önce sözlükten, akabinde akıldan- çıkarmak...
* * *
Uzadıkça uzayan bir diğer mevzu da, “yeni (t)üretilen” kelimelerle ilgili...
Bir yazarın, bir şairin (“rengahenk” gibi onlarca kelime üreten Can Yücel misâli) cürmünce kelime oyunları/türetmeleri yapması zenginliktir.
Öyle “uydurma”lar olmasaydı, dil ütülü kalırdı.
Ama... Dile yerleşen ve zenginlik veren, merama cuk diye oturan Arapça, Farsça, Osmanlıca vb. kelimeleri “Türkçe”den ayıklamak için zorlama kelimeler üretmek başka.
“Öz”e ulaşmak adına, tedavülü, hatta bazen telaffuzu imkansız sözcükler uydurmak -kulunuza göre- en azından beyhudedir.
Ötesi, bunu TDK yapınca sadece “türetme” olmaz, tarif gereği kurumsal “zorlama” da olur.
Daralan, eksilen dağarcık, kuşaklar değiştikçe kullanımdan kalkan kelimeler, gün gelir -diyelim- 250-500 kelimeyle “yaşayan Türkçe” yaratır.
* * *
Diyalektik materyalizmi “eytişimsel özdekçilik” yaparsanız, kimse aldırmayacağı için pek lafı edilmez belki ama...
Aspiratöre “emmeç”, “playback”e “söylemseme”, ambleme “belirtke” filan derseniz, o ilgisiz, bilgisiz, özensiz basına sürmanşet olursunuz.
Basın, medya, edebiyat, sanattan dili sadece doğru değil, güzel, zengin, kalıcı ve yaşayan dile vefalı açılımlarıyla sahiplenmeleri, geliştirmeleri beklenir. Öyledir de bir sürü örneğiyle...
Dilde “güzellik ve zenginlik” vurgusu, 80 yılı aşkın tarihinde TDK’nın da kuruluş amacı değil midir?