1975 yılından bu yana yaklaşık 50 yıldır, Dünya Kadınlar Günü tüm dünya genelinde kutlanıyor. 8 Mart yaklaştıkça her gün konuşulan, sonuca ulaşması gereken konular gündeme gelir ve sonrasında tüm sorunlar dondurulur. Oysaki geldiğimiz noktada daha da hissedilir hale gelen toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çözümü için toplumun tüm kademelerinin elini taşın altına koyması gerekir.
Ancak bu sorunlar toplumun geneli tarafından kabul edilmediğinden çözüm için de sadece kadınların çoğunlukta olduğu örgütlenmeler çaba sarf ediyor. Bu da çözüme giden yolda maalesef sonuca varmayı zorlaştırıyor.
Dünya, kadın toplumda aktif
oldukça daha güzelleşecek
İletişim çağında yaşıyoruz. Artık bilgiye ulaşmak, eğitim almak, hayata dahil olmak geçmişe nazaran daha kolay. Buna rağmen 2021 yılı istatistiklerine göre ülkemizde 3 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmiyor. Kadınlarımız, kızlarımız ancak okuyarak gelişir ve ayakta durabilir. Bu rakamı el birliği ile düşürebilir, topluma katılmalarını sağlayabiliriz. Sadece bu da değil, nüfusunun yaklaşık yarısı kadınlardan oluşan bir ülkede Meclis’te temsiliyet oranı yüzde 17 civarlarında.
İstihdam rakamlarına bakıldığında ise kadın istihdamının erkeklerin yarısı kadar olduğunu görüyoruz. Ne kadar üzücü değil mi? Tüm bu rakamlar bize baş tacı ettiğimiz annelerimizin, kadınlarımızın hayatlarını birçok sebepten dolayı evlerinin dört duvarı arasında geçirdiğini anlatıyor.
Değerli okuyucularım, sizlere tek bir sorum var: Kış nasıl geçti? Ben size tecrübelerimden yola çıkarak bu sorunun cevabını verebilirim. Hava soğuktu, spora gidilmedi ve yürüyüşler ihmal edildi. Geceler uzundu, dijital platformlarda dizi ya da film izlenirken sıklıkla bir şeyler atıştırıldı. Kontrollü olarak da sosyal hayata devam edildi. “Bir taneden daha bir şey olmaz” derken beslenme düzenleri de bol kalorili oldu. Sonuç, geçen yaz başı çok emek göstererek verdiğiniz kiloların bir kısmı geri geldi. Göbek ve bel çevresinde yağlanmalar, hareketsizlikten iç bacak ve kollarda ise gevşemeler görülür oldu. Genelleme yaparak herkeste durumun bu olduğunu söylemek hata olur, ancak bu sıklıkla karşılaştığımız bir durum.
Yüzümüz, vücudumuz asla ihmale, ötelenmeye gelmez. Ucunu bıraktığınızda çok yazık ki pamuk ipliği gibi sökülmeye başlar. Söküleni toparlamak da zor olur bilirsiniz. Diyeceksiniz ki, Dilek Hoca da her hafta “Aman dikkat” minvalinde yazılar yazıyor.
Bizim görevimiz siz değerli okuyucularımızı ve takipçilerimizi bilgilendirmek, gerektiğinde ise olabileceklere karşı uyarmak. Hava hala soğuk olsa da güneşin içimizi ısıtacağı günler yakın.
Her operasyonun bir hazırlık dönemi vardır
Bu hafta özellikle Ağustos böceği gibi kışın rehavete kapılıp, kendini ihmal edenler için bedeni toparlayıp yaza hazırlamak için ipuçları ve estetik operasyonlar hakkında da bilgi vermek isterim. Geçirilecek bir operasyon öncesinde bedeni ve zihni hazırlamak gerekiyor. Özellikle estetik müdahaleler öncesinde yediklerimize, içtiklerimize dikkat etmeliyiz. Bedeni operasyona hazırlamalı, ilaç ve alkol kullanımını minimize etmeliyiz. Zaten doktorunuz operasyon öncesi yapacağınız görüşmelerde bunları size anlatacaktır.
Değerli okuyucularım, oversize kıyafetler, kalın eşofmanlar kısa bir süre sonra gardıropların üst raflarına kalkacak, işte bizlerin de sizi yaza hazırlamak için o aradaki zaman kadar vaktimiz var. Her ne kadar artık yazın da operasyonlar yapılsa da özellikle bahar, bu iş için biçilmiş kaftandır.
Bahar aklınıza gelen tüm operasyonlar için en doğru mevsimdir. Vücut şekillendirme, meme büyütme, küçültme ve toparlama, karın ve kol germe, liposuction ile bölgesel yağlanmalar ile vedalaşmanın tam zamanı. Ancak sadece ameliyatlar için değil, ameliyatsız müdahaleler için de en uygun zaman, çünkü kimi zaman sadece bir kür cihazlara girmek yeterli olmayabiliyor.
Bunun için de son anı beklemeden, zaman varken yola çıkmak önemli.
Ülkemiz ve dünya genelinde yıllık estetik operasyon sayılarından ve insanların müdahalelerini çok doğal dile getirdiklerini görebiliyoruz. Bir hekim olarak hasta mahremiyetine önem verdiğimi belirtmek isterim ama hastalarımın da yaptırdıkları operasyonları anlatması daha doğrusu saklamaması hoşuma gidiyor.
Dünya genelinde her yıl estetik operasyon yaptırma oranın yüzde 15 arttığını söylesem artık estetik müdahalelerin ne kadar olağanlaştığını anlatabilirim. Amerika Birleşik Devletleri rakamlarına göre geçen yıl 15 milyon kişi estetik ameliyat, 13 milyonu aşkın kişi de ameliyatsız müdahaleler yaptırmış.
Ülkemize dönüp baktığımızda ise 2020 verileri ile yaklaşık 1 milyon civarında ameliyatsız ve ameliyatlı müdahale yapıldığını araştırmalarda görüyoruz.
Ancak diyebilirim ki pandemi ile birlikte ilk başlarda durma noktasına gelen sektör özellikle pandemi estetiği olarak adlandırabileceğimiz yüz ve göz çevresinde artan botoks, dolgu müdahaleleri hareketlenip sonrasında da eski seyrine döndü.
2022 yılında hangi ameliyatlı ve ameliyatsız uygulamaların ön plana çıkacağını sizlerle paylaşmak isterim.
Yılın ilk iki ayını geride bırakmak üzereyiz... Kış bitmek üzere bahar da kapıda. Yani ameliyatlı, ameliyatsız cihazlı tüm operasyonların tam zamanı.
Yazıma başlarken öncelikle gönülden seven, sevilen, sevgisini hissettiren herkesin bu güzel ve özel gününü kutlarım.
Günlerin pahalı hediyeler değil, gönülden sevgi ve isteyerek alınmış, hazırlanmış hediyelerle anlam kazandığının da altını çizmek isterim.
GÖNÜL SEVGİLİYİ BULMUŞSA KURU DAL BİLE ÇİÇEK AÇAR
Çok özel bir coğrafyada yaşıyoruz; ozanların, şairlerin, erenlerin, aşka âşık, sevmeye hayatını adamış güzel insanların, yüce ruhların ülkesinde.
Mayasında sevmek olan, sadece insanı değil yaratılanı
Yaradan’dan dolayı seven bir anlayışın nesliyiz biz...
“Doğada yaşayan hiçbir canlıyı, karıncayı bile incitmeyin” diyen ataların torunlarıyız.
Bu anlayışı keşke hepimiz yaşam felsefesi haline getirebilsek. O zaman dünya daha yaşanır bir yer haline gelir.
Gençlik altın çağımız. Duyguların en deli olduğu, hormonların bizi yönettiği iniş çıkışları, değişimleri ile içinde yaşarken kimi zaman zirvede kimi zaman da diplerde yaşadığımız, geriye bakıp da “Ah keşke şimdiki aklım olsaydı da o günleri öyle yaşasaydım” dediğimiz ömrümüzün ilkbaharı... Fiziksel olarak değiştiğimiz, hormonların çok hızlı çalışmasından dolayı cildimizde, vücudumuzda değişimlerin yaşandığı, bedenimizin şekillendiği yıllar...
Peki ya cildimiz?
Otuzlu yaşların başına kadar cildimiz gençtir, çünkü hâlâ kolajen üretimi devam eder. Kolajen üretiminin durması ve sonraki yıllarda da her yıl yüzde 1 azalması ile cildimiz gençliğindeki dolgunluğunu, canlılığını, parıltısını kaybetmeye başlar. Ancak genç ve sağlıklı cildi sadece kolajen üretimine bağlamak olayı çok basite indirgemek olur. Ergenlik dönemi ile başlayan hormonal değişimler cildin yapısını da belirler.
Kimi cilt ergenlik dönemini daha sakin geçirse de büyük bir çoğunluk akne, sivilce, siyah noktalar ve T bölgesinde yağlanma gibi sorunlarla sıkça karşılaşıyor.
Bakımla kontrol
altına alabilirsiniz
Gençlikte yapılan en büyük hata, “nasıl olsa bu dönem geçer” diyerek cildi kendi haline bırakmak ve bunun yanında akne-sivilceleri sıkmak, cilde yeterince özen göstermemek, derinlemesine bakım yapmamak... Oysa erken dönemde yapılacak medikal ve yeni nesil cilt bakımları ile akne-sivilce oluşumunun önüne geçilebilir, gözeneklerin tıkanması ve siyah nokta oluşumu da engellenebilir.
Vücut şeklinden, kilodan bağımsız olarak birçok farklı faktör nedeniyle oluşan ‘portakal kabuğu’ görünümü, özellikle kadınların ortak derdi. Bölgesel metabolik bozukluk olarak tanımlayabileceğimiz bu bağ doku problemi daha çok karın, kalça ve iç bacaklarda, daha az sıklıkla da iç kol ve sırt bölgesinde oluşur. Beslenme, hareketsiz yaşam biçimi ve ilaç kullanımı selülit oluşumunu doğrudan etkilediği gibi genetik yatkınlık da selülit oluşumunda göz ardı edilmemesi gereken önemli bir unsurdur.
DOĞRU BESLENME VE SPORLA SELÜLİTLİ GÖRÜNÜM İYİLEŞİR Mİ?
Selülit konusunda en sık karşılaştığım soru bu olabilir. Diyet, sağlıklı beslenme veya egzersiz, ne yazık ki selülit görünümünün iyileştirilmesinde tek başına yeterli olmayabilir.
Portakal kabuğu görünümünün iyileştirilmesinde medikal estetik yöntemler, sağlıklı beslenme ve egzersiz programlarına ilave olarak uygulandığında iyileşme sürecini hızlandırır.
NELER YAPIYORUZ?
Selülitli görünümün iyileştirilmesinde öncelikle selülitin derecesini göz önünde bulundurmalıyız. Kimi zaman sadece cihazlı uygulamaları tercih ediyoruz. Kimi zaman da cihazlı uygulamaları hücresel tedaviler ve mezoterapi ile bir arada gerçekleştirerek, bir taraftan da cildi sıkılaştırarak kişinin durumuna göre kombin protokoller hazırlıyoruz.
Selülitli görünümün iyileştirilmesi bir süreç gerektiriyor.
İlk seansta gözle görülür sonuçlar alınsa da tedavinin zamana yayılarak bir düzen içerisinde yapılması gerekiyor.
Yaz mevsiminde hepimiz daha enerjik oluyoruz. Sıcaklar, uzun yaz günleri ve yaz mevsiminin verdiği enerji ile sabah erkenden uyanabiliyor, kendimizi daha mutlu, daha dinç hissediyoruz. Dolayısıyla yüzümüzdeki mutlu ifade tüm yorgunlukları, gözle görünen birtakım sorunları arka plana itebiliyor.
Oysa kış mevsimi öyle mi? Sabah yataktan kalkmak, güne başlamak başlı başına bir mutsuzluk sebebi.
Bu hafta güne dinç başlamak ve aynada gördüğünüz sizden memnun olabilmenin yollarını sizlerle paylaşmak istedim.
Uzun kış gecelerinde
uykusuz kalmayın
Upuzun kış gecelerinde ne yazık ki daha az hareket ediyor, daha çok tüketiyoruz. Yaza göre ağır besleniyor, abur cuburun ucunu kaçırabiliyor, daha fazla TV karşısında vakit geçiriyoruz. Bunun bedenimize yansımaları olduğu kadar cildimize de olumsuz etkileri oluyor. Uzun saatler uykusuz kalıyor, özellikle dijital platformlarda 6-8 bölümü aynı anda yayınlanan dizileri izliyor, neredeyse sabaha karşı yatıyoruz. Ancak işte tüm bunlar sabah yorgun bir yüz ve bedenle güne başlamamıza neden oluyor.
Kimyasal peeling nedir?” sorusuna en yalın haliyle cevap vermek gerekirse; içeriğinde kimyasal soyucu elementler bulunan solüsyonlar ile cilt yüzeyine yapılan medikal estetik müdahaledir. Kimyasal peeling uygulamasının muhakkak uzman bir doktor tarafından yapılması gerekir.
Bu uygulamada içerik ve protokol, cildin durumuna göre belirlenir. Kimyasal peeling genellikle kırışıklıkların iyileştirilmesi, cilt tonunun homojen hale getirilmesi ve akne-yara izlerinin silinmesinde tercih edilir. Sonuçlarıyla memnuniyet yaratan bir uygulamadır.
Kimyasal peeling’de kullanılacak formül ve asit çeşidi, ciltte alınmak istenen sonuca göre değişir. Bu doğrultuda hafif, orta ve daha alt katmanlara etki edecek formüller tercih edilir.
AMELİYATSIZ CİLT GENÇLEŞTİRME UYGULAMASI
Kimyasal peeling’lerin kullanım alanlarını; yüz genelinde özellikle ağız ve göz çevresinde oluşan ince kırışıklıklar, yaş alma ile birlikte oluşan lekeler, çiller, güneşlenmeden kaynaklanan cilt deformasyonları ve lekelenmeleri, akne, yara izleri; yaş alma, ilaç kullanımı ile ciltte oluşan renk düzensizlikleri olarak ele alabiliriz.
Yine özellikle yaş alma ile birlikte 28 günlük döngüde kendini yenileyen cildin parlaklığı azalır ve cilt yüzeyinde ölü hücreler birikmeye başlar.
Kimyasal peeling, ölü hücrelerin birikmesi sonucu ortaya çıkan mat, donuk görünümün ortadan kaldırılmasında etkin sonuç aldığımız bir ameliyatsız cilt gençleştirme uygulamasıdır.
UYGULANAN BAŞLICA ASİT ÇEŞİTLERİ