Usta pokerci

LORANT, usta bir poker oyuncusunu andırıyor. Beş benzemeze ‘‘almaz’’ geçip, sonra da ‘‘rest’’ çeken..

Öyle bir takım çıkarmış ki sahaya, buram buram ‘‘hücum’’ kokuyor. Nefes kapasitesi sınırlı Rapaiç, Revivo ile birlikte oynuyor. Abdullah'ı geri çekip, Fatih, Ümit, Zoran'la beraber, dörtlü savunma yaptırıyor. Orta alanda göbekte Johnson, sağında Ogün, solunda Rapaiç.. Ofansif orta saha Revivo, önlerinde Serhat'la Andersson..

G.Saray, orta alanda üstünlüğü ele geçirebilse ve kanatları kullanabilse; top tekniği yüksek, becerili, ancak mücadele gücü kendisine oranla fazla olmayan F.Bahçe'yi yıpratabilecek.. Ama, sarı-kırmızılı formayı giyenler, Avrupa'dan tanıdıklarımız değil.. Bunlar, onların ‘‘klonlanmış’’ hali.. Durum böyle olunca, F.Bahçe ‘‘sazı’’ eline alıyor. Hücum teşebbüsleri, ofansif düşünce zenginliği, hep sarı-lacivertlilerde.. Sağda Ogün, solda Rapaiç, ortada Revivo, G.Saray savunmasını ‘‘haşat’’ ediyor. Andersson'a gerekli ortalar yapılabilse, Serhat da biraz arkadaşlarına ayak uydurabilse, iş baştan çözülecek.. O zaman, Rapaiç'in ustalık kokan harika vuruşuna da belki gerek kalmayacak. Rapaiç'in kış uykusuna yattıktan sonra, durup durup turnayı gözünden vurduğunu belirtmemek haksızlık olur.. Müthiş frikiği de Mondragon'un becerili ellerine takılmasa, Kadıköy ‘‘Rapaiç’’ sesleriyle inleyecek. Erken zafere bir başka engel, Rapaiç'in vuruşuna dokunan Andersson'un ‘‘milimetrik’’ ofsaytı..

NE FARK EDER

İkinci yarıda G.Saray'ın beraberlik çabaları, bunda başarılı olacak beceriyi gösterememesi, zaten şöhretli olan ‘‘sinirsel zafiyetini’’ beraberinde getiriyor. Eller, kollar, kırmızı kartlar sahnede.. ‘‘F.Bahçe, acaba skorun üstüne yatmaya mı çalışıyor?’’ diye düşünürken, 50 bin seyircili filmin Marlon Brando'su Rapaiç, enfes bir hareketle Emre'den sıyrılıyor ve engelleme sonucu düşürülüyor. Emre kırmızı kartla dışarı ve G.Saray 10 kişi.. Ardından, Serhat'a kafayı yapıştıran Batista, sonra da Hasan Şaş oyun dışı.. En sonunda da Bülent Korkmaz.. Sen nasıl kaptan, nasıl bir lidersin Bülent? Yangına körükle giden bir kaptan olur mu?

Yedi kişiyle oynayan G.Saray'ın artık tek amacı, 90 dakikayı tamamlamak.. Hiçbir oyuncusu atılmadan, hükmen yenilmemek için bu sayıyla bitirmek ve fark yememek. G.Saray bunu başarıyor.. Oktay'ın ve Serhat'ın beceriksizliği sayesinde fark yemekten de kurtuluyor. Şimdi denecek ki, G.Saray yedi kişi kalmasa bu maç böyle bitmezdi. Hayır, hiç de öyle değil.. Ha sahada 11 hayalet, ha 7 hayalet.. Ne fark eder?


Yazarın Tüm Yazıları