İLK yarıya bakınca, gene ‘‘eyvah’’ dedik.. Keçiboynuzu gibi bir tat.. Maçta zevk yok, kalite yok, heyecan yok..
Pozisyon açısından son derece kısır.. Kaybedecek çok şeyi olan Fenerbahçe, fırsat üretemiyor.. Arı gibi çalışkan, gayretli, ama bal yapmaktan aciz..
Fenerbahçe'nin hakim göründüğü ilk 45 dakikada, tek net gollük fırsatı Beşiktaş yakalıyor. 28'inci dakikada Tayfur'un yerden ortasında, Sergen bir metreden topu Recep'e nişanlamasa, siyah beyazlılar öne geçecek..
Ancak, ikinci yarıda herşey ‘‘baştan aşağı’’ değişiyor.. İlk devrenin tam tersi bir müsabaka izliyoruz. Goller var, kaçan fırsatlar var, yüzde yüz değişen bir Fenerbahçe var.. Hem de 1-0 yenik duruma düşmesine rağmen..
53'üncü dakikada Sergen'in enfes frikiğiyle Beşiktaş 1-0 öne geçince, sarı lacivertliler açısından herşeyin bittiği sanılıyor. Ama bu yenilen gol, Fenerbahçe'ye adeta doping etkisi yapıyor. Sağdan, soldan bindiren, rakibi baskı altına alan sarı lacivertliler, Hooijdonk'un golleriyle galibiyeti yakalıyor.
Fenerbahçe'ye ‘‘sihirli değneğin’’ değdiği dakikalarda, Tuncay'ın, Petkov'un ve özellikle Hooijdonk'un, takımlarını ‘‘Cinderella’’ konumuna getirmekte büyük katkıları var.. Bir de ikinci yarıda oyuna alınan Yusuf'un..
Beşiktaş bırakmadı
Beşiktaş, maçın sonlarına doğru oyunu bırakmıyor. Giunti'nin yerine 75'inci dakikada oyuna giren Ahmed Hassan, ‘‘az oynayan, çok gol atan adam’’ unvanını hakettiğini bir kez daha kanıtlıyor.
Fenerbahçe büyük avantaj kaçırdı, doğru.. Şampiyonluk yarışına bambaşka bir hava getirecek fırsatı elinin tersiyle itti, bu da doğru.. Ancak, ikinci yarıdaki çabasıyla geçmişteki kötü performansının üzerine şimdilik bir sünger çekti.. Bundan sonra sarı lacivertlilerden beklenen, ikinci yarıdaki performansını, tüm 90 dakikalara yayması. Süper Lig'e renk katması ve şampiyonluk yarışından kopmaması.. Kendisini yürekten destekleyen bu cefakar taraftarı mutlu etmesi.. Bekleyen derviş, muradına erer mi? Ne dersiniz? Öyleyse, ocak ayından sonra yeni bir kaleciyle sonuna kadar devam!