BİR atmosfer, futbolcuyu ateşleyen 50 bini aşkın muhteşem taraftar..
İstanbulspor'un Beşiktaş'ı yenmesiyle, 8 puan geriden gelerek yakalanacak muhtemel bir liderlik.. Hepsinden öte, yüksek bir moral ve üstün form düzeyi.. Karşısındaki rakip ise, şu anda yelesi yolunmuş bir arslan..
Yukarıda belirttiklerimiz, Fenerbahçe adına hiç kimse tarafından inkar edilemeyecek artılardı.. 17. dakikada Tuncay'ın müthiş şutunun üst direkten dönmesinin ardından, Nobre’nin akıl dolu golü geldi.
Bu golden sonra artık herşey Fenerbahçe lehine dönecek denirken, düşünülenin tam tersi gerçekleşti. 1-0 mağlup duruma düşen ve Galatasaray, oyunda dengeyi kurdu. İlk sinyali Prates'in frikiği verirken, sarı lacivertli savunmanın ortaklaşa seyrettiği bir pozisyonda Ömer Erdoğan kafayla eşitliği sağladı.
Artı eksiye dönüştü
Bu kadar artı, birdenbire nasıl eksiye dönüşüverdi hayret.. Yelesi yolunmuş arslan, aniden nasıl kükremeye başladı, o da bir başka muamma.. Ama bunda, Fenerbahçe'nin erken rehavete kapılması ve oyundan düşmesinin önemli rolü vardı.
Fenerbahçe, defansta sağ kanadına bir türlü çözüm bulamıyor. Fatih ile oyuna başlamak hataydı. En azından, Ali Güneş baştan oynatılmalıydı.Rebrov ilk onbirde yer alamıyor, çünkü o zaman formda olan 5 yabancının birinden feragat edeceksin. Zaten, onların da alternatifi yok. Nitekim Rebrov 72. dakikada oyuna girerken, o ana dek takımın iyilerinden Aurelio çıkarılmak zorunda kalındı..
İkinci yarıda ‘‘kördöğüşü’’ devam ederken ve film dramatik sonla noktalanacak diye düşünürken, 85. dakikada Mehmet Yozgatlı'nın golü Fenerbahçe'nin imdadına yetişti. Sarı lacivertliler pek de iyi oynamadığı, beklenen performansı gösteremediği ezeli rekabette Galatasaray'ı devirerek, birkaç hafta önce hayal dahi edemediği liderlik koltuğuna oturdu. ‘‘Kazanan her zaman haklıdır’’ derseniz, söylenecek fazla bir şey yok.
Düşüşünü sürdüren Galatasaray'a, Romalı filozof Seneca'nın şu sözlerini hatırlatmak kafi: ‘‘Bilen birine öğüt vermek gereksizdir, bilmeyen birine ise yetersiz!’’