ÖYLESİNE büyüleyici bir atmosfer var ki, Şükrü Saraçoğlu Stadı tribünlerinde olmayan tahayyül bile edemez..
50.000 kişi hiç durmamacasına bağırıyor, tezahürat yapıyor.. Kadıköy çınlıyor adeta.. Fenerbahçe, sahaya ofansif bir düşünceyle ‘‘Ya herro-ya merro’’ diye çıkmış. Forvette Serhat'la Washington'un arkasına, Ortega ile Revivo'yu yerleştirmiş. Feyenoord ataktayken, orta sahada doğabilecek boşluğu riske etmiş.. Göbekte Steviç oynuyor, Johnson kulübede. Maçtan önce eleştiriye uğramasına rağmen, bu tercih de normal.. Deplasmanda ikisini birden oynatabilirsin, ama içeride kazanmak zorunda olduğun bir maçta, aynı stildeki iki adamdan birini takıma koyacaksın..
Mustafa Doğan, Hooijdonk'u hatasız marke ediyor ve top vurdurmuyor. Kalou ile oynayan Zoran Mirkoviç zaman zaman aksarken, süpürücü görevini üstlenen Ogün'ün vasatın üstünde olan oyuncular listesinde bulunduğunu belirtmek gerek. Ne var ki, F.Bahçe forvetsiz bir görünümde.. İlk yarım saatte ezici baskı kurmasına rağmen, dişe dokunur bir tek pozisyona giremiyor. F.Bahçe'nin tesirsiz yumruklarından etkilenmeyen Feyenoord, yavaş yavaş oyuna ortak oluyor.
MİDEMİZE OTURDU
İkinci yarıda daha tesirli, gole daha yakın bir F.Bahçe bekliyor ve umuyoruz. Washington'la Serhat'ın performanslarının artmasını, Ortega ile Revivo'nun yaratıcılıklarının doruğa çıkmasını.. ‘‘Ancak bu şekilde rakibin belini bükebiliriz’’ diye düşünüyoruz. Ne var ki, 48. dakikada Ono'nun golü onların değil, bizim belimizi büküyor. İlk maçta Fenerbahçe'yi yıkan adam, rövanşta da aynı görevi üstleniyor.
Artık, yemeden 3 gol atmamız gerek.. Ne yazık ki, gol yerine arada sırada sahaya yabancı madde atıyoruz. Zoran'ın çıkıp Oktay'ın girmesi de birşey farkettirmiyor. Buffel'in ikinci golü ise sarı lacivertlilerin tam anlamıyla havlu atmasını sağlıyor. F.Bahçe'nin bu Washington'la değil gol atmak, Washington'a bile seyahat etmesi çok zor.. Uçağa binse, yerini bulamaz..
Kısacası F.Bahçe, kabus dolu, moralsizlik yüklü bir gece yaşıyor. Bu muhteşem seyirciye de yazık oluyor. Başka takımlar bu seyirciyi arkasına alsa neler yapmaz? ‘‘Misafir umduğıunu değil, bulduğunu yer’’ derler.. Malesef bu kez misafir umduğunu yedi, biz ise bulduğumuzla yetindik.. Yetindiğimiz bu acı soslu yemek, midemize oturdu!