F.BAHÇE, Avrupa kupalarında, ‘‘teslim bayrağını’’ çekti..
Vazgeçtik Şampiyonlar Ligi'nden, UEFA Kupası'nda bile yok.. ‘‘Andersen'den masallar’’ dinleye dinleye bu günlere geldik.. Sadece uyuduk, uyutulduk.. Bu futbolla, bu teknik yönetimle, bu anlayışla gelinecek yer de en fazla burasıydı zaten..
Bir takım düşünün, sahaya sol dışta Yusuf'la çıkıyor. Oynayanda değil, oynatanda kabahat.. Yusuf bu fizik yapısıyla, defansif olmayan oyun karakteriyle sol dışta nasıl oynar? Önünde, aynı özelliklere sahip bir de Rapaiç var. Güler misin, ağlar mısın? Panathinaikos, F.Bahçe'nin koridor olan kanatlarını erken keşfediyor. Sağdan Seitaridis, soldan Fissas ile Karagounis'i bu koridorlara sokuyor. Hem de ne sokuş? Adamlar, sağdan soldan F.Bahçe savunmasını duman ediyor.
Ortadan Michaelsen, her pozisyonda F.Bahçe defansının arasına giriyor. Göbekte Johnson da yetersiz kalınca, bütün yük Fatih, Ümit, Ogün'den kurulu savunmaya biniyor. Geride ‘‘emniyet sübabı’’ olan ve bugüne dek F.Bahçe'yi hep kurtaran Rüştü de inanılmaz hatalarla 2 golü yiyince, sarı lacivertliler tam anlamıyla çöküyor. Rüştü, ilk golde topu elinden kaçırıyor ve Liberopoulos'a reddedilmez bir armağan sunuyor. 7 dakika sonra bu kez soldan atılan kornerde boşa çıkıyor ve Goumas kafayla filelerimizi 2. kez havalandırıyor. 45. dakikada Michaelsen'in harika şutunda yapacağı bir şey yok. Ama, ilk 2 goldeki büyük hataları Rüştü'ye hiç yakışmıyor.
Bu ayıp yeter mi?
F.Bahçe takımında şöyle dişe dokunur bir oyuncu var mı diye bakıyor, arıyor tarıyor, bulamıyorum.. Sanki, hepsinin üzerlerine ölü toprağı serpilmiş.. Kaybedecek bir şeyi kalmayan takım hiç olmazsa hücum eder, onu da beceremiyorlar.. Üstelik, 2. yarıda da baskılı oynayan, golleri kaçıran, 3 farkı yakalayan takım Panathinaikos.. Sanırsınız ki, elenecek olan, F.Bahçe değil de Yunan takımı.. Ortega, Rapaiç, Serhat, Steviç, Johnson hiçbir şey oynamıyor.. Dama taşı gibi oynatılan Tuncay'ı bunların dışında tutuyorum. Adamı bir sağda, bir solda adeta sarhoş ettiler. İlk 11'de oynaması gereken Ceyhun, Yusuf'un dökülmesi üzerine ancak 39. dakikada, iş işten geçtikten sonra oyuna alınıyor..
100 milyon dolarlık F.Bahçe, G.Saray gibi sonunda evine dönüyor. Parasal olarak kendisinin 10'da 1'i değerini taşımayan mütevazı Denizlispor'un gösterdiği başarıya dahi hasret kalarak.. Lucescu'nun Beşiktaş'ını kıskançlıkla izleyerek.. Panathinaikos karşısında 90 dakika ezilerek.. Bu ayıp, F.Bahçeli futbolculara, teknik direktör olduğunu sanan Lorant'a yeter mi? Hiç sanmıyorum.. Onlar için söylenecek tek bir cümle var: ‘‘Ar damarları çatlamış, şükür canları kurtulmuş!’’