1 Mart 2003
<B>HANİ, ‘‘F.Bahçe, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynadığı her maça 1-0 galip başlar’’ </B>denir ya, işte aynen öyle.. Hem de bu kez sözde değil, fiiliyatta..Tuncay'ın kafayla Rebrov'un önüne indirdiği topu Ukraynalı oyuncu yerden bir vuruşla Malatyaspor kalecisi Milosevski'nin sağından ağlara gönderdiği anda, kronometreler 54. saniyeyi gösteriyor.. Malatyaspor'u şok eden bu erken golün gerisi 79. dakikaya dek bir türlü gelmiyor. İlk yarıda F.Bahçe adına bu golün dışında anımsanan tek olay, 12. dakikada Johnson'un 25 metreden attığı harika şutun yan direkte patlayışı, o kadar..
Rebrov çok hareketli, sahanın her yerinde görünen, hızlı hücumda iyi iş yapabilecek bir oyuncu.. Ancak, forvette onun çabasını tamamlayabilecek ‘‘yıpratıcı’’ özellikte bir santrfor yok. Vladimir, ‘‘aranan kan’’ kesinlikle değil.. Ani kontrataklarda Rebrov'un dışında kullanabileceği tek isim, Tuncay..
Savunma hatasız oynuyor
Onların dışındakiler ağır-aksak, iki ileri bir geri oynayan tipler.. Ceyhun yetenekli, özellikleri olan, ama kafasına göre oynayan bir futbolcu.. Baştan tutturursa tek başına maç alır, tutturamazsa ‘‘yandı gülüm keten helva..’’
Fenerbahçe'nin en oturan yeri, savunması.. Hakan Bayraktar, Zoran Mirkoviç ve Ümit Özat, hatasız oynuyor. Cezalı Abdullah da sola monte edildi mi, sarı lacivertli takım savunmada sıkıntı yaşamaz.. Bence Fatih Akyel, bu Hakan Bayraktar'ı zor keser. Oğuz Çetin'in Fatih'i, böylesine formda bir oyuncuya tercih edeceğini hiç sanmıyorum. Ön liberoda oynayan Johnson da takıma ısınıyor ve hızla eski günlerine dönme sinyalleri veriyor. Malatyaspor, 1. dakika dolmadan golü yemesine, 35. dakikada Muharrem'in iki sarı kartla oyundan atılmasına rağmen, rakibine direniyor. Özellikle Duro'nun ortadan geliştirdiği ataklarda zaman zaman Fenerbahçe kalesinde tehlike yaratıyor. Ancak, bitirici vuruşları bir türlü yapamıyor. Golle buluşamamasında, Rüştü'nün hünerli ellerinin de mutlaka rolü var. 75. dakikada Tolga, 85. dakikada da Duro oyun harici kalınca, 8 kişiyle maçı bitiren Malatyaspor'un yapacağı fazla da bir şey kalmıyor zaten! Savunması iyi, orta sahası ile forveti ‘‘iç güveysinden hallice’’ görünümünde olan Fenerbahçe'nin aldığı 3 puan, Galatasaray maçı öncesi belki onlara yeterli morali sağlayabilir..
Yazının Devamını Oku 16 Şubat 2003
<B>OĞUZ Çetin,</B> 7 puan kayıptan sonra ideale yakın sistemini oturtmak üzere.. Bir kere, iki forvet kesinlikle şart.. Ama, Rebrov'un da Vladimir'in de F.Bahçe'nin aradığı forvet tipi olduğu tartışılır.. Sarı lacivertlilere fizik gücü yüksek, ön direk-arka direk yapan, yıpratıcı forvetler gerek.. Bence, ne Rebrov ne de Vladimir bu özelliklere sahip.. Forvetin arkasında serbest oynayan iki adam Ceyhun ve Tuncay ile defansif özellikleri yüksek Kemal var. Kemal, hem ön libero Johnson'a yardımcı oluyor, hem de top kazanıldığında Ceyhun ve Tuncay'a destek veriyor. Ancak, özellikle kötü bir gününde olan Ceyhun takım hücumdayken çok top eziyor ve G.Antep'in tehlikeli kontrataklarının çoğu buradan gelişiyor.
Savunmanın aleyhine söylenecek hiçbir şey yok. Zoran ve Ümit, ortada hatasız oynuyor. Takımın en başarılı oyuncuları ise, defansın sağ ve sol kanadında yer alan Hakan Bayraktar ile Abdullah.. Hem hücumda, hem de savunmada dört dörtlükler.. F.Bahçe, Fatih'in cezasını indirmek yerine 5 maça çıkartmaya çabalasa, çok daha yerinde olur. İyi ki cezalı da, Hakan Bayraktar'ı burada denediler. Ya Abdullah? 3-5-2'de takımın dikeniydi, 4'lü savunmaya geçince F.Bahçe'nin ‘‘gülü’’ oldu. Helal sana Abdullah.. İkinci baharını yaşıyorsun, lütfen bunu iyi değerlendir..
Oksijen çadırından çıktı
G.Antepspor, F.Bahçe karşısında ezik oynamadı. Ancak, özellikle savunmada inanılmaz hatalar yaptı. Kendilerine büyük umutlar bağlanan Alper ile İbrahim, kırmızı siyahlıların yenilgisinde başroldeydi. Savunmanın ortasındaki bu ikilinin Tuncay'ın attığı ikinci gole katkısı, en az F.Bahçeli futbolcu kadardı.
F.Bahçe, bu galibiyetle şimdilik ‘‘oksijen çadırından’’ çıktı. Denizli deplasmanına dek açık havada dolaşacak ve rahat nefes alacak. ‘‘Haftaya gene komaya girer mi?'' diye sorarsanız, bunu Türkiye'de bilecek bir Allah'ın kulu olduğuna inanmıyorum. Ne de olsa F.Bahçe bu.. Nereden eseceği belli olmaz!
Yazının Devamını Oku 10 Şubat 2003
<B>ANKARA</B>'nın şu ayazında, hiçbir kuvvet insanı uyutamaz. F.Bahçeli futbolcular hariç.. Değil Ankara, Sibirya'da dahi olsanız, adamı horul horul uyutur bu vatandaşlar.. Koca ilk yarı, bir takımın tek pozisyonu olmaz mı? İlk etkili şutunu 65. dakikada mı atar? 22 milyon dolarlık Ortega 22 milyon liralık oynamıyor, inanın.. Ne Vladimir, ne Tuncay, ne Serhat, ne diğerleri sahadalar.. Kemal'in paslarının hiçbiri yerine gitmiyor. Dörtlü savunma, iki ön libero, defansif yönü olmayan üç dağınık forvet arkası, bir de asist yapan santrfor.. Bu moda da yeni çıktı.. Efendim, asist yapıyormuş.. Alacaksan Makaay'ı, Hasselbaink'i al kardeşim.. Al, 22 milyon doları bunlara ver, hiç olmazsa adam gibi bir santrfor görelim.. Bu Ortega da bıktırdı vallahi.. Oynayacaksan oyna, yoksa lütfen çek git.. Tabii, eski kulübünün ve kendinin aldıklarını iade etmek şartıyla..
Oğuz Çetin, eleştirilerden kurtulmak için Ortega'yı ilk 11'de çıkarıyor, Ceyhun'u yedek bırakıyor. İyi oynasa ‘‘Doğru karar verdim, Ortega'yı oynattım’’, kötü oynasa ‘‘İşte gördünüz’’ diyecek.. Nitekim, ikinci yarı başında Serhat'ın yerine Ceyhun'u oyuna alan Çetin, 55 dakika sabrettiği Ortega'yı deşifre ederek, tribünlere yuhalattı ve arzusuna kavuştu. Bunun adına, ‘‘ucuz kahramanlık’’ denir..
Paralara yazık...
Şimdi şu futbola bakıp, elinizi vicdanınıza koyun.. Bu takımın, Ankaragücü karşısında galip gelmek hakkı mı? İlk yarının iki pozisyonu var, ikisini de Ankaragücü yaratmış.. Ümit Ozan'ın enfes vuruşu üst direkte patlamış, Augustine beş metreden topu kaleye yollayamamış.. İkinci yarıda da etkin olan taraf, Başkent ekibi.. Sonra yöneticiler diyor ki, ‘‘3 puanlık sistemde hiçbir şey belli olmaz. Şampiyonlukta iddialıyız..’’ Atma Recep, din kardeşiyiz! Sen bu futbolla değil 3 puanlık, 5 puanlık sistemde bile avucunu yalarsın. Harcanan paralara yazık. Bence, bu Samandıra'nın ya havasında, ya suyunda bir şey var.. Bir inceletseler iyi olur.
Ankaragücü, biraz daha iyi olabilse, F.Bahçe'yi perişan ederdi. Çünkü, karşısındaki takımın sahada sadece forması vardı. O forma ki, ‘‘Beni ne olur bu adamlara giydirmeyin’’ diye adeta yalvarıyordu. Ben, Aziz Yıldırım'a bir şey demiyor, onun adına üzülüyorum. İnsan, parasıyla ancak bu kadar rezil olur. Kurmaylarının da hiçbiri futboldan anlamıyor. Anlasalar, milyonlarca doların sokağa saçılmasına izin vermez, böyle bir kepazeliği bu taraftara reva görmezlerdi. Japonlar ‘‘Sis, yelpaze ile dağıtılmaz’’ der.. F.Bahçe'deki sisi dağıtmak için, ne yazık ki, elde bir yelpaze bile yok.. Ama, iş palavra atmaya gelince, F.Bahçeli yöneticiler şampiyonluğu kimseye kaptırmıyor.
Yazının Devamını Oku 3 Şubat 2003
<B>HEMEN </B>hemen her derbi, bir olayla tarihe geçer. Bazen bir futbolcunun muhteşem oyunu, bazen kavgalar, bazen de hakemin yanlış kararları bilinçaltına yazılır. 2003'ün ilk yarısındaki F.Bahçe-Beşiktaş derbisi de, futbol tarihimize ‘‘Fatih'in ihaneti’’ olarak yansıyacak. ‘‘İhanet'' tabiri, bir çoğunuza ağır gelebilir. Ancak, unutmayın ki, insanlar bazı durumlarda istemeden de temsil ettikleri topluma ‘‘ihanet’’ derecesinde ağır yaralar aldırabilir.
F.Bahçe'nin 3 yıldır maçlarını izliyorum. İyi oynadığını da gördüm, kötüsünü de.. Ama, bu kadar ölümüne mücadele ettiği bir ilk yarıyı hatırlamıyorum. Karşısındaki rakip, Beşiktaş.. Ona rağmen, fizik üstünlüğü sende.. Bütün ikili mücadelelerde sen galipsin.. Böylesine ağır sahada, her futbolcu en az iki kişilik koşuyor. Topa giriyor, mücadele ediyor, kazanıyor. Oyunun kontrolünü eline almışsın. Bu ortamda, takım 10 kişi bırakılır mı? Fatih Efendi, maçın 16. dakikasında yere düşen İbrahim'in sol baldırına kasıtlı basıp, oyun dışı kalıyor. Aferin Fatih.. Sezon başından beri gösterdiğin kötü performansa, bir de oyundan atılarak tuz biber ektin. Yazık değil mi Ali Güneş'in, Abdullah'ın, Hakan, Ceyhun, Ümit, Ogün ve diğerlerinin emeğine? Bu kadar tempolu bir oyunda, üstelik ağır saha şartlarında 10 kişi kalmak kolay mı?
Çetin’in hatası
F.Bahçe, eksik kaldıktan sonra da ilk yarı bitimine kadar kontrolü elinden bırakmıyor. Ancak, son hareketin bir türlü becerilememesi sarı lacivertlilere gol sevinci yaşatamıyor. Bu arada, 26. dakikada Pancu'nun Rüştü ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda golü atamadığını, 38. dakikada Abdullah'ın Kaan Dobra'yı ceza alanı içinde düşürmesini, Ali Aydın'ın ‘‘es geçmesini’’ de unutmamak gerek.
Sarı lacivertliler maçın ikinci yarısına, Tuncay'ın yerine Mustafa Doğan'ı alarak başlıyor. Geriyi sağlama almak amacındaki F.Bahçe, maçın kaderini değiştirebilmek için rakibinin üzerine yükleniyor. 3-5-2'nin harcanan adamı Abdullah, 4'lü savunmada takımın yıldızı.. Ancak, 56. dakikada Tümer'in Johnson'dan kaptığı ve yerden kestiği topa Ahmet Dursun'un bitirici vuruşu, sarı lacivertliler adına bir çuval inciri berbat ediyor. Tümer'in arka arkaya kaçırdığı fırsatlar, F.Bahçe'nin erken havlu atmasını önlüyor. Oğuz Çetin'in bu dakikalarda en büyük hatası, tel tel dökülen Johnson'u çıkartmamak.. Zaten 1-0 mağlupsun, bir gol daha yesen ne fark eder? Ceyhun'un yerine Ortega'yı alacağına, Johnson'u çıkart, Arjantinliyi onun yerine oyuna sok. Nasıl olsa kaybedeceğin bir şey yok. Ama, atacağın bir gol sana çok şey kazandırır.
Beşiktaş iyi takım, kabul.. Lucescu iyi teknik direktör, evet.. Ne var ki, bu maçın hakkı böyle değildi. Beşiktaş'a maçı ne akıllı oyunu, ne de teknik direktörünün kalitesi kazandırdı.. Onlar otursun kalksın, müsabakanın kaderini yüzde 100 etkileyen sorumsuz Fatih'e dua etsinler.. İşin gerçeği, maalesef bu!
Yazının Devamını Oku 23 Aralık 2002
<B>KADIKÖY</B> savaşçıları tabirini, en son iki sezon önce bu sıralarda kullanmıştım.. F.Bahçe ogünden bugüne dek böylesine savaşmıyordu.. Atılan tokata yanağını uzatıyor, bir türlü karşılık veremiyordu. Konya'da kupadan elenirken de, Diyarbakır'da yenilirken de ‘‘Munis bir çocuk’’ gibiydi.. Sarı lacivertliler, Trabzonspor karşısında çok mu iyi oynadı? Belki hayır.. Ama, iyi mücadele etti, koştu, tekmeye kafasını koydu.. Yenik duruma düşmesine, savunması çok hata yapmasına, golü sayılmamasına rağmen moralini, temposunu bozmadı.. Atılan tokata bu kez yumrukla mukabele etti. Hele bir de 45. dakikada Ceyhun'un şutunda, direğe çarpıp çizginin içine düşen topu yardımcı hakem Emre Eyisoy iyi değerlendirip, Ali Aydın'ı ‘‘Gol’’ diye uyarabilse, F.Bahçe tam anlamıyla rahatlayacaktı. Ancak, bu golü vermedi diye Ali Aydın'ı fazla suçlayamayız. Çünkü, hatanın tamamı Emre Eyisoy'a aitti. F.Bahçe'nin Trabzonspor karşısındaki en büyük yıldızı Tuncay'dı.. Tuncay, yerinde oynatıldığı zaman neler yapabileceğini, attığı gollerle ve girdiği pozisyonlarla bir kez daha kanıtladı. Forvette oynaması için ille de Washington'un hastalanması veya antrenör değişikliği mi gerekliydi? Unutulmasın ki, bu genç oyuncu gelecekte Türk futbolunu sırtlayan isimlerden biri olacak.
Bırakın rahat oynasın
F.Bahçe'de tartışılması gereken bir konu daha var.. Ceyhun, ayağında fazla top tutuyor, çalım atıyor diye seyirci tarafından devamlı baskı altında tutuluyor.. Halbuki çok yetenekli, teknik kapasitesi yüksek ve iyi şut atan bir oyuncu.. Bırakın da biraz rahat oynasın.. Bir hata yapar, iki yapar, fakat sana maç kazandırır.. Ortega'ya gösterilen tolerans, ona neden gösterilmiyor. Bence, 62. dakikada Oğuz Çetin'in onu Steviç'le değiştirmesi de yanlış bir karardı.. Hakan Bayraktar, sağ kanat oyuncusu hiç değil. Birara Ümit Özat onun görevini üstlendi, ilk golün de ortasını attı. Ancak, aynı performansı savunmada tekrarlayamadı. Tıpkı, Fatih ve Mustafa Doğan gibi.. Abdullah gittikçe düzeliyor. Temposunu biraz daha yükseltebilirse, özlem duyduğumuz Abdullah'ı yeniden kazanabiliriz. Ama, aynı şeyleri Serhat'la Johnson için söyleyemeyiz.. Kendilerine devre arasında çeki düzen vermedikleri taktirde, onlara da kulübe yolu gözükür. Trabzonspor, Türk futbolunun Anadolu'ya açılan penceresi. Bunalımlı yıllar geçirdiler, şimdi toparlanma ve yeniden yapılanma sürecine girdiler. Ellerinde Fatih, Erman, Gökdeniz, Aurelio gibi iyi oyuncular var.. Samet Aybaba, her gittiği takımda Türk futboluna en az 4 genç oyuncu kazandıran, başarılı bir hoca.. Taraftarı eğer sabır gösterirse, önümüzdeki seneler Trabzonspor için umut verici görünüyor. İnanacak, güvenecek, bekleyecek ve sabır göstereceksin.. Başarılı olmanın tek ve gerçek yolu bu!
Yazının Devamını Oku 8 Aralık 2002
<B>FENERBAHÇE</B>'nin kadrosu iyi diyenlere, artık kesinlikle inanmıyorum.. Bu kadro nerede başarı göstermiş? Şampiyonlar Ligi'nde nal toplamış.. UEFA Kupası'ndan ve Türkiye Kupası'ndan elenmiş.. Ligde sapır sapır dökülüyor.. Yere göğe sığdıramadığımız Ortega bile, Ankaragücü ve Altay maçları dışında bir varlık gösterememiş..
Diyarbakırspor karşısında oynanan oyun, rezalet.. Selçuk Dereli'nin de Fenerbahçe'den geri kalır yanı yok.. Ogün'e gösterdiği kırmızı kart haksız.. Ramazan'ınki tartışılır.. Oğuz'un Kamil'i düşürüşü ise bal gibi penaltı.. Seyirci de zıvanadan çıkmış vaziyette.. Ortada 3 tane anons ve istikbalde ‘‘seyircisiz bir maç’’ var.. Kardeşim, galip vaziyetteyken niye bunları yapıyorsun? Haklı bile olsan, hak böyle mi aranır? Gönül verdiğin takımın küme düşme potasında ve sen bile bile bu hareketleri devam ettiriyorsun.. Ne yazık ki, biz bu işi cezayla da öğrenemeyecek, tövbekar olamayacağız..
Ümit Kayıhan, başlangıçta çok akıllı bir düşünce ile Kamil ve Murat Hacıoğlu gibi iki ismi, forvet özellikleri olmadığı halde ileriye koymuş.. Kontrataklarda sadece bunları değil, Deniz ve Celalettin'i de ağır Fenerbahçe defansının arasına sokuyor. Murat Hacıoğlu'nun golü tesadüfi ama, yeşil kırmızılıların kaçırdığı sayısız fırsat ve daha sonra Saffet'in ayağından kazandığı 2 gol var.. F.Bahçe savunması tel tel dökülüyor bu anlarda. Stevic bir ara gelip, Fatih'i ikaz ediyor. Ona özenen Ceyhun da Ortega ile tartışıyor. Futbol takımı değil, Yeniçeri Ocağı sanki.. Eskiden hiç olmazsa bir-iki futbolcu iyi oynardı, şimdi onları da mumla arıyoruz. Al birini, vur ötekine..
Sıra geldi lige
Avrupa bitti, Türkiye Kupası gitti, şimdi sıra geldi Süper Lig'e.. Ben size samimiyetle bir şey söyleyeyim mi, bu takım bu futbolla şampiyonluğu ancak rüyasında görür.. O rüyayı da tamamlayamaz, ‘‘saçma’’ diyerek rüya bitmeden uyanır..
Mesut Yılmaz, ‘‘Diyarbakır, Türkiye'nin AB'ye giriş kapısıdır’’ dedi.. Futbolda da Diyarbakır, Fenerbahçe'nin ‘‘antrenör değiştirme kapısı’’ olacak.. ‘‘Mustafa Denizli gitti, Lorant geldi’’ diye boşuna sevinmiş herkes.. Şimdi de Lorant gidecek, gene sevinecekler.. Ama, hepsi hikaye.. Bütün birimlerde, uzun vadeye dayanan yepyeni bir anlayış geliştirilmediği, yeni bir kadro oluşturulmadığı ve ‘‘sil baştan’’ yapılmadığı taktirde, Fenerbahçe'yi hiçbir antrenör kurtaramaz..
İstersen dünyanın en büyük antrenörünü getir, sadece kendini aldatırsın, o kadar!
Yazının Devamını Oku 4 Aralık 2002
<B>HAYRETLER </B>içindeyim.. Bir market düşünün, içindeki malların tümü bayat ve bozuk.. Ama gene de bu marketin önünde kuyruk var.. Konya'da tribünler tıklım tıklım.. Hepsi, Fenerbahçe'yi seyretmeye gelmiş.. Konyalı bir spor yazarı, ‘‘10 yıldan beri stadımız hiç bu kadar dolmadı’’ diyor. ‘‘Küme düştüğümüzden buyana böylesine bereketli tablo görmedik..’’ Durun, daha son rekora sıra gelmedi.. O da, Mustafa Doğan'a nasip herhalde.. 35. saniyede, gole giden Konyasporlu Faruk'u ceza alanı dışında düşürüyor. Kırmızı kart ve Mustafa dışarı.. Maç, 11'e 10 başladı desek, yeridir.. F.Bahçe'nin akordu, kafadan bozuluyor. Abdullah bir türlü ofansif oyuna yönelemiyor, Ali Güneş geriye çekik oynuyor, Johnson ne yapacağını şaşırıyor. Hoş, F.Bahçe'nin tümden şaşırması için, kimsenin atılmasına filan da gerek yok.. Orta saha, birbirinden kopuk.. Yusuf ve Ceyhun hiçbir şey oynamıyor. İleride Tuncay sağa sola saldırıyor ama, tek başına yeterli değil..
Konyaspor, ilk yarıda dalga dalga F.Bahçe'nin üzerine geliyor. 14. dakikada Hamza'nın pasıyla dalan Faruk, topu kalecinin üzerinden aşırtıyor ve nefis bir plaseyle ağlara bırakıyor. Bu, hazırlanış itibariyle son derece soğukkanlı gerçekleştirilmiş, klas bir gol.. Ardından, Muharrem bomboş durumda topa dokunamıyor. 33. dakikada Abdullah, ceza alanı içinde Faruk'u indiriyor. Sabit Hacıömeroğlu'nun kararı, ‘‘Devam’’.. Aynı hakem, bu kez dengeyi sağlamak için 4 dakika sonra Konyasporlu Ali'nin Abdullah'ı kale sahasında tırpanlamasına seyirci kalıyor. Aklınca da adaleti sağlıyor.. Sen ilk penaltıyı versen, iş bu raddeye gelir mi, orası bilinmez..
Utanma da kalmamış
İkinci yarıda, diyorsunuz ki F.Bahçe’nin aklı başına gelecek.. Utanacak da, biraz futbol oynayacak. Nerdee? Rakip, 2. Lig A Kategorisi'nde ilk 3'te yok.. Daha 3 gün önce Mersin'de 3 yemiş.. Ama, pozisyona giren, golleri kaçıran F.Bahçe değil, onlar.. İnsan, hiç olmazsa aczini ifade eder.. Çırpınır, yırtınır, birşeyler yapmaya çalışır.. ‘‘Utanmazlar Ligi’’ diye bir lig icat edilse, F.Bahçe garanti şampiyon olur. ‘‘Pendik faciasını’’ bu camiaya yaşatanlar, en azından utanmasını biliyordu. Bunlarda o da kalmamış..
F.Bahçe'nin bu kepazeliği, Konyaspor'un başarısını gölgelemez.. Bravo, yeşil beyazlılara.. Özellikle de, Metin Mert, Muharrem, Faruk ve Ali'ye.. Tüm oyuncularına..
Bir Norveç atasözünü anımsatayım: ‘‘Yalan dört nala gider, gerçek adım adım yürür. Fakat, gene de vaktinde yetişir..’’
Gerçekler, ne yazık ki F.Bahçe için çok acı.. Yalanlarla inşa edilen bina, nasıl olsa bir gün yıkılacaktı.. Bundan bir ders çıkarılır mı? Hiç sanmıyorum!
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2002
<B>ORTEGA'</B>nın yaptığı, bir profesyonel olarak kesinlile doğru değil.. Ama, sabrın da bir sınırı var.. Sen, zaman zaman Crespo ve Veron'un bile kesik yediği Arjantin Milli Takımı'nda banko oynuyorsun, F.Bahçe takımında ilk 11'e giremiyorsun.. O da, takımda olmadığını anlar anlamaz, stada gelmeden çekip gidiyor. Lorant'a bravo, en sonunda adamı çıldırttı!
Revivo, haftalardır takımda yok. ‘‘Sakatım’’ diye ikide bir İsrail'e tedaviye gidiyor. En sonunda, ‘‘Oynamayacaksam ayrılırım’’ diye rest çekiyor. Lorant, Revivo'nun ‘‘iki yediliyle’’ çektiği bu resti göremiyor. Ve onu, Ortega'nın yerine takıma koyuyor. Duymadıysanız duyun, F.Bahçe'de işler böyle yürüyor!
F.Bahçe'de bir sistem, bir oyun planı yok.. Her şey oyuncuların kişisel becerilerine bağlı. Üçü-beşi iyi oynarlarsa, ne ala.. Yoksa, işler kesat.. Avrupa'da nal toplamakla meşgulsün, peki ya Türkiye'de ne yapıyorsun? Kaç maç iyi oynadın, yüreklere su serptin? Dua et ki savunmada bir Ümit Özat'ın var, oynuyor, oynatmaya çalışıyor. Kendisine yardımcı olan tek kişi ise, Ogün.. Revivo donuk, Stevic silik.. Fatih, Mustafa Doğan, bildiğiniz gibi. Oyuna çok iyi başlayan Ceyhun, her geçen dakika kötüye gidiyor. Uzun bir aradan sonra takıma giren Abdullah, beklenenden iyi.. Tuncay, Serhat gayretli, ama hepsi o kadar.. Kaleci Oğuz'un ayağına top geldi mi, bütün stadın yüreği ağzında.. İki hata yaptı, az kaldı golle sonuçlanıyordu. Rüştü'nün ayakları, Oğuz'un yanında sanki Brezilya patentli gibi..
Çarpılır mıyız?
İstanbulspor, F.Bahçe'nin başlangıçtaki hızını kestikten sonra, yavaş yavaş oyuna ısındı. Musa, Saidou, Selçuk, Güven'den kurulu orta sahası, özellikle ikili mücadelelerde başarılıydı. Savunması daha az hata yapsa ve forveti biraz becerikli olsa, bu sahadan rahatlıkla puan çıkartabilirdi. Ancak, 71. dakikaya kadar mükemmel oynayan Allum Buker'in bir anlık hatası ve Saffet'e çarpan top, onların da kaderini belirledi. Ardından Yusuf'un golü, İstanbulspor'a ‘‘beyaz bayrak’’ çektirtti..
Sonuçta F.Bahçe, öyle ya da böyle kazandı ve günü kurtardı.. Ama, çekirge nereye kadar sıçrar, işte bu merak konusu.. Şu gerçeği kabul etmek gerek.. Lorant'ı kollayan, sihirli bir el var.. Buna yürekten inanıyorum.. Çok aleyhinde yazarsak da, çarpılır mıyız diye korkuyorum.. Abrakadabra, eğer bu sen isen lütfen bir an evvel ortaya çık!
Yazının Devamını Oku