27 Nisan 2003
<B>F.BAHÇE'</B>nin fazla üzerine gitmenin, bu saatten sonra hiç anlamı yok. Yararı da.. Eleştirinin dozunu ne kadar arttırırsan, bir sonraki hafta daha beter oluyorlar. Futbolcuların hepsinin gardı düşmüş, abondone olmuş, elleri ayakları birbirine dolanmış vaziyette.. Ne yaptığını bilen oyuncu sayısı ikiyi-üçü geçmiyor. Samsunspor karşısında da görüntü aynı.. Kronometreler 37. saniyeyi gösterirken sağdan Adnan'ın yaptığı ortayı, Oktay gole çeviriyor. Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda gene sessizlik ve şok var.. O Oktay, 8 ve 17. dakikalarda iki net fırsattan yararlanabilse, ilk yarının son anlarında Musa'nın kafa vuruşu üst direğin içine vurup çizginin dışına düşmese, aynı oyuncunun 78. dakikadaki kafa vuruşu gene direkle buluşmasa, durum çok daha vahim olacak..
Yeni hocanın işi zor
İlk rahatsız edici atağını 38. dakikada yapan F.Bahçe'nin, 65. dakikadan sonra yakaladığı sayısız fırsatlar, ayrıca Tuncay'la Johnson'un direkten dönen vuruşları var.. Ancak sarı lacivertli oyuncular büyük beceri eksikliği sonucu sadece bir golle yetiniyor.. F.Bahçe'de hangi oyuncuyu mercek altına alsak ki? İyi birini bulup ondan bahsetsek diye niyet ediyor, bulamıyoruz.. Eskiden iyi dediklerimiz de diğerlerine uymuş.. Vallahi gelecek antrenöre Allah kolaylık versin.. İşi çok zor.. Kurşun mu döktürülecek, psikolog mu çağrılacak, ne yapılacaksa yapılacak, bu sezonun sonu getirilecek..Yoksa, UEFA Kupası'na katılmak da zora giriyor. Haberiniz ola!
Samsunspor, ara transferde kadrosunu iyi oyuncularla takviye etti. Ustalarla gençleri iyi kaynaştırdı. Özellikle Adnan, dünkü performansıyla sahanın yıldızıydı. Kimse, ‘‘Oktay Samsun'a niye verildi?’’ diye F.Bahçeli yöneticilere sorgu sual açmasın. Samsun'da iyi oynuyor tamam da, F.Bahçe'de oynamadı. Bu Samandıra'nın ya havasında ya suyunda mutlaka bir şey var.. Eskiden espri kabul ediyordum, şimdi ciddi ciddi inanmaya başladım!
Yazının Devamını Oku 21 Nisan 2003
<B>ANTRENÖRLÜK, </B>sadece iyi antrenman yaptırmakla olmaz.. Takımını iyi yöneteceksin, kulübede <B>‘‘cin’’ </B>gibi olacaksın.. Yoksa, kırk yıllık antrenörmüşsün, gençleri yetiştirmişsin, bunların hepsi hikaye.. Kulübeden sahayı göremiyorsan, oyunu okuyamıyorsan, oyuncuyu zamanında değiştiremiyorsan, bir yere varamazsın..
Tamer Güney, savunmanın soluna Erhan Albayrak'ı koymuş.. Daha ilk dakikadan itibaren, oradan ‘‘kötü kokular'' geliyor. Dördüncü dakikada Zago ortalıyor, Sergen altıpastan topu dışarı atıyor. Canı sıkılan, Fenerbahçe'nin sol koridorundan bindiriyor, Erhan'ı ara ki bulasın.. Sekizinci dakikadaki Beşiktaş golünde, üç (pardon dört) futbolcunun payı var. Pancu'nun enfes pasıyla Kaan Dobra o koridordan dalıyor, yerden kesiyor, Pascal vuruyor. Peki, Erhan nerede? Erhan Albayrak, golü seyrettirmek için seyirciye bilet kesiyor herhalde.. 29'uncu dakikada gene aynı yerden yapılan ortada, İlhan kafayla bomboş durumda topu dışarı gönderiyor. Niye kementi atıp, Erhan'ı oyundan almıyorsun arkadaş?
Sergen bomboş bırakıldı
Fenerbahçe, mücadele gücü yüksek, ancak teknik kapasitesi az oyunculardan kurulu bir orta sahayla oyuna başlamış.. Ama, fizik gücü yüksek denilen bu oyuncular, Sergen'i bomboş bırakmış.. Oyunu yönlendiren, yeteneği Figo-Zidane karışımı bu oyuncuya nasıl adam markajı vermezsin? Bu kadar serbest oynatırsan, başına gelecek budur.. Adam, ‘‘resital’’ yaptı. Onu rahat oynatmakla seyirciye futbol zevki verdin, Beşiktaş taraftarını mutlu ettin, ama kendi takımını batırdın!
Fenerbahçe belli ki, bu sezonu ‘‘kör-topal’’ bitirecek. Rüştü'yü çıkın, ayakta zor duran savunmasıyla, yetersiz orta sahası ve forvetiyle.. Bu Fatih Akyel'i kim oynatır, niye oynatır bilinmez.. Ona değil Fenerbahçe forması, İkinci Lig A Kategorisi'ndeki bir takımın formasını giydirmem.. Üstüne üstlük bir de, Şenol Güneş'in torpillisi olarak A Milli Takım'da oynuyor. Fenerbahçe'de bir bakıyoruz, kadro dışı bırakılanların sayısı, içeridekilerden fazla.. Bunların çoğu da, oynayanlardan yetenekli.. Niye kadro dışı kaldılar, kulübe ihanet mi ettiler, Tanrı aşkına biri bunu açıklasın da hepimiz meraktan kurtulalım.. Bu senaryodan sıkıldık artık!
Beşiktaş; üstün oynadığı, Fenerbahçe'den çok fazla fırsat yakalayıp yararlanamadığı, Cordoba'nın yıldızlaştığı, Sergen'in olağanüstü performans gösterdiği, İlhan Mansız'ın ‘‘psikolojik tedaviye muhtaç'' olduğunu bir kez daha kanıtladığı derbiden ‘‘başı dik’’ ayrıldı. Bundan sonrasını Fatih Terim ile Lucescu arasındaki ‘‘satranç’’ belirleyecek.. Bakalım, kim ‘‘şah-mat’’ diyecek?
Yazının Devamını Oku 17 Nisan 2003
<B>FENERBAHÇE</B> için <B>‘‘Yasak savma’’</B> başladı. Arada sırada biraz kıpırdanıyor, insana yalandan umut veriyor, o kadar.. Gençlerbirliği maçı geçti, konsantre olacağı bir tek Beşiktaş karşılaşması kaldı. Büyüklüğünü kanıtlama çabasında olacağı tek müsabaka.. Öteki maçlara ‘‘Halı saha’’ niyetine çıkıyor. Futbolcuların çoğu, önümüzdeki sezon takımda kalamayacağını biliyor. Bazıları da moralsiz, keyifsiz ve bitkin.. Altıncı da olsalar, UEFA Kupası'na katılmaya hak kazanacaklarının bilincinde hepsi.. Eee, bu psikolojide bir takımdan da bundan fazlası beklenemez zaten..
Denizlispor karşısında göze batan oyuncu sayısı, Rüştü'nün dışında hemen hemen hiç yok.. Ali Güneş, Mustafa Doğan, Ümit Özat gene de maçı az hatayla tamamlıyor. Belki 3. dakikada Serdal'ın şutu yan direkten dönmese, onlar da erken dağılacak..
Semih'e tırpan neden?
Erhan Albayrak, Almanya'ya gitmeden evvelki halinden bin beter.. Yenilen gol öncesi kafasını eğmese, pozisyon oluşmayacak.. Hakan Bayraktar'ın performansı da gittikçe düşüyor. Johnson, herhalde ‘‘Yolcu’’.. Zaten, ‘‘Yolcu’’ niyetine oynuyor. Kemal çalışkan, mücadeleci, ancak teknik kapasitesi sınırlı bir futbolcu.. Çok para verildi diye kendisinden mucize beklememek gerek.. Ceyhun, Tuncay ve Semih; Kratochvil, Bülent, Özgür'ün pençesinden maç boyunca kurtulamadı. Semih de ikinci yarı başında Tamer Güney'den tırpanı yedi ve yerini Bescastnih'e bıraktı. Üç gün önce iki gol atmış gencecik bir adamı değiştirmenin, onu moralman çökertmenin anlamı ne? Bu değişikliğin F.Bahçe açısından tek olumlu yanı, Bescastnih'in gol atarak takımını yenilgiden kurtarması.
Düşenlerin dostu
Denizlispor, 6 gol yediği Porto maçının ikinci yarısından buyana, bir garip haldeydi.. G.Saray maçı dışında, aldığı sonuçlarla moralman yıkılmıştı.. Onlara bir moral takviyesi gerekliydi.. Bu morali de ‘‘Düşenlerin dostu’’ F.Bahçe onlara sağladı.. Elazığ, Altay, Adana'yı sevindirip, Denizli'yi unutmak olur muydu? Takım değil, sanki ‘‘Pollyanna’’ gibi iyilik meleği mübarek.. Hey gidi, ‘‘Pollyanna Fener’’ hey.. Bu hallere düşecek takım mıydın sen!
Yazının Devamını Oku 14 Nisan 2003
<B>DOĞRUSU </B>bu ya, hiç kimse G.Birliği'nin F.Bahçe karşısında böylesine <B>‘‘korkak’’</B> bir başlangıç yapacağını sanmıyordu. Sen, Süper Lig'in en fazla gol atan, en formda takımısın. Tamam, Youla, M'Bayo sakat, Filip yok, Veysel iğne ile oynuyor ama, gene de böyle gol gücü yüksek bir takımı tek forvetle sahaya çıkarmamalısın. Nitekim, G.Birliği tam 39 dakika böyle bir psikoloji içinde, amaçsız, ne yaptığını bilmez bir halde sahada dolaştı durdu. Veysel ileride tek başına kalmış, Okan ve Ahmet Hassan ofansif oyuna hiçbir katkı sağlayamamış durumdaydı. Semih'in 36. dakikadaki golüyle yenik duruma düşünce, kaybedecek bir şey kalmadığını geç de olsa anlayan Ersun Yanal, 39. dakikada yerinde bir değişiklikle, Filip'in yerine sol kanatta görev verdiği ve etkili gözükmeyen Uğur'u oyundan aldı, Bülent'i Veysel'in yanına ikinci forvet olarak sürdü. Bülent de oyuna girdiğinin 10. saniyesinde golünü atıverdi. Aradan 4 dakika geçmişti ki, Veysel'in vuruşu Ömit Özat'a çarparak Rüştü'yü yanıltıyor ve G.Birliği 2-1 öne geçiyordu. Yanal hatadan dönmüş, biraz da talihinin yardımıyla ilk yarıda bir taşla iki kuş birden vuruvermişti!
İkinci yarıda F.Bahçe'nin 55. dakikada attığı sayılmayan golde, top ortalandığı zaman Tuncay aktif alanda ve kesinlikle ofsayttı. Yardımcı hakem Muhittin Gürses, yerinde bir kararla bayrağını kaldırdı ve golü iptal ettirdi.
İnanın ve güvenin
Maçın bundan sonrasında, F.Bahçe'nin ezici baskısı ve G.Birliği'nin skoru koruma çabası vardı. Kırmızı siyahlılar kontrataklarda varlık gösteremediği gibi, Tuncay'ın bindirmelerine de engel olamadı. F.Bahçe'nin beraberlik golünde Tuncay'ın payı, Semih'ten çok daha fazlaydı.
G.Birliği, sezon başından buyana belki de en kötü futbolunu oynadı. Şampiyonluk iddiası taşıyan bir takımın, kendisi için hayati önem taşıyan maçta böylesine kötü performans göstermemesi gerekirdi. F.Bahçe için G.Birliği maçı bir ‘‘onur’’ mücadelesiydi. Canını dişine taktı, oynadı. İkinci yarıda rakibini sahadan sildi. Ancak bu, maçı kurtarmasına yetmedi. Son dakikada yediği gol, hak ettiği galibiyeti engelledi. Şurası bir gerçek ki, bu takımın istikbali gençlerde.. Bu ekip ancak, Tuncay'ı, Semih'i ve diğer gençleriyle geleceğe ışık tutabilir, yarınlarına umutla bakabilir. Kokuşmuş transferler, formasının kıymetini bilmeyen sorumsuz adamlar, F.Bahçe'yi bu hale getirdi.. Bırakın da, anımsanması dahi insana azap veren görüntüyü, bu pırıl pırıl gençler temizlesin.. Zaman verin, sabırlı olun, inanın ve güvenin!
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2003
<B>FENERBAHÇE'</B>nin artık eleştirilecek yanı kalmamış.. Eleştiri, eleştiriyi hakedene yapılır.. Bu futbolcuları eleştirmeye bile değmez.. F.Bahçe, Bağdat'a dönmüş.. Neresini onaracaksın ki? Sağını onarsan, solu harap.. Üstünü onarsan, altı yıkık.. Bombalar altındaki Bağdat halkı dahi, umutsuz sona karşı herşeyini ortaya koymuş, direniyor. Bunları taciz eden yok, üstlerine bomba atan yok.. Ama, hepsi sahada tel tel dökülüyor. Hiçbiri ter dökmüyor, ekmeği için savaşmıyor.
Efendim, paralarını alamıyorlarmış.. Son 6 aya dek, ekmek elden su gölden, yan gelip yatıyor, yiyip içiyorlardı.. G.Saray yıllarca para alamadı, 4 kez şampiyon oldu. UEFA kupası'nı kucakladı. O futbolcular, analarının ak sütü gibi hakları olduğu halde ağlamadılar.. İnsan, önce utanır.. Aldığının, hiç olmazsa yarısının hakkını vermeye çalışır. Hangisi aldığını hakediyor? Fatih mi, Zoran mı, Hakan, Kemal, Rebrov, Ceyhun, Cem, Vladimir mi?
Milyon dolarlara yazık
Bu Fatih'in, F.Bahçe formasıyla iyi oynadığı bir tek maçı göremeyecek miyiz? Kemal'i madem savunmanın önünde asker gibi oynatacaktınız, o zaman verilen milyonlarca dolara yazık değil mi? Bu şekilde, Türkiye'de çok ucuza oynayacak yüzlerce futbolcu var. Rebrov ile Vladimir alınsa ne olur, alınmasa ne olur? Gençseniz, bunlardan iyi.. İşin acısı, Ümit Özat da yavaş yavaş diğerlerine benzemeye başladı.
İnançsız, dirençsiz, ruhsuz, sahada mücadele etmekten aciz F.Bahçe'nin Adanaspor karşısında da bir şey yapması beklenemezdi. Nitekim, yapamadı da..
Küme düşme potasındaki Adanaspor, F.Bahçe'den daha iyi oynadı, galibiyete daha çok inandı ve ‘‘Dişine göre’’ gördüğü rakibinden, hakkı olan 3 puanı aldı. Kaleci Murat Şahin, Timur, Güngör, Serkan, Necati, Cafer ve Volkan göze batan oyunculardı. Cafer, ilk yarının sonunda sakatlanarak hastaneye kaldırılmasa, F.Bahçe ikinci yarıda ‘‘Koma halinde’’ hastanelik olurdu!
F.Bahçe maçın başında sahaya, ‘‘Kansersiz bir yaşam elimizde’’ yazılı pankartla çıkmıştı. Ama, böyle bir fikre önce kendisinin saygı göstermesi gerekir.. Çünkü, oynadığı futbolla, yakında taraftarlarını ‘‘Kanser’’ edecek!
Yazının Devamını Oku 23 Mart 2003
<B>KARŞINDAKİ </B>takım Altay.. İkinci ligdeki kadrosunu <B>Effa </B>dışında aynen koruyan, olağanüstü kongreleri <B>‘‘olağan’’</B> hale gelen, transfer yapamayan, mali olanakları kısıtlı, mütevazı İzmir ekibi.. Senin adın var, sanın var, paran var, taraftarın var.. Şampiyonlar Ligi şansını tüketmişsin, bereket 4 takım UEFA'ya gidecek de, hiç olmazsa ‘‘Avrupa'ya açılma’’ şansını şimdilik yitirmiyorsun.. ‘‘Buna da şükür’’ diyorsan, tatmin oluyorsan, ne ala!
Transfer yapıyorsun, milyon dolarları etrafa saçıyorsun, takımda doğru dürüst forvetin yok.. Mücadele etsen, oyunu rakip ceza sahasına yıksan, neye yarar.. Bitirici adamın kim?
Şimdi soruyorum.. Bu takımda Rüştü dışında hangi oyuncu yıldız? Ali Güneş mi, Mirkoviç, Mustafa Doğan, Erhan Albayrak, Hakan Bayraktar mı? Rebrov, Dinamo Kiev'de iken yıldızdı. İngiltere'ye gitti kayboldu. Türkiye'ye ‘‘sönmüş bir yıldız’’ olarak geldi. Şimdi ‘‘sefilleri’’ oynuyor. Bescastnih ne iş yapar? O mu F.Bahçe'yi kurtaracak? Ya Serhat? Her geçen gün daha kötüye gidiyor. Ceyhun bir var, bir yok.. Yazı tura atıp bekleyeceğiz anlaşılan.. Tuncay, çalışkan, gayretli, ama o da böyle takım organizasyonunun içinde kaybolup gitmeye mahkum..
Örtbas edemezsin
F.Bahçe ne yapacaksa yapacak, kendine bir an önce çeki düzen verecek.. Verdi verdi, veremezse bir daha bu vefalı taraftarı yanında zor bulur. Herkesin bir sabır sınırı var. Bunu zorlamayacaksın. Yoksa, suni gündemler yaratarak bu başarısızlığı daha uzun süre örtbas etmek mümkün değil. Tribünler de dayanamayıp, ‘‘Yönetim istifa’’ diye bağırır sonunda.. Rüzgar ektin mi, fırtına biçmen kaçınılmaz..
Altay, F.Bahçe'ye karşı çok iyi mücadele etti. Tüm oyuncularıyla savaştı, kapasitesinin sonuna kadar zorladı. Sinan'ın 74. dakikadaki golüyle de, küme düşmeme yolunda hayati 3 puanı kaparak İzmir'e döndü. Bravo Altay, bravo Hüseyin Kalpar.. F.Bahçe'nin ne yazık ki, ‘‘kendi gitmiş, ismi kalmış yadigar..’’ Seyirci bile ümidini kesmiş, tribünlerden Erkin Koray'ın unutulmaz eserini seslendiriyor: ‘‘Böyle gelmiş, böyle gidecek, korkarım billah.. Bize de bir gün kader güler, güler inşallah!’’
F.Bahçelilere sesleniyorum.. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmakla, hiçbir yere varamazsınız.. Geçici başarılar, nadiren elde edilen sansasyonel sonuçlar, sakın sizi aldatmasın.. Bu F.Bahçe takımı bitmiş arkadaş! Para değil; inanç birliği, ruh birliği gerekli.. Sorumsuz, inançsız, savaşmayan insanlarla bir adım yol alınamaz. Eğer ‘‘sil baştan’’ yapılmazsa, bu taraftar daha nice yıllar kahrolur gider. Dost acı söyler.. Tabii siz, acı söyleyenleri dost bilirseniz!
Yazının Devamını Oku 16 Mart 2003
<B>ELAZIĞ'</B>da güneş bulutların arasına bir giriyor, bir çıkıyor. Bazen ısınıyor, bazen üşüyorsunuz. Ama, F.Bahçe için güneş her zaman bulutların arasında ve bir türlü doğmuyor. Böylesine kötü futbol oynamak, beceri ister. Bunu başarmak, her babayiğidin harcı değil. Takım oyunu diye bir şey yok. Ya ferdi yeteneğini konuşturacak ya da rakibin hatasını bekleyeceksin ki, fırsat yakalayasın, gol kovalayasın. Elinizi vicdanınıza koyun, bir-ikisi dışında hangi F.Bahçeli futbolcunun adı milyon dolarlarla beraber anılır?
Bu Vladimir Bescastnih midir nedir, tam bir bomba. Kim almış, neden almış? Tank gibi bir adam. Vücut ağır, zor hareket ediyor. Ondan santrfor değil, olsa olsa kulübe ‘‘koruma’’ olur. G.Antep'ten alınan Kemal'i bile daha önce seyretmesem tanıyamayacağım. Fatih, Mirkoviç, Hakan Bayraktar, Serhat tel tel dökülüyor. Diğerleri onlardan farklı mı zannediyorsunuz?
Paranın ne önemi var
Sarı lacivertliler ikinci yarıda, 57. dakikada Kemal'in yerine oyuna giren Ceyhun'la biraz hareketleniyor, onun ayağından nefis bir gol kazanıyor, hatta bir ara galip duruma da yükseliyor. Ama, elde ettiği bu avantajı dahi koruyabilecek kapasite ve konumda değil, ne yazık ki..
Elazığspor rakibini iyi etüt etmiş. Korkulacak bir forması filan da kalmadığından, F.Bahçe'nin üzerine üzerine gidiyor. Attığı gollerin dışında, 6 net pozisyonu var. Orta sahasında M.Ali, Ze Roberto, Ümit Hatipoğlu, Czinege mükemmel oynuyor. Erhan Namlı, F.Bahçe savunmasını mahvediyor. Birkaç ciğeri olan, bir biyonik adam.. Koşuşunu seyrederken, siz yoruluyorsunuz! Takıma para olarak değeri, F.Bahçe'nin yüzde 5'i değil. Ancak, onlar sahada daha değerli.. Takım olmuşlar.. İnanıyor, savaşıyor, terlerinin son damlasını çimenlerde bırakıyorlar. ‘‘Paranın ne önemi var.. Mühim olan insanlık’’ dercesine!
Yazının Devamını Oku 9 Mart 2003
<B>BİR </B>takım yenilir de.. Yenilmek, hatta farklı mağlup olmak ayıp değil.. Ama, hiçbir büyük takım taraftarını bu kadar kahretmez. Televizyonları başında, maçını izleyenleri ağlatmaz.. Yazıktır.. Harcanan milyon dolarlara, verilen emeğe, böylesine sevgiye.. Yanımdaki spor yazarı arkadaşım, ‘‘Ali Sami Yen'e bir sürü takım geldi. F.Bahçe kadar zayıfını görmedim’’ diyor. Gerçekten doğru.. Sahada bir ‘‘mahalle takımı’’ var.. Aslında, mahalle takımına da haksızlık ediyoruz ya, neyse..
G.Saray da öyle ahım şahım bir futbol oynamıyor. Ancak, karşısında iki pas yapamayan, korkak, pısırık, şaşkın bir takım bulunca, biraz iyi oynuyor gibi görünüyor. Özellikle Volkan.. Kaptığı her topu dört dörtlük kullanıyor. Sakin, akıllı, yaratıcı, klas.. Ve de Ümit Karan.. Daha 2. dakikada yoklamaya başladığı F.Bahçe kalesini bombardımana tutuyor. Üç tanesini Rüştü kurtarıyor, ikisi gol oluyor. Attığı ikinci golde, o ana dek Ümit Özat ile birlikte F.Bahçe'yi ayakta tutmaya çalışan Rüştü'nün de hatası var..
Tam bir fiyasko
F.Bahçe ise tam bir fiyasko.. Kepazelik diz boyu.. Orta saha diye bir şey yok. Tuncay, Kemal, Ceyhun kocaman bir sıfır. Rebrov, koşmaktan başka bir şey yapmıyor. Vladimir, sahada hayalet..
Böyle bir santrforu, ancak F.Bahçeli yöneticiler transfer etmeyi başarabilirdi! Bana sezon başında, ‘‘F.Bahçe, Washington'u arayacak duruma düşer mi?’’ diye sorsalar, kahkahalarla gülerdim.. Şimdi ben bile Washington'u aradığıma göre, varın gerisini siz hesap edin..
F.Bahçe'de imparator mimparator filan yok.. Tek bir güç var, o da taraftar.. Gerisi, fasa fiso.. Antrenörüne de, yöneticisine de, futbolcusuna da o kulüp ve o forma iki numara büyük geliyor.. Bu, böyle biline!...
Yazının Devamını Oku