Paylaş
“Başımıza icat çıkarma” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Haklısınız! “zırva” bir fikir. Ama yazıyı sonuna kadar okursanız bana hak vereceksiniz.
Malum, birileri “din adamı” sıfatıyla, kadın-erkek ilişkilerine dair ipe sapa gelmez konuşmalar yapıyor. Bazıları işi abartıp bu konuşmalarını “fetva” gibi sanal video kanallarında yayınlayıp yayıyor.
Altı yaşındaki kız çocuğu ile evlenilebileceğini düşünenler mi dersiniz? 7-8 yaşındaki kız çocuklarını tesettüre sokmak isteyenler mi?
Bir apartmanda zemin kattan sekizinci kata kadar asansörle çıkan bir erkekle kadının ‘halvet’ olacağına inananlar...
Genç kaynananın elini öpen damadın şehvet duyma ihtimaline kafa yoranlar...
Yoğun bakım ünitelerinde kadınlarla erkeklerin aynı ortamda bulunmasına karşı çıkanlar... Önlerinden pantolon giymiş kız çocukları geçerken yürekleri parçalananlar...
Çalışan kadının fuhuşa hazırlık yapan sürece destek olacağını söyleyenler...
Aklınızın, hayalinizin alamayacağı daha neler neler? Yüreğim kaldırmadı, daha fazla yazamayacağım.
ÜLKE NE SORUNLARLA UĞRAŞIYOR
Sonunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan devreye girdi ve o konuşmaları yapanlara şu uyarıyı yaptı:
“Din adamı olarak, kadınla ilgili dinimizde kesinlikle yeri olmayan kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyorlar. İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar aciz bunlar. Siz İslam’ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız.”
Düşünsenize, Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’de teröre karşı çok büyük bir operasyon yürütüyor. Dış politikada çok ciddi konular ve yoğun bir trafik gündemde. Ekonomide cari açık, faiz ve enflasyon gibi sorunlar masada. Siyasetin gündeminde 2019’daki zorlu seçimler ve ittifaklar var ve ülkenin Cumhurbaşkanı o kadar önemli işlerinin arasında bu açıklamalarla ilgilenmek, sorumluları uyarmak zorunda kalıyor.
Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat’a konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, vatandaşlara “Dini konularda sözde ilahiyatçılara değil Diyanet’e itibar edin” çağrısı yapmış. Prof. Erbaş’tan öğrendiğimize göre Diyanet, komisyonlar kurup o “sözde ilahiyatçılar”ın yanlış fetvalarını belirlemeye başlamış. Yakında camilerdeki hutbelerde ve Diyanet’in basın açıklamalarında bu yanlışlar teşhir edilip doğruları anlatılacakmış.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da önceki gün o zırvalardan bazılarının kaynağı olan şahıs hakkında soruşturma başlatmış.
Bu iki gelişme sevindirici ama insan “Keşke bu adımları Cumhurbaşkanı devreye girmeden atsalardı” demeden edemiyor.
BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMEDEN OLMAZ
Bir de işin aslına değinmek gerekiyor. Bütün bu zırvaların kaynağında, kadınlarla erkeklerin aynı ortamları paylaşmasına duyulan alerji var. 28 Şubat zulmünün en büyük mağduru başörtüsü takan kadınlardı. Okullardan, işyerlerinden, sosyal yaşamdan çekilip eve kapanmaları bekleniyordu. Haklı bir mücadele verdiler. Bedeller ödediler ama hem baskıcı devlete hem erkeklere “Biz de varız” dediler, kazandılar.
Şimdi sadece başörtüsü takanlardan değil, bütün kadınlardan ayrı sınıflara, ayrı otobüslere, ayrı asansörlere, ayrı kompartımanlara gitmelerini, hatta çalışma yaşamından çekilip evlerine dönmelerini bekleyenler var.
Küçük bir araştırma yaparsanız göreceksiniz. Son birkaç yılda Bursa’da, Van’da, Malatya’da kadınlar için özel “pembe” toplu taşıma araçları devreye sokulmuş. Uygulama gerekçelendirilirken de hep “Kadınların talebi” denmiş. Uygulamayı destekleyen mesajlara baktım. Çoğu erkeklerden...
Otobüslerde erkeklerin kadınları rahatsız ettiği, kadınların bu nedenle böyle bir talepte bulunduğu anlatılmış. Yani erkeklere “Kadınları rahatsız etmeyin” demek yerine kadınlara “Rahatsız oluyorsan bu otobüse değil pembe otobüse bin” denilmiş.
Şimdi soruyorum size? Devlet eliyle uygulanan “pembe otobüs” fikrinin “pembe asansör” ya da “pembe yoğun bakım ünitesi” fikrinden ne farkı var?
Prof. Erbaş, “Kız çocuklarının terbiyesine ve eğitimine önem verelim” demiş. Sanırım “Kız çocuklarının eğitimine, erkek çocuklarının terbiyesine önem verelim” demek durumumuza daha uygun düşerdi.
Paylaş