ABD ile hangi konuda anlaşıldı?

Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD ziyareti, dünkü yazımın konusuydu. Gündemin ağırlığından söz etmiş, ziyaret öncesinde “vize krizi” konusunda olumlu gelişmeler yaşanabileceğini yazmıştım.

Haberin Devamı

Nitekim, dün öğleden sonra ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, daha önce konsolosluklarına göçmen olmayan vize başvurusu yapmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına mesaj gönderip, başvuruları yenilemelerini istedi. Türkiye’deki konsolosluklara “her kategoride vize başvurusu alabilirsiniz” talimatı verilirken, günlük randevulara sayı kısıtlaması getirildi. Kriz öncesinde 8 saat çalışan ABD Konsoloslukları bir süre sadece 2 saat hizmet verecek.

CİDDİ ENDİŞELERİ GİDERME KOMİTESİ

Türk ve ABD’li  diplomatlarla dün yayınlanan yazıyı yazmadan önce yaptığım görüşmelerde, şu bilgilere ulaşmıştım:

18 Ekim 2017’de Türkiye’den ve ABD’den heyetler bir araya gelmişti. Heyetlerde Dışişleri, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının temsilcileri yer alıyordu. Görüşmelerde taraflar karşılıklı olarak dosyaları masaya koyarak kendi tutumlarını savundu. ABD tarafı başta papaz Andrew Grieg olmak üzere tutuklu ABD vatandaşları ile üç konsolosluk çalışanı hakkındaki davalarındaki gidişata dair “ciddi endişelerini” dile getirdi. ABD’li temsilciler ayrıca Türkiye’deki temsilciliklerinin güvenliği konusunda kaygılı olduklarını anlattılar. Türk tarafı ise ABD’deki İran asıllı Türk işadamı Rıza Zarrab soruşturması ile “korumalar davası” için duyulan “ciddi endişeleri” ortaya koydu.

Haberin Devamı

VİZE KRİZİ ZİYARETİ GÖLGELEMESİN

Türk tarafı, komite kurup tarafların endişe duyduğu adli/hukuki dosyalar ile ABD temsilciliklerinin güvenlik sorununu masaya yatırmayı teklif etti. ABD heyeti bu teklifi kabul etti. Ankara, Washington’a ayrıca “Komite çalışırken vize kısıtlamasını sonlandıralım, Sayın Başbakan’ın ABD ziyareti vize sorununun gölgesinde kalmasın” teklifinde bulundu.

Bu teklif ABD tarafından kabul edildi.

“MISINTERPRETATION” MU SAPTIRMA MI?

ABD’nin vize başvurularını kabul edeceğini duyurması ile Yıldırım’ın ziyareti öncesinde olumlu bir atmosfer oluşmuştu ki Ankara’daki büyükelçilikten gelen açıklama, vize krizinin küllerinden doğmasına neden oldu.

Tutuklu ABD vatandaşları ile konsolosluk çalışanlarının davalarına ilişkin “ciddi endişelerini” kamuoyu ile açıktan paylaşan Büyükelçilik, vize kısıtlamasının Türkiye’nin verdiği şu üç güvence nedeniyle kaldırıldığını iddia etti:

Haberin Devamı

- ABD temsilciliklerinde çalışanlara yönelik başka soruşturma yok.

- ABD temsilciliklerinde çalışanlar kendi görevlerini yerine getirirken gözaltına alınmayacak ya da tutuklanmayacak.

- ABD temsilciliklerinde çalışanlara yönelik gözaltı kararı olursa ABD

ABD’nin bu açıklaması haliyle Ankara’nın tepkisini çekti. Türkiyenin Washington Büyükelçiliği, açıklama yaparak ABD’ye herhangi bir güvence verilmediğini, ABD vatandaşlarına ve çalışanlarına ilişkin davaların kendi mecralarında devam ettiğini duyurdu.

Peki ne oldu da Yıldırım’ın ziyaret güzel bir gelişmeyle başlayacakken krizle başlıyor?

Sordum, soruşturdum. Diplomatlardan şu üç ihtimali inledim:

- Türk ve ABD heyetleri uzlaşmış ama verilen sözler konusunda iki taraf arasında ciddi bir “Misinterpretation-farklı yorumlama” sorunu var.

Haberin Devamı

- ABD, “niye kısıtladınız, niye kaldırıyorsunuz” sorusuna mantıklı bir yanıt bulamadığı için, sorunların komitede ele alınmasıyla ilgili uzlaşmayı “güvence verildi” olarak yansıttı. Başka bir deyişle konuyu saptırdı.

- Türkiye, sorun aşılsın diye mevzuat sınırları içinde ABD’nin kaygılarını giderecek bazı adımlar atmayı taahhüt etti, ancak ABD’nin “güvence verildi” açıklaması yapınca zor durumda kaldı ve ABD’ye sert tepki gösterdi.

Bu ihtimallerden hangisinin doğru olduğunu yakında göreceğiz.

Ancak, ortaya çıkan tabloda iki ülke ilişkilerinin geldiği nokta konusunda gördüğümüz çok net bir fotoğraf var:

Karşılıklı güvensizlik o kadar yüksek ki iki ülke uzlaşılan bir konuda bile ayrı tellerden çalabiliyor.

Haberin Devamı

Binali Yıldırım ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in 8 Kasım’daki görüşmesi, iki liderin diyalogdan yana karakterleri sayesinde ilişkileri “dikiş tutmaz” hale gelmeden rayına sokmak açısından hayati olabilir.

Yazarın Tüm Yazıları