Paylaş
Gazetecilikte muhabirlikten yöneticiliğe geçtiğim yıllarda ekonomi sayfaları bana emanetti.
O günlerde sağlık editörü görevinden ayrılınca o sayfalar da bana kaldı.
Geçici olarak bakılan süre, kalıcı hale geldi ve yıllarca sağlık haberlerini de yönetmek zorunda kaldım.
Bu sayede, o kadar çok doktor arkadaşım, dostum oldu ki...
Onlarla sohbet ettikçe tıbba, yeni gelişmelere hep ilgi duydum.
“Yüz gram doktorluğum” da oradan geliyor.
Sağlık sektöründeki gelişmeleri yakından takip ederim.
Teknoloji ilerledikçe ve son günlerde yapay zeka gibi kavramlar da tıbba girince başka bir dünya oldu.
Dijital dünya ne kadar gelişirse gelişsin, ben yine de her zaman iyi doktorlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Doğru teşhis, zamanında müdahale ve teknolojiyle geliştirilmiş bir süreç harikalar yaratabiliyor.
Ve bu pandemi sürecinde gördük ki, iyi doktorlarımız var, iyi hastanelerimiz var.
Ve dünyayı değiştirecek, ezberleri bozacak Uğur Şahin, Özlem Türeci gibi bilim insanlarımız var.
Türkiye her zaman daha iyisini yapabilecek bir potansiyele sahip.
Bu dörtlüyü yıllardır takip ederim
ÇOK yakından tanıdığım, yıllardır izlediğim dört doktor bir araya geldi ve İzmir HPB Klinik’i kurdu.
Prof. Dr. Ahmet Çoker, Prof. Dr. Tarkan Ünek, Doç. Dr. Ömer Vedat Ünalp, Doç. Dr. Mücahit Özbilgin...
Günümüzde tıpta gelişen teknoloji ile bilgi birikimi bazı alanlarda özel eğitim ve uygulamayı zorunlu kıldı.
Genel cerrahide de bu çok daha önem kazanır oldu.
HPB, yani karaciğer, safra ve pankreas cerrahisi, kendine özgü anatomi ve uygulamaları nedeniyle hem çok emek gerektiren hem de komplikasyona açık alanlardan...
Karaciğerin, pankreasın, safra kesesinin ve safra yollarının cerrahi hastalıkları ile ilgilenen bu alanda uluslararası standartlara yüz güldürücü sonuçlara ancak özel eğitim görmüş tecrübeli ekiplerle ulaşılabiliyor.
Bu dörtlüyü ben yıllardır yakından takip ederim.
Ve bu birlikteliği gerçekten de çok önemsiyorum.
Uzmanlaşmış isimlerin bir arada olması, beraber çalışıyor olması çok daha iyi sonuçlar verebilir.
Örneğin, Ahmet Çoker, Tarkan Ünek, Ömer Vedat Ünalp, Mücahit Özbilgin ameliyatlara bazen birlikte, bazen ikili giriyor.
Yıllar önce Mayo Clinic’e gittiğimde, hastanelerle ilgili brifing aldığımda bunu daha iyi anlamıştım.
Doktor William Mayo’nun şu sözünü not etmişim...
“Komşularınızdan daha iyi bir şey yaparsanız, ormanda yaşasanız bile evinize giden yol fazla büyümeyecektir.”
Ne kadar doğru...
Ege ile 9 Eylül’ün
koalisyonu gibi...
BENİM yakından tanıdığım bu dörtlüyü kısaca size tanıtayım.
Prof. Dr. Ahmet Çoker; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uzun yıllar çalıştı. Üniversitenin Pankreas Nakli ve Karaciğer Nakli Program Direktörlüğü görevini yürüttü. Türk Hepatopankreatobiliyer Cerrahi Derneği’nde başkanlık yaptı, şimdi Avrupa yönetim kurulu üyesi...
Prof. Dr. Tarkan Ünek; Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapıyor. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Karaciğer Nakli Program Sorumlusu...
Doç. Dr. Ömer Vedat Ünalp; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yaptı, halen Türk Hepatopankreatobiliyer Cerrahi Derneği yönetim kurulu üyesi... Üniversitede karaciğer nakil sorumlu yardımcılığı görevi yaptı.
Doç. Dr. Mücahit Özbilgin; Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Karaciğer Nakil Sorumlu Yardımcılığı görevinde bulundu.
Yani, Ege ile Dokuz Eylül’ün bir koalisyonu gibi...
Hastanın ihtiyaçları önce gelir
MAYO Clinic’e gittiğimde çok etkilenmiştim.
Şöyle denmişti...
“Hastanın ihtiyaçları önce gelir...”
Mayo Clinic’i anlatan kitaplarda dünyanın en iyi hizmet organizasyonu denir.
Bence Türkiye’de de çok iyi hastanelerimiz, kliniklerimiz oluşmaya başladı.
Mayo Clinic’in ayırt edici özelliği, doktorları enstitüde olan her şeyden sorumlu kılan yapıdır. Ve, enstitü başarısız olursa, doktorlar sadece kendilerini suçlayabilir. Bu aslında kurumda çalışan herkesi daha dikkatli olmaya iten bir süreç anlamına geliyor.
1920’lerin başında Mayo kardeşler tarafından oluşturulan organizasyonda “işbirliği bilimi” kavramı ön plandaydı.
O yıllarda en güçlü birleştirici faktör, Henry Plummer’ın doktorlar ile hemşirelerin yatan ve ayakta tedavi gören hastalar için saklanan tıbbı kayıtlarıydı. 1914’te inşa edilen klinik binası buna göre tasarlanmıştı.
1990’larda Mayo Clinic kağıttan dijitale geçti. Bu geçiş, kliniğin tüm tarihindeki en karmaşık ve pahalı mühendislik projesiydi.
Dediğim gibi tıp teknolojiyi en üst düzeyde kullanmaya başlasa da hala en önemli faktör ekip çalışması olarak görülüyor.
İnsan faktörü iyi bir ekip ruhuyla birleştiğinde, ortaya harika sonuçlar çıkıyor.
Hobileri emekliliğe bırakmayın
DOKTORLARIN hobileri çok konuşulur. Bu dörtlünün içinde Ömer Vedat Ünalp’in çok beğendiğim farklı bir uğraşısı var. Harika ahşap işleri yapıyor. Ağacı öyle şekillendiriyor ki, inanamazsınız. Sosyal medyada “dr woodart” hesabından yaptıklarını görebilirsiniz. Bir ameliyat saatler sürebiliyor. Bir ameliyattan diğerine geçebiliyorsunuz. Bu stres, ancak bir hobiyle geçebilir.
Ve, hep söylüyorum. Hobileri emekliliğe bırakmamak gerekir.
Paylaş