Paylaş
Avrupa’nın birçok şirketinden de benzer açıklamalar geldi.
Geçen gün Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu da, ‘uzaktan çalışma’ modelinin, Koç Topluluğu içinde 35 bin ofis çalışanı için kalıcı hale getirileceğini söyledi.
Çakıroğlu “İş yerlerinde çalışmaya devam eden arkadaşlarımız için gereken her türlü tedbiri derhal aldık. Bu dönemde elde edilen tecrübeler ışığında, geleceğin esnek çalışma modellerine yönelik çalışmaları olgunlaştırarak devreye aldık. Uzaktan çalışma modeli 35 bin ofis çalışanı arkadaşımız için kalıcı bir uygulama haline geliyor. Uzaktan, esnek çalışma, çalışanların yolda geçen zamanlarını ortadan kaldırıyor. Ofis alanı, personel servisi kapasitesi gibi ihtiyaçlar azalıyor. Hem çalışan tatminini hem de verimliliği artıracak büyük bir potansiyel var” dedi.
Koç büyük bir organizasyon, bayileriyle birlikte yüz binlerce aileyi bir şemsiye altında topluyor.
O yüzden bu karar Türkiye için de bir örnektir.
Ben yine yüz yüze çalışmanın, eğitimin çok daha verimli olduğunu savunmakla birlikte, yeni normalin de artık hibrit bir çalışmaya doğru gittiğini kabul ediyorum.
O yüzde hazirandan sonra Türkiye’nin önemli şirketlerinin de benzer kararlarını açıklayacaklarını düşünüyorum.
Bu iş hayatında yeni kuralları, yeni kavramları, yeni iş akışlarını da getirecektir.
Birbirini tanımayan ancak dijital bir dostlukla işler eskisi gibi gider mi göreceğiz.
Elbette önce okullar açılmalı
OSMAN Müftüoğlu, geçen gün yazısında “Ekonomi mi, eğitim mi?” diye sordu.
Ve şöyle devam etti;
“Çok ama çok önemli bir tercihle karşı karşıyayız. Açılımdaki önceliğimiz okullar mı, lokantalar mı olmalı? Önce lokantalar mı, yoksa okullar mı açılmalı? Kişisel kanaatim şu: Okulların açılması lokantaların açılmasından daha öncelikli ve önemli bir konudur. Unutmayalım ki ekonomi bugünün, eğitim ise yarının kurtarıcısı ve garanticisidir.”
Ben de farklı düşünmüyorum.
Okullar önce açılmalı hatta daha önce açılmalıydı.
Ve öğretmenlerimiz sağlık çalışanlarıyla paralel aynı anda aşılanmalıydı.
Ve okullarımız ikinci dönemde yani 15 Şubat’tan sonra mümkünse hergün yüze yüze, değilse haftanın birkaç günü hibrit olarak açılmalı.
Özellikle ilköğretim çağındaki çocuklar için bu telafisi zor bir kayıp olacak.
Dediğim bu kadar net
GAZETECİLİKLE ticaret ve siyaset aynı anda yapılmaz.
Bir gazeteci sadece kendi işiyle, mesleğiyle yani gazetecilikle uğraşmalı ki objektif kalabilsin.
Ben bir süredir ekonomideki sıkıntılara dikkat çekip yiyecek içecek sektörünün içinde bulunduğu durumu yazıyorum.
Bazı okurlar, dostlar da takılıyor.
“Bu ısrar niye” diye...
Büyük bir sektör çıkmaz sokakta...
65 milyar dolarlık yıllık ciro, aileleriyle birlikte 10 milyondan fazla insanı ilgilendiren bir konu...
Elbette önce sağlık, önce okullar ama bu insanlara da bir yol göstermemiz lazım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan işletmelerin Halkbank’a olan borçlarının altı ay ertelendiğini söyledi. Bence önemli bir adım...
Hükümet daha fazlasını da yapmalıdır.
Lokantalar pandemi kontrol altına alınıncaya kadar açılmasın, sorun yok.
O zaman bu sektörde çalışanlara el uzatalım.
Dediğim bu kadar net...
Kalabalıkları özledik
AVM’ler kapandığı dönemde e-ticaret patladı. Perakende de öyle... Ama bu restoranlar için geçerli olamaz. Paket servisini herkes istemeyebilir. Ama daha önemlisi ve güzel olan insanların restoranlara gidip sosyalleşmesiydi. Arkadaşlıkların dostluğa dönüşmesiydi. İş görüşmelerinin olgunlaşması, imza aşamasına gelmesiydi. Ya da bir veda için o masada buluşmaktı. Yani özledik. Kalabalık sofraları gerçekten özledik.
Boş tribünler de hüzün veriyor
AŞILAR yaygınlaşmadı ama mart sonuna doğru rakamlar yeniden gözden geçirilip aşı olanlar maçlara gidebilmeli. Nasıl boş restoranlar hepimize hüzün veriyorsa boş tribünler de bana aynı duyguyu veriyor. Bence aşı olup antikoru oluşanlar maçlara gidebilmeli.
Paylaş