Paylaş
Geçen gün Hürriyet Ege Yazı İşleri’nin toplantısında en fazla tartıştığımız haberlerin başında, “Minik Rabia’nın ölümüne aylık 756 TL taksitli ceza” oldu.
Haberi hatırlatayım.
Olay 5 Haziran 2011 tarihinde, saat 15.00 gibi olmuştu. Yer İzmir’in İnciraltı’sıdır.
Duğrallar İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi olan 11 yaşındaki Rabia Dumlu, SBS sınavına girecek olan kuzeni 13 yaşındaki Dilara Dumlu’ya moral vermek için ablası ve diğer kuzeni ile birlikte Üçkuyular semtine gider.
Dilara Dumlu’nun İnönü Lisesi’nde girdiği sınavın sona ermesinin ardından dört kuzen, yolda yürüdükleri sırada ekmek dağıtımı yapan Rabia Dumlu’nun babası Mevlüt Dumlu ile karşılaşır. Mevlüt Dumlu da sınav stresinden kurtulmaları için kızları Rabia Dumlu, 15 yaşındaki Melike Dumlu, yeğenleri Dilara Dumlu ile onun ablası 21 yaşındaki Feride Dumlu’yu, İnciraltı’na götürür.
Birlikte yemek yerler, yürüyüş yaparlar.
İnciraltı Kent Ormanı karşısındaki otobüs garajının önüne geldiklerinde, tel örgülerin ardından bir sokak köpeği havlayıp, onlara doğru koşmaya başlar.
Rabia, köpeğin kendilerine geldiğini fark edip paniğe kapılınca o refleksle yola doğru fırlar.
Daha doğrusu koşar...
O sırada seyir halinde olan bir araç, sürücüsünün direksiyonu kırmasına rağmen Rabia’ya çarpmayı önleyemez.
Ağır yaralanan Rabia Dumlu, kaza yerindeki ilk müdahalenin ardından kaldırıldığı Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde hayatını kaybeder.
Bu ayrıntıları çok iyi biliyoruz.
Çünkü olay anı kameralardadır.
Rabia’nın yola fırlayışı, arabanın çarpması, arabanın orta refüjde yan duruşu, Rabia’nın ablasının, kuzenlerinin bağrışları...
Hem fotoğraflara, hem görüntülere baktığınızda inanın perişan oluyorsunuz.
Bir anlamda olayı bir kez daha yaşıyorsunuz.
Haber; tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan araç sürücüyle ilgili mahkeme kararını veriliyordu.
Sürücü; önce 16 ay hapis cezasına çarptırılmış, ardından da 12 bin 100 TL paraya çevrilen bu cezanın, 16 ayda 756 TL’lik eşit taksitlerle ödenmesine karar verilmişti.
Peki biz neyi tartıştık?
Yazı İşleri masasının etrafında oturanlar; önce ne söylediler, haberde hangi ayrıntılara takıldılar?
Anlatayım.
11 yaşında Rabia’nın ölümüne olay günü de çok üzülmüştük, bugün de aynı duygulardayız. Özellikle olay yeri görüntülerini bir kez daha izleyince, odada birkaç dakikalık sessizlik oldu.
Sonra cezaya takıldık...
“Bir kişinin ölümüne verilen ceza 12 bin 100 lira mı olur, bunun hapis cezası olmaz mı, bir de ceza taksitle mi ödenecek” gibi sorular birbirimize sorduk.
Bu soruların tek tek cevaplarını aramaya çalıştık.
İnsan hayatının ne kadar ucuz olduğunu, bu kazaların ne kadar çok olduğunu, 11 yaşındaki Rabia’nın ve ailesinin yaşadıklarını konuştuk.
Tahminler yürüttük...
Böyle bir kaza, herkes için bir yıkım... Herkesin gözü önünde ve eliniz, kolunuz bağlı durumda... Rabia’nın ailesi kararı Yargıtay’a götürecek, hapis cezası bekliyorlar. Son sözü Yargıtay söyleyecek.
Yazı İşleri masasında şöyle de bir soru ortaya atıldı:
“Hepimiz oradan arabayla geçiyoruz. Birisi önünüze fırlasa, aracı durdurma şansımız ne kadardır? Bu kazayı önlemek mümkün müydü? İçimizden biri olsaydı, ne yapardı?”
Tabii...
Aracın normal hızda olup olmadığını, sürücünün alkollü olup olmadığını bilmiyoruz.
Ya her gün sokakta karşılaştığımız köpek çeteleri...
“Biz olsaydık, o köpekten korkmaz mıydık? Doğal bir refleksle birkaç adım yola doğru gitmez miydik?”
Dediğim gibi son kararı Yargıtay verecek.
Ama benim sormak istediğim bir başka soru daha var.
Açık söylüyorum.
Bir hayvansever olarak, Hürriyet Ailesi’nin de tamamının bir hayvansever olduğunu hatırlatarak...
Sokaklardaki bu köpek çeteleri için radikal önlemler alma vakti gelmedi mi? Herkesin çözüm önerisini masaya yatırma vakti gelmedi mi?
Paylaş