Paylaş
Hijyen zaten olmazsa olmaz.
Bana son dönemde en çok toplu taşıma konusunda mesaj geliyor.
Ben tramvayı sık, vapuru da vaktim olduğunda kullanıyorum. Metroyu da trafiğin sıkışık olduğunu tahmin ettiğim günlerde kullanıyorum.
O yüzden bu yönde gelen mesajları dikkatle okuyorum.
Elbette herkesin bir endişesi var.
Ama devlet bu konuda da bazı kararlar aldı.
Örneğin toplu ulaşımda kapasitenin yarısı kullanılabilecek.
Otobüslerde, minibüslerde, vapurlarda, metrolarda da bu kurullar uygulanacak.
Tabii şunu da unutmamak gerekir.
Yolcu sayısını azaltmanız istendiği için iki kat daha fazla sefer koymak zorundasınız.
Bu da maliyetleri artıracak.
Bence devletin bu dönemde toplu taşıma için destek vermesi gerekiyor.
Örneğin servis araçları için yüzde 8 KDV uygulanıyor. Oysa toplu ulaşımda bu oran yüzde 18...
Deniz ulaşımında ÖTV yüzde 1 olduğu için burada belediyelerin bir avantajı var.
Ama siz İzmir’de Konak’tan bir otobüse binip Karşıyaka’ya gittiğinizde KDV yüzde 18...
Ben en azından bu pandemi sürecinde toplu taşıma araçlarındaki KDV’nin yüzde 1’e düşürülebileceğini düşünüyorum.
Hükümet yıl sonuna kadar bu uygulamayı hayata geçirebilir.
Krizler da yaratır
HERKES 1929’daki gibi bir çöküş bekliyordu.
“Büyük Buhran” sadece ABD’yi değil; bütün dünyayı etkilemişti.
Kovit 19 hepimiz için sarsıcı sonuçları olan büyük bir depresyon. Etkisinin uzun bir süre daha devam edeceği de kesin... Ancak büyük buhran olmaz. Bu kadar fazla likidite, bu kadar fazla teknoloji dünyayı yakın zamanda toparlar.
Türkiye için bu dönemlerin yeni fırsatlar yarattığını düşünüyorum.
Türkiye üreten, teknoloji geliştiren bir ülke...
Hükümetin genç yazılımcılara yönelik bir destek programı var.
Bunu çok önemsiyorum.
Ve birkaç adım daha atılması gerektiğini düşünüyorum.
Yani bu adım yetmez.
Bazı şehirleri, bölgeleri teknoloji serbest şehri ilan edelim.
Örneğin İzmir’i...
İzmir desteklenecekse böyle desteklenebilir.
Teknoloji üreten, yazılım şehri bir İzmir yaparak.
Bu çemberleri sevdim
KORDON’daki sosyal mesafeyi gösteren işaretlemeler çok hoşuma gitti. Farkındalık yaratan bir iş olmuş. Bu arada restoranlar, kafeler için de aynı işaretleme yapılacak. Bu bizim yeni normalimiz. Ama İzmir farkındalık yaratmak adına güzel örnekler veriyor.
Ben selluka kokan
İzmir’i çok özledim
İZMİR’in sellukalarını hatırlayan var mı?
Ben hatırlıyorum.
Çocukluğumun unutulmaz çiçeğidir ve eski İzmir evlerinin bahçelerinde sıkça rastlardım.
Şimdi ise selluka çiçeğini artık çok az evin bahçesinde görüyorum.
Oysa çok hoş kokulu, eflatundan beyaza spiral şeklinde sarmaşık tarzı bir çiçektir. Kokusu limon çiçeği, yasemin arasındadır.
Zor yetişir, nazlıdır, ama güzeldir...
Tıpkı İzmir gibi, Ege’nin diğer sahil kasabaları gibi...
Ezgi’nin Günlüğü’nü dinleyenler bilir. “Aşk” albümünde bir şarkı vardır.
“Yağmur yağdı, gene dallar boyandı. Sellukalar uyandı. Işık kapıya dayandı. Sen, sen, sen aşkı bulsan. Selluka gibi sarılsan...”
İzmir yine eskisi gibi sellukalar kokmalı.
Geriye iyi hizmet
hijyen kalacak
SAĞLIKLI işletmelere Selluka belgesi verilecek. İzmir turizmde hijyen kriterlerini açıkladı ve bunları hayata geçirenler Selluka plaketi ve belgesi ile ödüllendirilecek. Bana göre çok doğru bir adım oldu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in basın toplantısını ben de izledim. Tabii maskemi takarak, sosyal mesafemi koruyarak.
Tunç Soyer; “Bütün bu süreç bittiğinde, hayat normalleşmeye başladıktan sonra geriye hijyen, temizlik, güvenlik kalacak” dedi. Haklı...
Bundan sonra turizmde gerçekten de iyi hizmet çok ön plana çıkacak. Bence İzmir bu konuda da farkını gösterebilir.
Üstelik belgenin Selluca olması da çok ama çok hoşuma gitti.
Paylaş