Takım tutar gibi parti tutulmaz

Haberin Devamı

Bırakın rüşvet, yolsuzluk iddialarını, bakanların istifalarını, yeni bakanlar kurulunu...
Bırakın hükümet ne olur, bundan sonraki gelişmeler erken seçim getirir mi, getirmez mi tartışmalarını...
Bırakın siyasetin mühendisliğini, dış mihrakları, uluslararası oyunlar iddialarını...
Biraz da kendimize bakalım.

Biz, hepimiz takım tutar gibi parti tutuyoruz.
Bir başka ülkede “Ailece Demokrat Partiliyiz...”, “Bizde CHP dışında bir başka partiye oy atılmaz...”, “Genel Başkan ne diyorsa AK partililer onu yapar” gibi yaklaşımlar olduğunu zannetmiyorum.
Ailece bir partinin arkasından gitmek; o ailedeki herhangi birinin “Sen düşünemezsin; biz senin yerine düşündük, hem de yıllar önce” demektir.
Bu da insanların düşüncelerine ipotek koymaktır.
Öyledir; evde babaya, hemşehri derneklerinde başkana bakılır.
Köylerde muhtara, ihtiyar heyetine, aşiret reisine...
Büyükşehirlerde il başkanına, ilçe teşkilatına...
Kimse sorgulamaz, özeleştiri yapmaz, “Biz bir yerde yanlış yaptık mı” diye sormaz.
Bir Fenerli, bir Galatasaraylı, bir Beşiktaşlı nasıl “Pazara kadar değil mezara kadar” diye bağırıyorsa; AK Parti’liler de, CHP’liler de, MHP’lilerde yine o ruh halinde...
İyi arkadaş da...
Nerede demokrasi, nerede domakrat olmak, nerede sosyal adalet, nerede bireysel özgürlükler?
Ya hücum, ya savunma...
Bu demokrasi değil.
Ben demokrasiyi böyle algılamıyorum.
Takım tutar gibi parti tutulursa, demokrasi de olgunlaşmaz.
Siyaset ilkeler üzerine yapılmalı.
Ve ilkeler siyasetin geneline yayılmalı.

Haberin Devamı

Bu iddiayı en azından siyaset araştırsın

Dün de yazdım.
Son yaşananları elbette bütün detaylarıyla takip ediyorum, siyasetin nasıl şekilleneceğine dair kafa yoruyorum, siyasilerle konuşuyorum, satır aralarına dalıp konuşmalardaki mesajları okumaya çalışıyorum. Ama hepsi bir yere kadar beni ilgilendiriyor. İki gündür aklım Ayaz bebekte...
Konya Ereğli’de henüz nüfusa kayıt ettirilmemiş 40 günlük Ayaz bebek; camları kırık naylonla örtülü tek odalı kerpiç evde zatürreden ölmüştü.
O gün de sormuştum; bugün de aynı yerdeyim.
“O zaman siyaset niçin var? Ayaz bebeğe çare olamayacaksa, ailesine çözüm üretemeyecekse siyaset niçin yapılır?”
Çok sayıda mesaj aldım. Bazıları aileye yardım eli uzatmak istediğini söyledi, bazıları benimle aynı duyguları paylaştıklarını yazdı.
Ama Ayaz bebek artık yok.
Ne yaparsak yapalım; 40 günlük bebeği geriye getiremeyiz.
Bu hepimizin utancı...
Ama başta bütün siyasilerin...
Dün ayrıca CHP Kadın ve Çocuk Hakları İnceleme ve İzleme Komisyonu üyesi Candan Yüceer, bir iddiada bulundu.
Ayaz bebeğin ailesine mahalle muhtarının fakirlik belgesi verdiğini; ancak Kaymakamlığın belgeyi veren aileye yardım yapmadığını söyledi.
O yardım yapılsaydı, Ayaz bebek hala aramızda olabilir miydi?
Bilemiyorum.
Ama araştırılmasını istiyorum.
Siyaset en azından bunu araştırsın.
Yeni ölümler olmasın diye, Ayaz bebekler ayazda kalmasın diye, Ayaz bebekler hep mutlu olsun diye...

Haberin Devamı

Bilirkişiler duygusal davranmış

Çocuğu ile trene binmek isterken peronla vagon arasına sıkışarak ölen Ebru Gültekin Ilıcalı’nın davasında bilirkişi skandalı yaşanıyor. İki farklı bilirkişinin, iki farklı karar vermesi hakimi de isyan ettirmiş. Hakim, “Bu iş çok duygusallaşmış. Objektif birilerini bulmak lazım” diyerek, üçüncü bilirkişi raporu istemiş.
Bir gazeteci olarak bazen hangi konuyu yazacağımı şaşırıyorum.
Hangi bilirkişiyse o; özel hayatında çok duygusal biri olabilir, hayatına mantığıyla değil de duygularıyla aldığı kararlara göre devam edebilir.
“Evet; böyle hareket etmem gerekiyordu ama gönül gözüm böyle dedi” diyebilir; buna kimsenin de itirazı olamaz.
Ama o bilirkişi bir başkasının hayatını ilgilendiren ve olayın yönünü değiştiren bir konuda duygusal davranamaz.
Hukuk sistemini çok tartışıyoruz.
Ama bilirkişi müessesesinin de artık masaya yatırılması gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları